29 Ocak 2018 01:00

Grev hakkı ve lokavt

Grev hakkı ve lokavt

Fotoğraf: Envato

Paylaş

OHAL’in aslında hiç de yabancı olmadığımız, iktidar tarafından da açıkça ortaya koyulan, sınıfsal niteliğiyle bir kez daha karşılaştık. 130 bin metal işçisinin grevi “milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı.

Böylece işçilerin üretimden gelen gücünü kullanma hakkı bir kez daha “güvenlik ihlali” sayıldı. Buna karşılık sermayenin sınıfsal çıkarları ise “milli çıkar” olarak tescil edildi.

Öte yandan grev hakkını engellemek, iktidar açısından OHAL’e özgü bir uygulama değil. Çünkü Bakanlar Kurulu’nun bu son kararı, Anayasada “erteleme” adıyla düzenlenen fiili grev yasağı için verdiği 14. karar.

24 Ocak tarihli bu kararın MESS’in lokavt açıklamasından hemen sonra alınması da, işçi sendikalarıyla yapacağı son görüşmeden önce açıklanmış olması da (üstelik grevin başlamasına daha 1 haftadan fazla zaman varken) sınıfsal eğilimlerin yansıtılması bakımından yasağın bizzat kendisi kadar açıklayıcı.

Bakanlar Kurulu kararında, grevle beraber lokavtın da “milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü ve ertelendiği” yazıyor. Ancak lokavtın durdurulması bakımından çok da gerekli olmayan bu ifade, kendini sınıflara karşı sanki tarafsızmış gibi göstermeye yönelik siyasi bir çabanın ifadesi.

Şöyle ki; yürürlükteki çalışma mevzuatına göre sadece “savunma lokavtı”ndan söz edilebilir. Yani grevin engellenmesi, kararda yazmasa bile, lokavtın da durdurulmuş olduğu sonucuna yol açar. Bununla beraber lokavtın meşruiyeti ise savunma lokavtı bakımından da geçerli değildir.

Çünkü emek-sermaye arasındaki güç eşitsizliğine dayanan grev hakkı, güçlü olan karşısında güçsüzü korumanın güvencesidir. Buna karşılık işverenin lokavt olanağı ise bu güvenceyi ortadan kaldırır.

Dolayısıyla işçinin grev hakkı ile işverenin lokavt olanağı arasında “mücadele silahları arasındaki eşitlik” ilkesinden söz edilemez. Zira böylesi biçimsel bir eşitlik, özünde güçlü olan tarafın egemenliğini sürdürebilmesinin güvencesidir. Bu biçimselliğe dayanan “tarafsızlık” yaklaşımı ise tartışmasız biçimde güçlüden yana taraf olmak anlamına gelir.   

Tam da bu nedenle, grev hakkını güvence altına alan birçok modern anayasada lokavttan bahsedilmez. Pek çok Avrupa ülkesi yasal düzenlemelerde de lokavta yer vermemiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa