Suriye’den sonra Kudüs’te de Putin’in duldasında siyaset!
Fotoğraf: Envato
Önceki gün Putin, önce Suriye’ye uğradı, Beşar Esad’la görüştü; Rusya askerlerinin büyük bir bölümünün Suriye’den ayrılacağını, geri kalanların ise üslerine çekileceğini açıkladı. Öğleden sonra Mısır’a geçen Putin, Fettah el Sisi ile Mısır’da bir nükleer santral yapımı anlaşmasını imzaladı. Akşam saatlerinde ise, son bir yıl içinde Erdoğan’la 8. görüşmesini yapmak üzere Ankara’ya geldi ve gece saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü.
ERDOĞAN PUTİN’LE HANGİ KONULARDA MUTABIK KALDI
Putin’le yapılan görüşme sonrası Saray’da düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Kudüs konusunda benzer yaklaşımlar içinde olduğumuzu gördük. Temasları sürdürme konusunda mutabık kaldık” dedi.
Peki, Putin’le Erdoğan nede mutabık kaldı?
Buradan soralım: Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin’le;
İsrail’in işgalci ve terörist bir devlet olduğunda mı;
Kudüs’ün ezeli ve ebedi olarak “Bizim olduğunda” mı;
Ya Allah bismillah Allah-u ekber sloganında mı; nede mutabık kalmıştır?
Öyle ya; yandaş ve sermaye medyasında her gün pohpohlanan, “En sert tepkiyi Türkiye gösterdi” diye tamamen iç politikaya oynayan”kürsü konuşmaları” (İsrail’e ve ABD’ye tepki olarak gösterilen) propaganda öylesine gürültülü ki, insanlara söylenen sözler üstünde düşünmeye bile fırsat tanınmıyor.
Örneğin; “İsrail terör devletidir. İşgal devletidir” diye haykırıldığında; “Peki öyleyse biz 70 yıldan beri bir terör ve işgal devletiyle mi diplomatik, askeri, ekonomik,kültürel...ilişki içindeyiz” diye sorulamıyor!
Ya da Trump, “İsrail’in başkenti olarak Kudüs’tür” diyen kararnameyi imzaladığında İsrail birden terör ve işgal devleti mi oldu!
Öyle ya 50 yıllık Fethullahçı örgüt; nasıl 17-25 Aralık’a kadar “dini bir örgüt”, “hayırsever bir iyilik ve hizmet örgütü” iken bir gecede (en fazla bir haftada) “silahlı terör örgütü”ne, “vatan haini ve casuslar örgütü”ne dönüşmüşse, İsrail de Trump’n imzaladığı Kudüs kararnamesiyle, birden işgal ve terör devletine dönüşmüş olabilir mi... gibi, en masum ama aklın ve mantığın sınırları içinde tartışılması gereken soruları bile önlüyor.
PUTİN GELDİ DE HÜKÜMETİN KUDÜS POLİTİKASINI ÖĞRENDİK
Neyse ki Putin geldi de; bütün bu gürültülü “sert açıklamalar”ın tamamen iç politikaya yönelik olduğunu, Erdoğan-AKP Hükümetinin gerçekte ne dediğini anlamış olduk!
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs konusunda “Putin’le anlaştık” derken, ne üstünde anlaşıldığını Putin açıkladı: “Barış süreci BM nezdinde alınan bütün kararlar çerçevesinde yürütülmelidir. Kudüs’ün statüsü İsrail ile Filistin arasında doğrudan temaslarla ele alınmalıdır.”
Yani Erdoğan bu durumda Filistinlilere; “işgalci” (Yani meşru olmayan), “terörist” (Yani Filistinli masum çocukları, gençleri, kadınları katleden, evlerin başlarına yıkan, kentleri bombalayan) bir devlet olarak tarif ettiği devletle oturup anlaşmalarını, tarihi bir sorun olan Kudüs sorununu da çözmelerini söylüyor.
