22 Şubat 2018 00:15

Zina, idam, hadım... Çocukları bir de devlet eliyle susturalım!

Zina, idam, hadım... Çocukları bir de devlet eliyle susturalım!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her gün duyduğumuz, okuduğumuz, bildiğimiz çocuk istismarı vakaları zaten büyük bir öfke biriktirmişti. Her gün istismarı aklayan yargı kararlarını; daha yargı süreci bile başlamadan kolluğun, mahallelinin, okul yönetimlerinin ve hatta ailelerin istismarın üstünü örtmek için nasıl canla başla çalıştığını görmek delirtiyordu. Üstüne son günlerde minicik çocukların istismar edildiği haberleri peş peşe gelince bu öfke patladı. Pek çok yerde irili ufaklı eylemler yapıldı; çocuk istismarının gündem olmadığı sohbet, tartışma, konuşma yok. Bir yandan da karanlık tabloyu ortaya seren rakamlar, istatistikler de yeniden gündeme geldi. Tablo vahim, tablo korkunç, tablo dayanılmaz! 

Bilinen gerçekler bir kez daha su yüzüne çıktı çıkmasına ama görünenle gerçek arasına giren toplumsal, siyasal, kültürel zemin görüneni başka, gerçeği başka hale getirdi yine! Biriken öfke “İdam isteriz, hadım isteriz”e dönüştü. Çünkü buna çok uygun bir zemin var karşımızda... 

Gösterilen tepkiler karşısında bir tutum sergilemek zorunda kalan iktidar, çocuk istismarını bile “istismar” ederek, bu zamana kadar Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallandırdığı pek çok fikrini cismani hale getirmek için, bu kanayan yarayı fırsat olarak kullanmaktan çekinmedi yine. Kendi gündemini kamuoyunun tepkilerinin üstüne bindirdi. İstismarı istismar etti!

İnsanlar öfkeli. Ve bu öfke yanlış yerden besleniyor, yanlışa yöneliyor, yanlışı talep ediyor.

İktidar fırsatçı, kamuoyunun tepkisini yanlış yerden besleyen tüm geri fikirleri yönetmek ve yönlendirmek için elinden geleni yapıyor. Tartışmayı idama, hadıma, zinaya çekiyor. “İdam” gibi gerici bir talebi “Bu terörle mücadele için de bizim açımızdan önemli” diye sahipleniyor, zemini zaten çok geri olan zina tartışmasını ise çocuk istismarı tartışmasıyla birlikte yürüterek meselenin aslında kendileri için çocukların itildiği karanlık olmadığını alenen ilan ediyor... 

Bir kere; Türkiye’de (ve dünyada) çocuk istismarı cezaların ağırlaştırılmasıyla, idamla, hadımla çözülemeyecek bir mesele. Günlerdir yazılıyor; idamın uygulandığı ülkeler bugün kadına ve çocuğa yönelik şiddette halen başı çeken ülkeler. Hadım cezası ise suçu toplumsal ve politik kaynaklarından ayırarak tartışmaya, suçu bireyselleştirmeye ve cinsel şiddeti “hastalık” haline getirmeye yarıyor. 

Çocuk istismarı konusunu “zina” tartışmasına çevirmek ise başlı başına bir mesele! Erdoğan, aralarında evlilik bağı olmayan herkesin birlikteliğini suç sayan, ama bunda kıstası kadın için ayrı, erkek için ayrı koyan ve aslen şeri bir hüküm olan zinayı çocuk istismarı tartışmasının orta yerine koyarak ne yapıyor peki?

Bir kere bu; hem toplumsal hem hukuki olarak kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi medeni hukukun kıstaslarıyla değil de dinin hükümleriyle müdahale edilecek, şekil şemal verecek bir alan olarak gören, bunun için 10 yıldır türlü çeşit düzenlemeler yapan bir iktidarın hamlesi. Bu tartışmanın, toplumsal ve hukuki sonuçları olacaktır, hem de büyük bir baskı olarak. Hele ki resmi nikahtan önce dini nikah kıyılmasını serbest hale getirdiklerini, müftülere nikah yetkisi ile toplum nezdinde sadece dini nikahın meşru olmasının önünün açıldığını, resmi olarak 18 yaş olan evlilik yaşını fiilen 15 (ve hatta 12) haline getirdiklerini düşünürsek, bu durumda “zina yapmanın” kıstası ne olacak yani? Dini nikahlı birliktelikler bu durumda “yasal”, bunu tercih etmeden yaşanan birliktelikler “zina” mı olacak? Kim neyi nasıl denetleyecek, nasıl cezalandıracak?

Ama meselenin korkunç bir boyutu daha var; o da çocuk istismarını “yetişkinler arasındaki ilişkiyi şeri kıstaslarıyla ele almak.” Yani çocuk istismarı, çocuklara karşı işlenen bir suç olduğu için değil, arada “nikah” olmadan yaşanan bir cinsel birliktelik olduğu için bir suça indirgeniyor! Yani çocuklarla ilişkiye girmek serbest de, mesele nikah! 

Çocuklara karşı işlenen suçlarda 12 yaş kıstası koymanın anlamı da berraklaşıyor işte. 

Gerek Diyanet fetvaları, gerek kendisini Diyanet yerine koyan ilahiyatçıların “9 yaşında, 12 yaşında kız çocukları evlenebilir” açıklamaları... 

Lise çağında evliliğin önünü açan düzenlemeler... 

Neredeyse 15 yaş ve altındaki istismarları “Çocuğun rızası vardı” gerekçeleriyle cezasız bırakan yargı kararları...

“Küçüğün de rızası var, aileler mağdur oluyor” diye çocukları istismarcılarla evlendirmeye çalışan önergeyi savunan bakanların savunuları... 

Küçücük çocukların istismara uğramasına dönük tepkiyi, 12 yaşındaki çocukları “evlenilebilir” hale getirerek dindirmek! 

İşte çözümleri bu!

Bir kez daha söyleyelim; çocuk istismarını zinaya, hadıma, idama bağlamak, istismarcılar karşısında çocukların ellerini, kollarını, ağızlarını bir kez de devlet eliyle bağlamak demek.  İktidarın çocukları çocuk olmaktan çıkaran, kadınları eşit olmaktan uzaklaştıran her türden uygulamasına zemin oluşturmaya kolaylık sağlamak demek.  

Mesele büyük, hem de çok büyük!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa