18 Aralık 2017 01:00

‘Kahraman’ı olmayan AKP, ‘şeytan’ın gösterdiği yolda!

‘Kahraman’ı olmayan AKP, ‘şeytan’ın gösterdiği yolda!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rıdvan Dilmen’in “Erdoğan parkasız Deniz Gezmiş’tir!” demesi “sosyal medyayı salladı” ama asıl “sallanması” gereken AKP’de kimsenin kılı kıpırdamadı!

“Sosyal medya”da Rıdvan Dilmen’e tepki gösterenler de Erdoğan muhipleri, Erdoğan’la aynı gelenekten gelen ve gençliklerini Deniz Gezmiş düşmanlığıyla geçirmiş olan zevat değildi. Tersine bu benzetmeye tepkiler solcular, Kemalistler, kendisini Deniz Gezmiş ve onun şahısında temsil edilen devrimci mücadelenin mirasçısı gören, devrimcilerden, sosyalizm yanlısı çevrelerden geldi. Bir de “tepki” sayarsak Bahçeli’den geldi: Elbette tahmin edileceği gibi bu benzetmenin Erdoğan’a zarar vereceği endişesiyle Bahçeli hemen harekete geçti, Dilmen’i “şeytan” ve “yalaka” olarak suçladı.

DİLMEN’İ AKP GÖREVLENDİRMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR

Dün Sefer Selvi arkadaşımız Erdoğan ve Dilmen arasındaki “diyaloğu” çizmişti; Erdoğan, Dilmen’e “Ne parkası benim bin odalı sarayım var” diyordu!

Kuşkusuz Sefer haklıdır, Erdoğan’la Dilmen arasında, bir muhabbet geçseydi Erdoğan bunu derdi! Ama AKP’nin rüyalarında Erdoğan’ı görseler, uyanıp ayağa kalkıp selama duran zevat, kamuoyu karşısına çıkıp da Dilmen’e, “Bre gafil sen ne diyorsun, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Erdoğan kim Deniz Gezmiş kim?​” diye kükremedi!

Erdoğan’ın kendisi de “Ben kendimi birisine benzetmek istersem bunu kimsenin söylemesine gerek yok. Birisine benzetmek istersem bunu kendim söylerim!” demedi.

Demek ki, hem Erdoğan hem de AKP propagandası, Erdoğan’a “parkasız Deniz Gezmiş” denmesinden rahatsız değil. Tabii, Rıdvan, AKP propagandası kapsamında böyle söylemesi için görevlendirilmemişse!

Elbette devrimcilere, Deniz Gezmiş’e ve temsil ettiği değerlere saygı ve sevgiyle büyümüş gençlik kesimlerinin bu benzetmeden rahatsızlık duymalarında, “Hoop! Orada dur bakalım Tayyip Erdoğan kim Deniz Gezmiş kim?​” diye tepki göstermelerinde anlaşılmaz bir yan yok.

AKP’NİN BİR KAHRAMANA İHTİYACI VAR!

Ama siyasi açıdan bakıldığında burada “şeytana uyma”nın ötesinde “şeytanın kendisi” de olan Rıdvan Dilmen’in durup dururken böyle bir iddia ortaya atmasının nedeni daha önemlidir.

Çünkü Erdoğan ve onun etrafında halka oluşturup her sabah “biat” ettiğini göstermeyi yaşam tarzı edinen zevatın en önde yer alan kuşakları “Komünizmle Mücadele Dernekleri”, “MTTB ve İlim Yayama Cemiyeti” gibi 60’lı yılların en gerici güçleri tarafından, “Yeşil Kuşak Projesi”nin(*) militanları olarak yetiştirilmiş bir kuşaktır. Ve bunların pratikleri içinde mücadele ettikleri devrimci gençlik hareketinin başında Deniz Gezmiş vardır!

Erdoğan işte böyle, ideolojik-kültürel bir gelenekten gelmektedir.

Solun, sosyalizmin olduğu kadar Türkiye’de AKP’ye kadar gelen sağcı, gerici kültür ve siyasetin mayalandığı dönemde bugün bile, “O dönemde antiemperyalist antifaşist mücadelenin önünde kimler vardı?​” dense bırakalım devrimci safta olanları, AKP’lilerin de aklına Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Sinan Cemgil, Cihan Alptekin, Hüseyin  Cevahir, Erdal Eren... gibi darağaçlarında asılmış, işkencehanelerde, dağlarda, kentlerde pusularda katledilmiş devrimci önderler gelir. Ama kendi saflarından, bugün de göğüslerini gererek “İşte şu vardı” diyecekleri hiç kimse gelmez!

NE İLERİ KÜLTÜRDE NE DE ANTİEMPERYALİZMDE DAYANAKLARI VAR

Yani bugün “dindar nesiller” yetiştirirken somut bir önder olarak göstereceği tek bir gerçek “kahramanı” yoktur AKP-Erdoğan geleneğinin.

Nasıl ki Erdoğan ve AKP propagandası, laf olsun diye bile vatanseverlikten, emekten, halktan, özgürlükten, demokrasiden, barıştan, antiemperyalizmden, haksızlığa, adaletsizliğe karşı olmaktan söz etmesi gerektiğinde, Nâzım’a, Ahmed Arif’e, Cemal Süreya’ya, Enver Gökçe’ye başvurmak zorunda kalıyorsa gençlikten, gelecekten, mücadeleden söz edildiğinde de genç kuşaklara gösterecekleri kendi geleneklerinden bir “kahraman” yoktur!

Nitekim bugüne kadar gençlikten, gelecekten, “dindar kuşaklar”dan onca söz etmelerine karşın gösterdikleri tek örnek Mehmet Akif’in soyut kahramanı “Asım”dır! Ki, “Asım” da  sonuçta sadece bir soyut ve yaşadığımız çağın dışından getirilen, yoksulluğun, çaresizliğin “en dibinden” gelen bir ahlak ve inançla biçimlendirilmiş bir “yapay kahraman”dır. Hele bugün AVM’lere girip çıkan, teknoloji kullanan gençlerin önüne konacak bir genç tipi de değildir Asım!

Bu yüzden de AKP entelektüelleri ya da entelektüel görünme hevesinde olanlar, en başta da Erdoğan, ister istemez, herhalde içi yanarak, Nâzım’dan Ahmed Arif’e, Yaşar Kemal’e, Kemal Tahir’e sol, sosyalizm ve antiemperyalizm geleneğinden gelen şairlere, yazarlara başvurmak zorunda kalıyorsa gençlik, gençlik mücadelesi, emperyalizme karşı olmak denince de bu ülkede ilk akla gelen Deniz olmaktadır.

ANTİEMPERYALİZMLERİNİ KANITLAMAK İÇİN DENİZ’E SARILIYORLAR

Şimdi de Erdoğan’ın ABD ve AB ile giriştiği yüksek volümlü polemiğin, antiemperyalist bir çizgide hareket ettiği propagandasına inandırıcılık kazandırmak için Deniz Gezmiş’in etrafındaki antiemperyalist, antifaşist imajdan yararlanılmak istenmektedir.

Elbette burada akla ister istemez; “Bugün iktidar olan bir siyasi hareket neden kendi ‘Deniz Gezmişi’ni yaratamamıştır da solun, sosyalistlerin idolü olan bir kültten yararlanmak istemektedir?​” sorusu gelir.

Bu sorunun en kısa yanıtı AKP’nin egemenlere, zalimin zulmüne karşı başkaldırmamış bir siyasi gelenekten gelmiş olmasıdır. Oysa, “kamuoyunda kahraman sıfatı layık görülenler egemenlere başkaldırmış olanlardır. Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Mustafa Kemal egemenlere başkaldırdığı için kahraman olmuştur. Deniz ve toplumumuz tarafından “kahraman” kabul edilen öteki önderleri gibi.

AKP hareketi egemenlere karşı bir mücadeleden çok onlara biat eden, egemenlere hizmet vadeden bir siyasi hareket olarak biçimlenmiştir.

Deniz Gezmiş ise 60’ların antiemperyalist mücadelesi içinde hem ABD emperyalizmine hem de emperyalizmin iş birlikçisi yerli gerici güçlere karşı başkaldırının lideri olarak Deniz Gezmiş olmuştur.

AKP İÇİN ÇOK BOŞUNA BİR ÇABA

Aynı dönemde AKP geleneğinin güç odakları ise “Yeşil Kuşak Projesi”nin gönüllüleri olarak hem ABD emperyalizminin hem de yerli iş birlikçilerinin militanı olarak sahnedeydiler. Tıpkı bugünkü gibi o gün de antiemperyalizmleri de yurtseverlikleri de boş laftan ibaretti. Bu yüzden de soldan, devrimci ve sosyalist saflardan Deniz Gezmişler çıkarken, AKP geleneğinden Abdullah Gül’ler, İsmail Kahraman’lar, Bülent Arınç’lar, Erdoğan’lar çıkmıştır!

Şimdi onlar antiemperyalistliklerini kanıtlamak için Erdoğan’la Deniz Gezmiş arasında paralellik kurmaya çalışmaktadırlar.

Bu boş çabadır elbette. Devasa AKP propagandasının gücü bile bunu başaramaz. Bunu ne Deniz’i Erdoğan’ın çizgisinde göstermeye çalışarak, ne de Erdoğan’ı Deniz’le aynı mücadele hattındaymış gibi göstererek başarabilirler!  

Bunun da kamuoyunda “şeytan” diye tanınan bir kişi üstünden yapılmış olması kaderin bir cilvesi olsa gerek!

Öyle anlaşılıyor ki, AKP propagandası da “şeytanın gösterdiği yol”dan yürüyecektir!

(*) “Yeşil Kuşak Projesi”; ABD’nin Türkiye’den başlayıp Pakistan’a kadar uzanan, Sovyetler Birliği’ni güneyinden İslam ülkeleriyle kuşatmayı amaçlayan projedir. Bu proje kapsamında ABD ve NATO Türkiye’de antikomünizmi, şeriatçı ve ırkçı milliyetçi odakları desteklemiş; devrimci gençlik mücadelesini ve genel olarak antiemperyalist mücadeleyi bu yolla bastırmayı amaçlayan girişimler yapmıştır. Bu projenin Türkiye’deki en önemli “sivil dayanakları” da Komünizmle Mücadele Dernekleri, İlim Yayma Cemiyeti, MTTB gibi örgütler vardı. Örneğin bugünkü TBMM Başkanı hem Komünizmle Mücadele Dernekleri hem de MTTB ve İlim Yayma Cemiyeti içinde aktif yer alan zattır. Abdullah Gül de dönemin önemli  MTTB militanlarındandır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa