25 Ocak 2018

Türkiye’nin Afrin’e yönelik askeri operasyonu sürüyor. Afrin operasyonu ile İdlip’teki son gelişmeler arasındaki bağ belirginleşmeye başladı. 

Suriye ordusu ve Rusya’nın İdlip’e yönelik operasyonları da Türkiye’nin Afrin hamlesi de 2011 yılından beri birçok dönüm noktasının yaşandığı sürecin parçaları ve taraflar açısından devamı da gelecek.

Suriye’deki vekalet savaşına dahil olan taraf çok ancak baskın olanlar ABD, Rusya, Türkiye ve İran. Yerelde ise, Şam ve Kamışlı eksenindeki gelişmeler belirleyici… Tabi Suriye’deki gidişatı okumaya çalışırken Irak’ta İran nüfuzunun pekiştiği son gelişmeleri de göz ardı etmemek gerek.

Suriye ordusunun İdlip, TSK’nın Afrin operasyonları da göz önüne alınarak taraflar açısından Suriye’deki durum ne?

Kürtler açısından;

Kobani savunması ile Afrin arasında bağ kurulan söylemler dikkat çekiyor. Kobani, Kürtlere uluslararası platformda tanınma ve silah desteği sağlamıştı. Suriye Kürtlerinin ABD ve Rusya açısından yerel aktöre dönüştüğü sürecin başlangıcı da Kobani olmuştu. Ancak Kobani saldırılarının olduğu dönemdeki saha şartları çok değişti. 

Kobani, Kürtleri büyüten ve güçlendiren bir eşikken Afrin, ittifakları sınamaya zorlayan bir dönemin başlangıcı olacak gibi görünüyor. Rusya’nın Afrin operasyonuna yeşil ışık yakması, ABD’nin “sessiz kalmak” şeklinde de yorumlanabilecek duruşu dikkat çekici. 

Diğer taraftan Rojava bölgesi demografik açıdan tamamen Kürt olmadığı gibi o bölgede yaşayan Kürtler başka yerden taşınan işgalciler de değil. Savaş koşulları altındaki Rojava bölgesinde Kürtler ve Araplar arasında yapılan ittifaklar da IŞİD tehlikesi ortadan kalktıktan sonra sınanacak gibi görünüyor. Bu durum, Rojava’da Kürtlerin ve Arapların birlikte kurdukları siyasi ve askeri yapının bekasını da belirleyecek.

Yine Kürtler, “ABD ile yakın müttefiklik ilişkisi” konusunda ısrar etmeleri halinde Rusya’nın ve Şam’ın “ittifaklarını gözden geçir” mesajı verme amaçlı hamleleri ile taraf seçmeye zorlanabilirler. 

Suriye’de yeni bir iç siyasi yapının kurulduğu ve bunun için Astana dahil uluslararası girişimlerin devam ettiği bir dönemde ABD ve Rusya arasında taraf seçmeye zorlanan Kürtlerin, Suriye içinde elde ettikleri kazanımları kaybetmeleri riski de doğuyor.

Şam ve Rusya her ne kadar Kürtlerin kurulacak masaya oturmasına kesin gözüyle baksa da YPG’nin bekasına ilişkin ABD ve Rusya arasındaki hamleler en fazla Kürtleri etkileyecek gibi görünüyor.

Türkiye açısından;

Afrin operasyonu askeri ve siyasi açıdan Haseke’den Fırat Nehri’ne olan bölgede yoğunlaşan Kürtlere yıkıcı bir darbe vurmaz. Yine Rusya’nın operasyona yeşil ışık yakması “Kürt konusunda Rusya ve Şam ile Türkiye ortak bir politika yürütüyor” şeklinde okumaya yetmez. 

Diğer taraftan, Türkiye’nin de bazı grupların garantörlüğünü üstlenerek dahil olduğu İdlip’e yönelik Rusya’nın ve Suriye ordusunun operasyonları devam ediyor. 

Afrin operasyonu Türkiye’ye Suriye’deki sürece bir süre daha doğrudan dahil olmasını ve İdlip’teki gruplara Suriye içinde kaydıracak alan açılması için nefes aldıran bir hamle. Ancak Şam ve Rusya’nın şimdiye kadar yürüttüğü politikalara ve Afrin operasyonu için yapılan açıklamalara bakılırsa İdlip’teki silahlı grupların Afrin’e ve sınır boyunca başka yerlere kaydırılmasına şimdilik göz yumuyor. 

Genel olarak, Rusya ve Şam’ın Suriye içindeki çoğunluğu radikal militanları önce İdlip’te toplayarak, sonra İdlip’te çatışmasızlık bölgeleri oluşturup parçalara ayırarak aşamalar halinde eritmeye çalıştığı söylenebilir. Bu gruplar İdlip’ten başka yerlere kaydırıldığında daha da zayıflamış olacaklar ve bu bölgelere de sıra gelecek gibi görünüyor.

Ayrıca bu gruplardan YPG-SDG benzeri silahlı yapılar devşirip Suriye iç siyasi yapısına dahil edilmek üzere politik hareketler oluşturmaya girişmek kısa sürede işe yarar gibi görünse de pek işlevsel değil. Çünkü, bu grupların aksine Suriye’deki Kürtlerin uzun yıllara dayanan bir politik altyapısı var ve Suriye içindeki bütün tarafların devşirme yeni yapıların radikal geçmişini unutup desteklemesi pek olası değil.

Şam ve Rusya açısından;

İç siyasi yapı yeniden kurulurken Kürtlerin bu yapıya mümkün olduğunca zayıflamış ve ABD ile arasına mesafe koymuş şekilde dahil olması önemli. 

Özellikle, IŞİD ile mücadele döneminde silah desteği ve tecrübe kazanmış olan YPG’nin bekası sert müzakere dönemleri doğuracak.

Aslında Irak’taki son gelişmelerle birlikte ABD’nin (sonradan yalanlansa da) YPG’den sınır gücü oluşturma hamlesini birlikte değerlendirmek iyi olur. 

Şöyle ki;

ABD, Irak’ta IŞİD ile mücadele için kurulan Haşdi Şaabi’yi İran’ın kara gücü olarak değerlendiriyor. Haşdi Şaabi Irak içinde yasal bir güç ancak ABD açısından Peşmerge güçlerinin bazı bölgelerden çekilmesi ile İran’dan Lübnan ve İsrail’e kadar uzanan bir kara koridorunun oluşması İran açısından büyük bir kazanım. Ki, önümüzdeki aylarda Bağdat’ta yapılması beklenen seçimlerden hemen önce veya sonra Başbakan Haydar Abadi’ye “Haşdi Şaabi’nin dağıtılması veya küçültülmesi” için baskı yapılması şaşırtıcı olmaz.

İran sınırından Şengal’i de içine alacak şekilde uzanan bölge Suriye içinde Rojava ile birleşiyor. Irak içinde büyük ölçüde Haşdi Şaabi’nin kontrolündeki bu bölge Suriye içinde YPG ve Suriye ordusu arasında bölünmüş durumda. Suriye’de de savaş biterken YPG’nin askeri güç olarak varlığını koruması ve Şam’a bunun kabul ettirilmesi ABD-İran çekişmesi ekseninde de önem kazanıyor.

Velhasıl, Türkiye’nin Afrin’e yönelik operasyonu kısa vadede kazanç olsa da askeri kazanımları koruyan dış politika olmadan hezimete de dönüşebilir. Bir kez daha belirtmekte fayda var; “Afrin’e operasyonun çerçevesi, derinliği, nihai hedefi ne?​” gibi sorular bir tarafa “Türkiye’nin Suriye’de başlayan siyasi düzeydeki vekalet savaşına dahil olmak için yeni şartlara göre belirlenmiş planı var mı?​”

Evrensel'i Takip Et