Yeni Türkü’den Ahmet Erhan’a
Şiirin, aşkın ve sokakların insana gülümsediği zamanın alnına dokunup Cem Yayınları’ndan içeri girdi Yaşar Miraç. Gencecik bir şairdi ve şiirleri daha yeni yeni yayımlanıyordu Militan dergisinde.
Çaylar, kahveler, konuşmalar, sohbetler gelip kitaba dayandı. Yaşar Miraç’a kitabını basmayı önerdi Yayınevi Sahibi Oğuz Bey. İki renkli kapakların üzerinde kendi adını düşündü şair. Ama, dedi, ben yalnız değilim ki, kuşağımdan bir sürü şair yetişiyor ve onların kitaplarını da basmak lazım, kapakları da değiştirmeleri gerektiğini söyledi yayınevine.
Şiirin kaderi önceden de böyle miydi diye merak edince hep aynı yanıt çıkıyor karşımıza. Yayınevleri hani biraz da prestij olsun diye kapılarını aralıyor şaire. Kuşağının şairleriyle değil, Yaşar Miraç’la ilgilendiğini söyledi Oğuz Aktan. Kapakları değiştirmeyecekti, kabul etmesi durumunda bir sonraki yılın sonlarına doğru basabileceğini söyledi. Nihayetinde elinde bekleyen dosyalar vardı; depo şiir kitaplarıyla doluydu ve dönemin ünlü şairleri bile satmıyordu.
Aklındakini kitabın içinde ve kapağında göremeyeceği belliydi Yaşar Miraç’ın. Arkadaşlarıyla kafa kafaya verip bir dergi ve yayınevi üzerine konuştular bir zaman. 1978’in ilk baharında Yeni Türkü adlı dergiyi çıkardılar. Üç sayı çıktı dergi; her sayısı üç bin basılan dergi nisan, mayıs ve haziran aylarında yayımlanabildi ancak. İGD’liler (İlerici Gençli Derneği) gelip içerik hakkında bilgi sahibi olmak istediklerini, kendi onaylarından geçtikten sonra dergiyi dağıtıma vermelerini söyledi Yeni Türkü’ye. Olacak iş değildi elbette. Kabul ettiremeyince dergiyi dağıtan sendikalara müdahale ettiler. Yeni Türkü’yü işçilerin de okuması üzerine hazırlıyordu ekip ve her sayısını Ankara’daki sendika merkezlerine veriyorlardı. İGD’nin müdahalesiyle gittiği gibi depolarda kaldı dergi. Üç sayı yayımlanabildi ancak. Ahmet Erhan ile Yaşar Miraç ellerine aldıkları dergi balyalarını Kızılay Meydanı’nda dağıttılar bir zaman…
Cep kitapları basmaya başladılar sonrasında. Ahmet Erhan’ın “Akdeniz Lirikleri” kitabı buradan yayımlandı. Bir memleket izleği üzerinden kurguladılar yayınevini. Faruk Nafiz’in Han Duvarları ya da Ahmed Arif’in Anadolu’yum Ben şiirleri vardı olmasına ya başka bir meselesi olmalıydı şiirlerin. Şairin doğup büyüdüğü evden, mahalleden, kasabadan çıkıp Anadolu’da dolaşmalıydı. İnsanlar olmalıydı o şiirlerde, gündelik hayatın karmaşası ve sakinliği. Böyle böyle ortaya çıktı Akdeniz Lirikleri ya da Yaşar Miraç’ın Trabzonlu Delikanlı’sı.
Bundan olsa gerek Sümerbank basması yer aldı kitapların kapaklarında. O basmalardan desenleri İsa Çelik nakış gibi işledi kitap kapaklarına. Yalnız oğlunun kitabını yayımlanacağını öğrenen annesi Sümerbank’a gönlü el vermeyince gidip Vakko’dan aldı Adnan Azar’ın basmasını.
Halk şiirinden beslenen bir damar da vardı Yeni Türkü kitaplarında, İkinci Yeni’den beslenen bir damar da Sosyalist Gerçekçilik’ten beslenen bir damar da. Bir senteze ulaştılar yazarak. Şiirin daha çok okunmasına neden oldu o şiirler. Neşe Yaşın da vardı kitabı basılan şairler arasında. Kıbrıs’tan bilmedik bir sesle geldi. Çeviriyi andıran şiirleri Türkçenin iyi şiir kitapları arasına girdiğinde bir şaşkınlıkla okundu uzun zaman.
12 Eylül bütün hızı ve şiddetiyle sürerken, herkes kendi alanıyla muhalafet etmenin olanaklarını kullanmaya çalışıyordu. Şiir evlerden içeri girdiği yıllardı, dizi izlemiyor akşamları bir araya gelip şiir okuyordu insanlar. Dergiler çıkarmaya çalışıyorlardı ki YAZKO bu toplamda çok ciddi bir örnek olarak karşımızda duruyor.
Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü 23 yaşında “Alaca Karanlıktaki Ülke” adlı kitabıyla aldığında Ahmet Erhan’a sarılarak “bu kadar acıyı nasıl çektiğini” sormuştu Edip Cansever.
Zaman gül yüzlü bir kar yağışı gibi geçip karanlığın perçemini yırtmaya çalışırken olanaksızlıktan dolayı ara verdikleri dergiyi yeniden çıkarmak ve yayınevinde nicedir aksayan kitapların basımını yaptırmak için Almanya’ya gitti Yaşar Miraç. Çalışıp para kazanıyor, geride kalan arkadaşına gönderiyordu işleri halletmesi için. Yeni Türkü’nün 1990’lı yıllara gelirken yeniden canlanması için Almanya’dan gönderilen paralar heba edildi kuşkusuz. Sağa yanaşmakta kendine yeni alanlar yaratmak için çırpınan adamlar, yurt dışından gelen paralarla kendilerine yeni bir yayınevi kurdu nihayetinde. Çiçeklerin nereye savrulduğunu üç defa düşündük o günden beri. Yeni Türkü bir dönemin isyancı ruhuyla sönümlendi…
Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir, nereye gider?
Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar
Bugün de ölmedim anne.
Yukarıdaki dizelerin şairi Ahmet Erhan ölüme giden hastalığına yeni yakalandığı günlerde Alaca Karanlıktaki Ülke olma hallerimiz sürüyordu. Kısa bir dönem yolları ayrıldıysa da, Yaşar Miraç’ı arayıp Yeni Türkü dergisini yeniden çıkarmak üzere konuştular uzun uzun. Bir heyecan, bir coşku, bir yerindelik sardı etrafı. Herkes elini taşın altına koyacağını söylüyordu; ama ne destek olan çıktı, ne teknik işlerle uğraşacak biri, ne dağıtımı sahiplenecek bir kurum…
Yeni Türkü’nün bıçkın şairi Ahmet Erhan 8 Şubat’ta 60 yaşına bastı. Artık aramızda olmasa da unuttuğumuz anlamına gelmesin. Lirik ve acı dolu şiirleri hayatımızda hâlâ.
Evrensel'i Takip Et