13 Şubat 2018 00:52

Afrin, fedakarlık, devletin tutumu, işçi tutumu

Afrin, fedakarlık, devletin tutumu, işçi tutumu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Betra Prefabrik fabrikası, Sakarya’da kurulu bir fabrikadır.

Gazetemizin 9 Şubat’ta çıkan sayısında fabrikada olanlar manşet oluyor. 

Habere göre işçiler, DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş Sendikasında örgütleniyorlar. Patron sendikanın örgütlenmesine önderlik ettiğini düşündüğü üç işçiyi işten atıyor. Bunun üzerine diğer işçiler iş bırakarak direnişe geçiyor.

Patron artık onlar için gelenek olan “prosedür”e uygun olarak, emniyeti yardıma çağırıyor.

Sakarya emniyet müdür yardımcısı fabrikaya gelip işçileri çalışmaya ikna etmek için konuşuyor. 

İşçiler çalışmaya ikna etmek için en önemli kozunu kullanıyor; “OHAL var. Askerimiz Afrin’de. Siz de fedakarlık edin. Çalışın!” diyor. İşçiler bu tehditle karışık çağrıyı reddediyor. Ve sonunda patron atılan işçilerin durumunu görüşmek ve işçilerin talep ettiği zammı vermek zorunda kalıyor.

Burada amacımız patronla işçiler arasındaki mücadeleyi yeniden anlatmak değil.

Elbette Sakarya emniyet müdür yardımcısının “tarafsız bir devlet görevlisi” gibi değil de patronun bir elemanı gibi davranmasında da yadırganacak bir yan yok. Ama içinden geçilen dönemde, deneyimli bir emniyetçinin konjonktürü işçileri haklarından vazgeçirmek için “OHAL var. Askerimiz Afrin’de. Siz de fedakarlık edin. Çalışın!” diyerek kullanmasının anlamı üstünde durmak önemli. Çünkü işçilerin büyük çoğunluğu bugün Afrin’e yapılan operasyonla kedilerine çıkarılan faturalar arasında bir bağlantı kurmuyorlar. Hatta OHAL’e karşı olan, OHAL süreci boyunca yapılan uygulamalarla OHAL’in niçin ilan edildiğini fark ederek ona karşı çıkan işçiler bile Afrin’e yönelik operasyonla, kendi eylemlerinin bastırılması arasında bir bağ kurmuyorlar. 

Nitekim, Betra’da görüyoruz ki; üç işçi işten atılmış ve bugünkü konjonktürde işsizliğe mahkum edilmiş ve diğer işçilerin talepleri patron tarafından reddedilmişken, Sakarya’nın deneyimli emniyet müdürü yardımcısı kişinin, işçilere, “OHAL ve Afrin hatırına direnmekten vazgeçin” demesi, elbette sırdan bir emniyetçi-patron ilişkisinin ötesinde bir anlam da kazanmaktadır.

Burada ilginç olan örneğin emniyet müdür yardımcısı patrona; “Beyefendi bakın OHAL var. Askerimiz de Afrin’de alın şu üç işçiyi geri. İşçileriniz ne diyorsa bir uzlaşmaya varın. Böyle memleketin zor zamanında bizi bir de işçilerle uğraştırmayın bizi!..” demeyi hiç aklına getirmiyor. 

Çünkü bu emniyetçinin aldığı eğitim, görgüsü, bilgisi, bugüne kadar edindiği “devlet terbiyesi” onu, böyle durumlarda, patrondan fedakarlık istemeye değil, işçilerden fedakarlık istemeye “kodlamış”tır!

Nitekim “Fırat Kalkanı”nda da “Afrin operasyonu”nda da “Haydi cepheye!” dendiğinde, çağrının yoksullara, işçi-emekçi çocuklarına olduğu apaçık görülmüştür.

Nitekim, “Fırat Kalkanı” harekatında hayatını kaybeden askerlerden hiçbiri bakan, genel müdür, milletvekili, general çocuğu değildi. Hemen hepsi de yüksek öğrenim görmediği için “uzun dönem er” olmuş, gecekondularda oturan, babasının ev kredisini, ailesinin borçlarını ödemek ya da sevdiği kızla evlenebilmek için “sözleşmeli er”, “uzman çavuş” olmuş kimselerdir. 

Bu aslında sadece Türkiye’ye has bir sorun da değildir. 

Çünkü tarihte ya da günümüzdeki “haklı savaşlar” dışındaki bütün savaşlarda görülmüştür ki; krallar, devlet başkanları, bakanlar, “savaş borusu” çaldığında borudan çıkan sesin frekansı sadece yoksulları çağırmaya ayarlanmış gibi, cepheye onlar gönderilmiştir. Zenginler; fabrikatörler, bankacılar, borsacılar... ise bu boruyu, hükümetlerin hazineyi, ülkenin yer altı ve yer üstü servetlerini yağmalama çağrısı olarak duymuşlardır!

Onun içindir ki, devletin emniyet görevlisi de Betra patronuna değil de açlık sınırının altında bir yaşam süren, işten atılmış işçilere, “OHAL var. Askerimiz Afrin’de. Siz de fedakarlık yapın” derken, patrona dönüp “Sen de fedakarlık yap. İşçilerin isteklerini kabul et, böyle zamanda bu gerekir...” filan dememektedir.

Kısacası burada emniyet müdür yardımcısı, “kötü insan”, “işçileri sevmeyen bir kişi” ya da “patronu çok seven” bir kişi olduğu için böyle davranmıyor, devletin, düzenin, sistemin tutumunu temsil ettiği için böyle davranıyor. Betra işçileri de işçi tutumunu gösterebildikleri için kazanıyorlar. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa