OHAL’den sonra, “savaş durumu”nu bahane eden AKP, muhalif saydığı kişi ve kurumlara karşı her gün yeni bir saldırı gerçekleştiriyor. “Hesap soracağım”, “bedelini öder”, “haddine mi düşmüş”, “alçak”, “vatan haini”, “terör sevici” vb. hakaret ve aşağılama sözleri ile başlatılan saldırı; kişi ise gözaltı ve tutuklama, kurum ise kapatma veya dağıtmayla sonuçlanıyor. Davalar açılıyor. Hapishaneler tıklım tıklım. Artık Murat Belge gibi AKP savunucuları dahi ülkeyi terk ediyor.

HDP’nin bütün milletvekilleri ceza tehdidi altında. Bazılarının milletvekilliği düşürüldü, bazıları ağır cezalara çarptırıldı. Geri kalanlar yargılanıyor.

HDP’den sonra sıra diğer demokratik kurum ve partilere geldi. EMEP, ESP, SYKP, Yeşiller ve Sol vb. partilerin üye ve yöneticileri gözaltına alınıyor, evleri basılıyor, tutuklamalar yapılıyor.

Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipleri Birliği hedef alınıyor.  Bu iki kurumun isminin başındaki Türkiye ve Türk kelimelerini Bakanlar Kurulu kararı ile kaldıracaklarmış. Amaç, Türk ve Türkiye kelimelerini kaldırmak değil. Bu iki kurumun görev ve yetkilerini ortadan kaldırıp, bu kurumları da yandaş kurum haline getirmeyi planlıyorlar. Bu iki kurumu seçimle ele geçiremeyeceklerine kani olmuş olacaklar ki, darbe ile kurumları dağıtıp, yandaşlarını yerlerine geçirmeye çalışıyorlar. Hukuk da bilmiyorlar diyeceğim ama biliyorlar. En azından Danışman Mehmet Uçum bilir TBB’nin anayasal ve yasal durumunu. Hukuku takmıyorlar.

Pazar günü Evrensel’de yayımlanan yazısında Yücel Sayman baroların niteliğini gayet güzel anlattı. Barolar sadece avukatların kayıt, disiplin işlerini yapan meslek odaları değil. Aynı zamanda ve daha önemlisi yargı sistemi içinde halkın savunma hakkının örgütlenmiş ifadesi. Elbette, hukuku takmayanlar, yargıda savunma hakkına da tahammül etmeyecektir. Etmiyor zaten. Savunmaya tahammül edemeyenler, savunmanın örgütünü de dağıtmak isteyecektir.

Savunmaya tahammülsüzlük pazartesi günü Ahmet Altan ve diğer gazeteciler davasında da görüldü. Gazetelerin yazdığına göre hakim, sanıklar savunmalarını yaparken sık sık mikrofonu kapatacağını söyleyerek savunmaları kısıtlamaya çalışmış. AYM kararlarını duruşmada okumayarak yok saymış. Artık bir süredir 12 Eylül’deki gibi sanıkları üç avukattan fazlası savunamıyor. 12 Eylül’deki gibi sanıklara tek tip elbise giydirmeye çalışıyorlar.

Tek tek herkesin sosyal medya paylaşımları takip ediliyor. Yandaş “sanatçılara” açıklama yaptırıp, gereğinden fazla özgür olduğumuzu söyletiyorlar. Uygulamalar bazı bakımlardan 12 Eylül’ü aratır oldu.

Bu arada bankaların kârlarında rekor kırılıyor. Patronlar kârlarını katlıyor. Milyonerlerin sayısı artıyor. Man Adası’na ve Malta’ya milyon dolarlar transfer ediliyor. B.A.E. ile altın ticaretinde rekor rakamlara ulaşılıyor. Katar ve diğer Arap ülkelerinin zenginleri Türkiye’den boyuna ev alıyor. Cinsel ahlak konusunda IŞİD kuralları hakim hale geliyor. Sayıları artan imam hatip okullarına fazla rağbet olmayınca bütün okullar imam hatipleştiriliyor.

“Ne oluyoruz?​” diyenlere, “Kes sesini vatan haini, savaş var” deniyor.

Böyle devam derse, bu savaş hiç bitmez.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et