'Şehir hastaneleri' meselesi
Kirvem,
Özellikle şu son zamanlarda ülkemizin gerek Misakımilli sınırları dahilinde, gerekse yaban ellerdeki gidişatına bakıldığında; görünen o ki, her geçen günün ardından hangi yöne doğru dümen kıracağı bir türlü belli olmayan bu “sallapati” gidiş nedeniyle vatandaşlarımızın kahir ekseriyetinin sinir sistemi sadece “laçka” değil, aynı zamanda da sanki “Bir dokun bir ah dinle” kıvamında!
Her biri tek başlarına bile “dünyaya bedel” olan yurttaşlarımızın ezelden beri nedense ve ne hikmetse zaten yüksek olan “hipertansiyon”ları, şimdilerde hepten başını alıp dere tepe, çayır çimen aştıktan sonra memleketimizin kuytu bir köşesinde nafile yere sakin bir “pansiyon” aramakla meşgulken, öte yandan da kimilerinin de hesapça “her derde deva”, dolayısıyla “faydalı” kolesterolünün yerinde maalesef yeller esiyor!
Yıllar yılı daha henüz neredeyse emeklemeye başladığımız ilk günlerden itibaren, “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” diyerek, her fırsatta sağlığımızın öncelikle sırım gibi bedenlere, atletik yapılara bağlı olduğunu, bunu da “On dokuz mayıs” gösterilerini stadyumlarda sergileyip durduğumuz halde, şimdilerde özellikle içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde memleket sathında kafası dinç, dolayısıyla başı şu ya da bu nedenlerle ağrımayan vatandaş bulana aşk olsun!
Kirvem, kabul edelim veya etmeyelim ortalık yerde sırıtan acı gerçek şu ki, son zamanlarda ülkemizde gelişen, vatandaş olarak bittabi ki çoğumuzun canını sıkan, dahası da tıpkı mızrak misali çuvala sığmadığı gibi, keza tüm gayretlerimize rağmen yine de minareye kılıf ya da kitabına uyduramadığımız “dahili-harici” çeşitli “meseler”le yüz yüze kaldığımız için toplum olarak ruhsal dengemiz maalesef zıvanadan çıkmış durumda! Üstelik bu nahoş gidişatın en bariz delili de; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” hükmünü buyuran “kutsal çatı”nın altındaki ibretlik manzaraların cemi cümlesi...
Nitekim hesapça milletin “maddi-manevi” bilumum menfaatlerini koruyup kollayacaklarına dair yemin billah eden “muhterem” zevatın, “yüce meclis” diye yere göğe sığdıramadıkları bu çatı altında ağızlarında meşhur Çermik sakızı gibi çiğneyip, affedersiniz don lastİği misali uzatıp durdukları laflara bakılırsa; el alem itiyle, kopuğuyla işini gücünü, çiftini çubuğunu bırakmış illa da “milli birlik ve bütünlüğümüzü” parçalayıp lime lime etmek için külliyen seferberlik ilan etmişler...
Öyleyse?
Öyleyse birbirlerinin peşi sıra teker teker kapatıp kapılarına kilit vurduğumuz irili ufaklı bilumum hastanelerimizin yerine, tam da şu günlerde inşa etmeye başladığımız, üstelik her biri başlı başına birer “abide” niteliğindeki “Şehir Hastaneleri”nin sayısına, “Yap, rantı kap, işlet, yan gel yat” formülüyle yenilerini eklememiz kesinlikle şart!
Şart, çünkü memleket sathında işler terso gittiğinde bunun sorumluluğunu “efendice”, dürüstçe üstlenmektense, her defasında mırın kırınla suçu ona buna, el aleme fatura edip, akabinde de sütten çıkan ak kaşık kesilen “muhterem devletlular”ımızın bu “paranoya”larından sıyrılabilmeleri için gerçekten de bu “afili” hastanelere her geçen günün ardından biraz daha fazla mı ihtiyacımız var, kim bilir Kirvem!
Evrensel'i Takip Et