07 Ocak 2018 00:50

Kabadayıya boyun eğmek

Kabadayıya boyun eğmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD Kongresinde artık iyi bilinen yasama sürecinin sonunda, eksik olan birşey kalmadı ve Cumhuriyetçilerin parti büyükleri Trump’ın önünde yerlere yatarak sanki o olmadan nefes alamayacaklarmışçasına teşekkür edip iğrenç bir şekilde onun ayaklarından öptüler.  

Birçok dik duruşlu ABD vatandaşı için bu manzara garip olduğu kadar şok ediciydi. ABD’nin ilk günlerinde kurucular, bir kralın önünde baş eğmemek, diz çökmemek için kanlı bir devrim gerçekleştirmişlerdi.  O zamanlar hemen hemen tüm Avrupa, kralların ve kraliçelerin Tanrı tarafından kutsanmış olduğuna inanmaktaydı. 

Bir radikal burjuva ulus olarak ABD, bu tuhaf, onursuzlaştırıcı düşünceyi tarihin çöp sepetine attı. ABD’nin “Kurucu babalar”ının torunları olduklarını iddia eden bugünün politikacılarına bakarsak, bunların kurucu devrimcilerin değil, o dönemin İngiliz monarşisinin torunları olduklarını görebiliriz. İngiliz Toryler (Muhafazakar Parti) gibi sermayenin ve zenginlerin çıkarlarını savunuyorlar. Onlar, eşitler arasında eşit olmak isteyen yurttaşlık idealinden çok uzaktalar. BM Genel Kurulundaki Kudüs oylaması öncesi ABD yönetimi, oylama sırasında ABD’ye biat etmeyecek, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına karşı çıkacak olan ülkelere yapılan yardımların kesileceği tehdidini savurdu. Ancak dünya toplumunun tepkisi tamamen farklıydı: 128 ülke ABD’ye karşı çıktı, sadece 9’u ABD’nin istediği şekilde oy kullandı. Trump hükümeti, tehdidiyle çığ gibi bir öfkeyi tetiklediği için kaybetti. Despotun politikası, hem burada hem yurt dışında, her yerde hakim.

***

Bu yazımda size tanıtıp tavsiye edeceğim kitabın yazarı, genç kadın bir Afroamerikan yazar için tipik ve kulağa hoş gelen bir isme sahip: Keeanga-Yamahtta Taylor. Princeton Üniversitesi Afro-Amerikan Araştırma Enstitüsünde çalışan yazar, kitabıyla gözleri açmak ve bilinç yaratmak istiyor. Geçen yıl Şikago’daki Haymarket Yayımevi tarafından basılan kitabın adı: “From #BlackLivesMatter to Black Liberation/SiyahYaşamıDeğerlidir’den Siyah Özgürlüğüne” Taylor, kitabında değişik örneklerle ABD’de polis şiddeti ve polisin siyahlara yönelik ırkçı aşağılamasının cezasız kaldığını ortaya koyuyor. Araştırma 20. yüzyılda Watts olaylarından Kaliforniya’daki Los Angeles’in siyah gettolarına, Florida’daki Miami’de siyahların yaşadığı semtlere kadar polis terörüne karşı değişik ayaklanmalarla bu iddiayı kanıtlıyor. Yazar, geçen yıllarda topraktan mantar biter gibi yaygınlaşan Siyah Hayatı Değerlidir hareketi ve buna bağlı örgütleri ele alıyor. Analizinde birçok Afroamerikan politikacıya ABD’deki siyahların hayati problemlerinden olan polis şiddetine, gerektiği şekilde tepkide bulunmadıkları suçlaması yapılıyor. Siyah politikacılara yönelik eleştiri, kendilerinden önceki beyaz politikacılardan, tenlerinin renginden başka, farkları olmadığı şeklinde. Profesör Taylor, kendilerine siyahların sözcüsü diyen birçok siyah politikacının 1993-2001 yılları arasında ABD Başkanı olan Bill Clinton’un siyahların kitlesel tutuklanmasını sağlayan politikasını desteklediğini örneklerle ortaya koyuyor. Birkaç yıl önce Hukuk Profesörü Michelle Alexander, “The New Jim Crow- Yeni Jim Crow” kitabıyla ırkçı hareketleri ele alarak ABD’deki eski-yeni kurumsal ırkçılığın üzerindeki tozları alıvermişti. Keeanga-Yamahtta Taylor ise şimdi, Alexander’ın kitabının bıraktığı etkiyle karşılaştırılabilecek şekilde ırkçılık karşıtı Siyah Hayatı Değerlidir hareketinin nasıl da siyahların özgürlüğü hareketine dönüştüğünü  anlatıyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa