Afrin harekatında üç sorun...

Birinci sorun. “Askeri uzmanlar” da söylüyorlar, ancak en net Diyanet İşleri Başkanı konuşuyor. “Bizim askerimiz Afrin’de niye bu kadar yavaş ilerliyor? Biliyorsunuz Irak’ı bombalayanlar çoluk çocuk, masum insanlar demeden 1 milyon insanı katlettiler. Kimdi bunlar? Müslüman olmayan Amerikan askerleri. Suriye’de ölen insanların sayısı yine 1 milyona çıktı. Bizim Müslüman askerimiz yaptığı savaşı İslam ahlakına göre yapıyor. Onun için yavaş ilerliyor Afrin’de.”

Bir ilçeye yönelik harekatın yavaş ilerlemesi tartışma konusu edilebilir denip, İslam’ın alicenaplığıyla ya da “İslam ahlakı”yla açıklanıyor. En başından şu sorun ortada kalıyor ve sn. Diyanet İşleri Başkanı üzerinden atlıyor: Harekatın yöneldiği Afrin’de yaşayanların ezici çoğunluğu da Müslüman. Herkes insan ve değişik inançlara sahip olmak tabii ki fark etmemelidir, ancak çatışmanın “haç ile hilal” arasında olmadığı kesin. Madem İslam ve “İslam ahlakı” ile yaklaşılacak, öncelikle bu sorunun açıklanması şart.

Ve öte yandan sorun, harekatın hızı değil. Masum siviller ve esenlikleri. Biliyoruz, Arakan’daki sivillere yönelik Budist zulmü çok eleştirilmişti. Şimdi İdlib ve Şam banliyösü doğu Guta’daki Rus-Suriye hava bombardımanı da sivillere verdiği zarar nedeniyle suçlanıyor. Arakan’da on binlerce Müslüman’ın kanına giren Budistler...İşgalleri döneminde Irak’la Suriye’de ezici çoğunluğu Müslüman olan birer milyon insan katleden Amerikalılar... Suriye’de önce Halep ve şimdi Guta ile İdlip’te yine Müslüman öldüren Ruslarla Esad Ordusu... (Irak ve Suriye’de en büyük Müslüman kırımlarından birini gerçekleştiren İslamcı IŞİD’i de unutmayalım.) Arakan savaş bile değildi. Ancak savaşta en büyük bedeli sivillerin ödedikleri tartışmasız. Ama Afrin’de hangi nedenle farklı ve sivillerin zarar görmediği ve görmeyeceği nasıl ileri sürülebilecek?!

Her şey bir yana, en son 12 askerin öldüğü “1027 Rakımlı Tepe”de Y. Şafak’ın manşetinden öğreniyoruz ki, köyden siviller askerlere doğru yürümüşler ve arkalarından el bombaları atılmış. 20 Ocak’tan beri “Sivillerin canlı kalkan olarak kullanıldıkları” ve “Kullanılabilecekleri” haberleriyse hep duyuluyor. Ama zaten meskun mahalde operasyonda siviller tümden “canlı kalkan” değiller midir çatışma ve kurşunların ortasında kalmazlar mı?

Diyanet İşleri Başkanı ya da başkaları ne derse desinler Afrin’de sivillerin hali yamandır.

Üçüncü sorun. Rusya harekata “olur” verdi ve hava sahasını yeniden uçaklara açtı, ancak hem nalına hem mıhına vuruyor görünüyor. Tankı vuran roketatarın Rus malı olduğu anlaşıldı. Ama zaten Rus uçağı da TSK kontrolündeki İdlib’ten atılan bir füzeyle düşürülmüştü. Üstelik Rus desteğindeki Suriye birlikleri güneyden İdlib’e sokuldukça sokuluyor ve toprak kazanıyorlar. Ve Rus müttefiki İran’ın C.Bşk. Ruhani, olanca sertliğiyle “Türkiye Suriye’den çıksın” demeçleri veriyor. Erdoğan’ın Rusya’nın kefil olduğu Esad’ı “terörist” sayan demeciyse biliniyor. Sonuç: Rusya ile ilişkinin geleceği büyük bir soru işaretidir.

Rusya’yla ilişkiye dair soru işareti ABD’yle ilişki bakımından daha da büyük ve zamanla içinden çıkılmaz hal alıyor. Türkiye’nin “Sıra Mümbiç’e gelecek” ısrarı karşısında IŞİD’le Mücadele Koalisyonunun en üst rütbeli Amerikalı Generali Funk, Menbic’den çekilip çekilmemeyle ilgili soruyu “Benim işim savaşmak” diye yanıtlamış ve eklemişti: “Bizi vurursanız agresif karşılık veririz.” ABD Dışişleri Bakanının ziyareti öncesi Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise, “İlişkilerimiz çok kritik bir noktada. Ya ilişkileri düzelteceğiz ya bu ilişkiler tamamen bozulacak” diyor.

Amerika ile ne oluyor? İlişki koptu kopacak mı, ufukta savaş mı görünüyor? Amerikan karşıtlığı yayılıyor. Peki, Türkiye, savaş bir yana ilişki kopmasını göze alabilir mi?

Amerikan savaş teknolojisinin üstesinden gelecek “yerli ve milli” silah üretimi düzeyine ulaşıldı mı yoksa iman kuvveti ile mi yürünecek ABD’nin üzerine? Türkiye tarımda bile kendine yeterli değilken ve Rusya’yla da problemler varken, ABD’yle ilişkinin yerine Almanya mı Çin mi konacak? Kim?

Evrensel'i Takip Et