Savaş ve barış: ‘Yolun ikileştiği yerde duruyoruz’
Fotoğraf: Envato
Çetin Veysal “Savaşın Felsefesi” (2007) adlı eserinde iki ana belirleme yapıyor: Savaş; 1) doğası bakımından şiddetle -şiddet, ister güçlü ister güçsüz ya da ister haklı ister haksız şekilde dile getirilsin-, 2) doğa ya da toplum bakımından da eşitsizlikle birliktedir.
Kitaba yazdığı ön sözde Uluğ Nutku savaş ve barışın özdeş değil tam ayrımlı olduğunu belirtiyor: “Savaş rüzgarları hep esecek, barış zamanları hep kısa mı sürecek? Edebiyatın, felsefenin ve insan bilimleri rüzgarının fırtınaya dönüştüğü olaylar ortasında girdaba çekilen bir sorudur bu. Soruya şimdiye kadar tarihin verdiği cevap ‘evet’, gelecekteki zamanın/tarihin şimdiden istediği cevap ise ‘hayır’dır. Felsefece bu durum bir antinomiye işaret ediyor. (…) Biz savaşı bir ‘arınma’ olgusu, barışı da yeni arınmaların birikim anı, uğrağı olarak göremeyiz. Günümüzde savaş ve barış bağlamındaki karşıtlıklar diyalektik içeriklerine karşın pratik olarak mutlak, yani aktüel nitelikleri bakımından savaş ve barış tam olarak birbirinden ayrımlıdır. Bu yol ayrımında “Barışı korumak için savaşa hazır olalım” gibi militarist gerekçeler geçersizdir. Yolun tam da ikileştiği yerde duruyoruz.”
Nutku’nun “Buşmen ile Buşgiller” şiiri de yolun ikileştiği yere dair:
“Benim adımı siz koydunuz/ Çalı adamı/ Başkanın adını da siz koydunuz çalı/ Çalı adamı başka çalı başkadır/ Benim adım! Kung/ Kabilem de! Kung/ Kabilem! kung olduğundan benim adım! Kung/ Benim adım! kung olduğundan kabilem de! Kung/ Ben ile bizdir bizde! Kung/ Anladınız// Buşgiller akrabam değil/ Çünkü ben dünyada en eskiyim/ Tanırım akrabayı/ Ve çünkü öyleyse akrabayım herkesle/ Ama buşgillerle değil/ Öyleyse onlar akraba değil kimseyle/ Kaç toprak varsa toprakta/ Anladınız.”
Savaşın aşılması ve dünya barışının sağlanabilmesi için U. Nutku’nun ana önerisi “Destek noktasının BİRLEŞİK İNSANLIK, kaldıracın ise EVRENSEL ADALET” olduğu bir modeldir. “Atılacak ilk adımlar ve yapılacak somut işler şunlardır: 1-Dünyanın tüm gıda ve enerji kaynaklarının akılsal-insancıl kullanımı. 2- Bir ‘Halklar hukukunun oluşturulması, 3- Birleşik Dünya Askeri Gücünün oluşturulması (Şimdiki uygulamada barış güçleri çatışma çıkan yerlere olaylar durulduktan sonra gönderilmektedir; çatışmaya anında müdahale edecek, engel olacak konumda değildir Bu zaaf, devletlerin uzun uzadıya siyasal görüşmeleri yüzündendir ve bu arada saldırılar katliamlar devam etmektedir. Çözümler çoğu kez geçici olmaktadır. Bu olumsuzluk barış gücünün tek etkin güç konumuna gelmesiyle giderilir. Bu durum devletlerin silahsızlandırılması demektir. İnsanlığın önünde en zor ama en önemli görev budur.) 4-Dünyada eğitim birliğinin sağlanması ve eğitim düzeyinin eşitliği.”
“Etkin barışçılığı ifade için ‘pasifizm’ kavramı yetmiyor. Aslında bu kelime ‘barışçılık’ demektir ama edilgin bir anlama bürünmüştür. Barış hareketleri saldırganlığa karşı birebir mukabele şeklinde kalırsa, beklemeci bir tavır hakim olur. Bu aşılmalıdır.”
Veysal kitabın giriş kısmına bir alıntıyla başlıyor: “Modern bir din bilgini olan D.A. Majör şöyle demektedir; “Eğer bir İngiliz bebeğini gerektiği gibi korumanın tek yolu bir Alman bebeğini öldürmekse, o zaman, ne kadar itici olursa olsun, bunu yerine getirmek yetkililerin görevidir. Masum Alman bebeğin büyüyüp, masum bebeklerin katili olacağı düşünülürse, bu özellikle böyledir” (Bourke 2001:251). Böyle bir ifade, tüm insanların kardeşliği duygusunu yayma görevi olduğunu ileri süren bir din bilgini tarafından hangi hislerle ileri sürülmektedir?”
Camilerde cihat hutbesi okunması ne anlama geliyor? “(…) cihâd, kimi zaman kalemle kimi zaman da kelâmla olur. Mümin, an gelir eliyle, gün olur malıyla Allah yolunda, kelime-i Hak için çalışır, çabalar. Doğruyu anlatmak, iyiye davet etmek, güzelliklere vesile olmak için gecesini gündüzüne katar. İnancı, varlığı, vatanı, bekası ve hürriyeti için silahlı mücadeleye girmesi ise, cihâdın en üst seviyesidir.”
Temel soru, “Yaşamaktan ve yaşatmaktan daha üstün bir değer olabilir mi?” sorusudur, böyle bir değerin olup olmadığı sorusudur. Böyle bir değer için hayatın feda edilip edilemeyeceği, başkalarının vurulup vurulamayacağı sorusudur.
T. Şalkin’in aktarımıyla, eşimin özetiyle S. Zweig “clarisse”de, bana en ağır işleri yaptırın, tuvalet de temizlerim ama tanımadığım birini vurmamı istemeyin benden diyor.
- Okul yok, yemek yok, elektrik yok, internet yok ama "uzaktan, "kesintisiz" eğitim şahane 17 Ocak 2025 04:02
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42