Erdoğan ve Hükümetinin bunda bir çelişki görmemesi de elbette ilginç! Tabii bu durum sadece ilginç de değil. Bu vesileyle akıllara; Putin ve Trump’ın; “Suriye’de askeri olarak yapılacak bir şey yok. Siyasi çözüme yönelmeliyiz” açıklamaları karşısında, sabah; “Ne siyasi çözümü, o zaman çeksinler askerlerini” diyerek öfkelenen Erdoğan’dan, akşam; “Suriye’de Putin’le siyasi çözüm konusunda aynı fikirdeyiz” açıklaması geliyor. Bu da elbette ki, bölgesel sorunlar için “Putin konuşmadan Erdoğan konuşmamalı” diyenlerin de haklı olduğunu gösterdi!
İİÖ’DEN BEKLENEN VE BEKLENMEYEN
Erdoğan bugün de İstanbul’da İslam İşbirliği Örgütünü (İİÖ) toplayacak. Putin bu toplantıya Rusya’nın da gözlemci olarak katılacağını açıkladı.
İİÖ toplantısından Erdoğan, İslam ülkelerinin Kudüs konusunda sert ve inandırıcı bir tepki için değilse de lafta “sert bir bildiri” çıkarmayı amaçlıyor.
Erdoğan’ın iç politikaya yönelik söyleminin dışarıya yönelik yanının “Filistinliler İsrail’le oturup konuşarak sorunlarını çözsün” demesi gibi İslam ülkeleri de “İslam içi”ne yönelik sert sözcükler (Bu bile zor) kullanabilirler. Ama gerçekte; İslam ülkelerinin İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarında bugüne kadar olmadığı kadar geri bir çizgiye düştükleri dikkate alındığında, İİÖ’den İsrail ve ABD’yi endişeye sevk edecek bir karar beklenemez.
Dahası Suudi Arabistan’daki “Saray darbesi” sonrasında Filistin Devlet Başkanı Abbas’a, Prens Muhammed bin Selman’ın, “Ya İsrail-Filistin barış anlaşmasını(*) imzala ya da istifa et” dediği anımsandığında, ABD ile Suudi Arabistan ve Mısır’ın (muhtemelen Ürdün, Lübnan ve BAE’nin) Kudüs konusunda bir “uzlaşmaya” vardıklarına dair ciddi işaretler vardır. Trump’ın böyle geniş ve az çok bir “mutabakat” çerçevesinde Kudüs kararnamesini imzaladığını söylemek de yanlış olmaz.
PUTİN’DEN AYRILMAMA İHTİYACI
“Sorunu İsrail ve Filistinliler oturup çözsün” dediğine göre Putin’in de bu “mutabakata” soğuk bakmadığını, Erdoğan’ı da bu çizgiye ikna ettiğini söylemek abartı olmaz.
Peki Erdoğan’ın Putin’in çizgisine gelmesi karşısında, İsrail’e yönelik Erdoğan ve AKP propagandasının yumuşayacağı söylenebilir mi? Elbette hayır! Belki de İsrail’e yönelik söylemi daha sertleştirecekler! Çünkü içeride milliyetçilik ve İslam odaklı propaganda hâlâ prim yapmaya devam ediyor.
Özellikle antiemperyalist duygularla öne sürülen “O zaman İncirlik ve Kürecik üslerini kapat” çağrısına ise AKP’nin kulakları kapalı. Ki, bunca gürültülü İsrail karşıtlığına karşın Erdoğan ve Hükümeti, bırakalım Amerikan üslerini kapatmayı, İsrail’le ekonomik ve kültürel ilişkileri bile sınırlayamaz!
Onun için de Putin'in duldasında yürüyorlar!
(*) Trump’ın Yahudi asıllı danışmanı ve damadı Jared Kushner’in başında olduğu bir ekibin, İsrail-Filistin barış anlaşması için ilgili ülkelerle de bir aşamaya gelindiği belirtiliyor. Burada Suudi Arabistan ve Mısır’ın kilit ülkeler olduğu da anlaşılıyor, Dolayısıyla Suudi Arabistan-Mısır eksenli Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme girimlerinin bir boyutunun da Filistin ve İsrail arasında bir barış anlaşmasının imzalanması olduğu artık yalanlanmıyor. Prens Salman’ın Abbas’a, “yakında iyi şeyler” olacak demesinin arkasında bu anlaşma için İsrail ile Filistin’in bir masaya oturtulacağının olduğu artık sır değil.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44