22 Aralık 2017 00:15

Aklı savunamazsak toplum çöker

Aklı savunamazsak toplum çöker

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tuz da kokarsa meselesi, akıl da tutulursa, ne yapacağız? Tümel aklın bireysel akıldan farkı tekil ruhu aşıp evrenselliğinde veya tek tek kişilere değil herkeste ortaklığında mı? Akıl ortaklığı da kalkarsa cins ve tür ortaklığı da kalkar mı?

Safsatanın sınırı yoktur: Yeniler eskileri fersah fersah geçti

“Günaydın”  diyor bölüm arkadaşım ayaküstü, “günaydın” diyorum, “Sabahı şerifleriniz hayrola”. “Ağar olursa kefilin her şey mümkün” diye laf atıyor. Hakkında pek çok iddia bulunan faili meçhuller döneminin mimarı Mehmet Ağar, Hüseyin Çapkın’a kefil oluyor, “Mehmet Ağar’ın kefil olduğu Hüseyin Çapkın tahliye edildi.”

“Bir Giritli tüm Giritliler yalan söylüyor” demiş de bizim bu yanıltmacayı doğru sanıp yutmamız, bu Giritli kıyası Ağar’ın veya mevcudun yanında çok masum kalıyor.

“Sabahı şeriflerimiz veya şerifelerimiz hayırlı olsun” da birileri sanal ortamda şöyle takılmış: “Vahşi Batı’da yaygın olarak kullanılan bir dostluk mesajı. Bir kasabadaki şerif hayırlı olursa, o kasabada birlik ve adalet olacağını bilen Amerikan yerlileri tarafından bulunmuştur.”
Aristo’daki erdem veya fazilet ilkesi olan “adalet” sadece birileri için değil, ün veya zenginlik için değil yurttaşların tümü için istemektir. 
Nurcularla AKP’nin, Erdoğan ile Ağar’ın kendi çıkarları için oluşturduğu blok ve iş birliği en baştan “adil” değildi, hepsi kendisi için istiyordu, yolda birileri birilerini kazıklamaya kalktı, daha doğrusu her ikisi de kendisi için yontmaya başladı, biri biraz üste çıktı, onun tepesine bindi, yarın ne olur, durum hiç adil gitmediği gibi bir sonraki adımı da parlak gözükmüyor, ortada olmayan ise adalet, kuruluşundan bugüne zaten adalet üzerine değildi.

Ayaküstü sohbet devam ediyor: Antik Yunan sofistlerinden Protagoras “her şeyin ölçüsü insandır” diyordu ama onlar tam da bunun bilgisini edinmeye, bu konuda insanları da eğitmeye çalışıyorlardı, bugünün sofisti, bizim sofistler sofist olmanın çok ötesinde, sözcüklere de, adalete de, topluma da takla attırıyorlar, bunlara safsata çok az geliyor, yeni terimler bulmak gerek, yoksa bunları nitelemek üzere kullandığımız her terim eskisine haksızlık olacak, eskisini kirletecektir. Bir önceki mevcut halden fersah fersah masum ve insani kalıyor, bugünküler, AKP’liler, FETÖ’cüler, Ağarlar, Çapkınlar fersah fersah başka bir merhalede bulunuyor.

Karşıtın türdeşliği veya türdeş olanların karşıtlığı, çelişiğin ise çelmesi

Karşıt ancak aynı cins veya aynı tür içindekiler için söylenebilir. Ancak özdeşlik olursa, aynı cinse, aynı türe ait olursa mümkün olur, orta terimi olmayan bir kıyas eksik bir kıyastır, kıyasın esası türdeşlik ilkesine dayanır. Çelişik ise bir diğerini çelendir, bu diyalektikaya daha yakındır, yani iki çelişiğin birbirini çelmesine yoksa karşıtlığına değil. Diyelim ki “Çakallar aynı yolun yolcusudur./ A bir çakaldır./ O halde A da aynı yolun yolcusudur.”

Ağar ile Çapkın, Ağar ile Erdoğan, “FETÖ” ile daha niceleri birlikte yola çıktıkları halde yol boyu sevgi-nefret ilişkisi oluşabilir, ancak çelişik değillerdir, birbirlerini gerekli kılar ve birbirlerini üretirler. Oysa çelişik daha başkadır, birinden birinin oyunda yeri yoktur, onu çeler.
AKP’nin karşıtı kimler, çelişiği kimler, üzerinde iyi düşünülmesi gerekiyor.

Aklı savunmak gerek

Foucault, toplumların giderek sosyal olmaktan çıktığını, bir yandan kitleleşmeye diğer yandan bireycileşmeye başladığını görerek “Toplumu savunmak gerek” diye üniversitede açılış konuşması yapıyordu.

Durkheim’i Foucault’un öncüsü sayabiliriz. Durkheim, 20. yüzyılın sorunlarını içten kavrayan ilk isimlerden biri sayılabilir, Freud’un da öncüsü, biri sosyoanalisti, diğeri psikanalisti sayılabilir. Marx’ın yabancılaşması daha kategorik bir durumdur, Durkheim’ın altrusmi, egoizmi ve anomisi daha derinden bir yere sahiptir, hem etnosantrizmi hem bencilliği hem de anomiye (boşluğa) düşmeyi aynı anda hem de empirik olarak göstermeye çalışmıştır.

Bir şeyin özü var mıdır, akıl geçici olandan, hatta candan ruhtan daha üstte midir? Akıl; insanlar arasındaki ortaklaşmayı sağlayan meleke (yeti) midir? Aklı zıtlaştırabiliriz, karşıtlaştırabiliriz, çelişkiye sokabiliriz ancak göreceleştirirsek sonuçları salt sofistika (safsata) olacağı yani bilim ve mantık olmayacağı gibi onları da bozan, bilim ve felsefeyi de bozan bir hale, böyle bir alete mi dönüşmektedir ki aklın bozulması ortaklığın, toplumun bozulması anlamına gelecektir. Aklı savunamazsak toplumu da, evrenseli de savunamayacağız. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa