26 Şubat 2018 00:54

Kırlangıçlara bunu yapan bize de...

Kırlangıçlara bunu yapan bize de...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi...
Seçime yönelik ittifak ve kural değişliği...
Gösterime giren bir doğa filmi.
  Bunlar geçen haftaki üç gelişme
Tümü birleştiğinde bize, Türkiye’nin siyasi ve iktisadi fotoğrafını veriyor.

***

Geçen hafta Cuma günü gösterime giren bir film: Kırlangıçlar Susamışsa.
Karadeniz’de bir dağ köyünün bölgeyi işgale yeltenen HES’çilere karşı verdikleri mücadeleyi konu ediniyor.
Mücadeleyi aktarırken de bize çok şey anlatıyor.
Doğanın bir birine bağımlı fakat sonsuz özgürlükte akan bir döngüsü vardır.
İşte bu bağımlılık ilişkisi nedeniyle...
Özgürlüklerin birine dokunduğunuzda diğerlerini de etkilersiniz.
Mesela...
Derelerin özgür akışını bozarsanız, gökyüzünde dereden bağımsız uçtuğunu düşündüğünüz kuşları etkileyebilirsiniz.
Kuşları etkilerseniz böcek popülasyonunu etkilersiniz. Böcek popülasyonunu etkilerseniz bitkileri tehlikeye atarsınız vs.
Sonra ‘ihanet ettik’ dersiniz de, iş işten geçmiş olur.

***

Kırlangıçlar...  
Sürekli sıcak ülkelere sürüler halinde göç eden gökyüzünün en güzel şamatacıları.
Kutuplar dışında dünyanın her yerinde yaşayabilme özelliğine sahip, ülkemizin ilkbahardaki misafirleri.
Binlerce kilometrelik göç yolculukları esnasında artık insanların doğaya ettiği kötülüklerinin kurbanları.
Çoğunun sonu, küresel iklim değişikliklerinin sonucu oluşan şiddetli yağmurlara, fırtınalara tutulup yollarda kitlesel ölüm olan kuşlar.
Dereyi kurtarma mücadelesi...
Doğaya verilen zarar...
İnsanlarla diğer canlılarla kader ortaklığı...
Her halde en güzel, Solaklı Vadisi’ne inşaatına başlanan hidroelektrik santrali, ona karşı köylülerin mücadelesi ve kırlangıçlar üzerinden anlatılabilirdi.

KAĞIT ÜZERİNDE HER ŞEY MÜKEMMEL GÖZÜKÜYORDU

‘Kırlangıçlar Susamışsa’, Solaklı vadisi köylülerinin gerçek direnişinden belgesel izler taşıyan bir film.
Filmde...
Uzun yıllar köyünden uzak yaşayan Harun’un (Hamit Demir) 20 yıl sonra döndüğünde karşılaştığı manzaraya hayıflanışını görürsünüz: “Yazık, çok yazık! 20 yılda ne çok değişmiş, Her yer delik deşik.”
Döndüğü eski evin deposundan yamalı pantolonları, lastikleri üstüne çeken Harun’un köylü dostlarıyla şu sohbetinde, sadece doğanın değil, değer yargılarının değişimine de tanık olursunuz: “Yoksulluktan değil çoğu tasarruftan yamaların. Şimdi değer yargıları değişti, tüketici olduk.”  
Tüketim çılgınlığının aslında doğayı nasıl yiyip bitirdiğini de...
Annesiyle birlikte HES karşıtı mücadelenin kahramanlarından ve aynı zamanda filmin başrol oyuncularından olan Murat Sarı’nın şu sözlerinde: “Yeğenime mont almak üzere girdiğimiz AVM’deki ışık yoğunluğuna bakan annem dedi ki; Murat bu tüketim olduğu müddetçe buralara daha çok HES yapılacak.”
HES inşaatının doğaya verdiği zararı da...
Köye gelen gazeteciye verilen bir röportajdaki “proje kağıt üzerinde muhteşem gözüküyordu” repliği eşliğinde...
Kuruyan dereler... Yok olan kırmızı pullu alabalıklar... Kapatılan yaylaya giden patika yollar... Sadece yaylalarla insanların irtibatının değil, vadiye hançer gibi saplanan büyük borular yüzünden yaban hayvanlarının geçiş yollarının da kesildiğine...
Doğu Karadeniz’de hiç eksik olmayan gri dumanın görüntüsü eşliğinde, yaşlı bir köylünün   
şu bilge sözünden yaşam dersi alırsınız: “Bu duman olmasa bu doğa yaşayamaz.”
Bu dumanı kesmeye kimin hakkı var?

‘YERLİ VE MİLLİ’ SÖYLEMİYLE TALAN

Kırlangıçlar yuvalarını rüzgar almayan ve güneşten etkilenmeyecek yerlere yaparlar. Binaların çatı altları, pencere oyukları, kaya kovukları gibi.
Onların suyu, kili ya da toprağı harç yapması için uygun alanları işgal ederseniz. Yuva yapacakları kayaları dinamitlerseniz HES değil katliam yapmış olursunuz.
Filmdeki sahneler, bizi bu gerçeğe götürüyor.
Küçük Burak, amcası Murat ile kırlangıçların peşindedir. Yaylada, kayalıklarda, ormanda, dere içlerinde yuva arayıp dururlar, ancak bir türlü kırlangıçların izine rastlayamazlar.

***

Son yıllarda ülkemizin neredeyse her deresine inşa edilmekte olan küçük çaplı HES’ler, ağır çevresel sorunlara neden olmakta. Özellikle dereleriyle meşhur Doğu Karadeniz bu anlamda en fazla zarar gören bölgelerin başında gelmekte.
Hemen her dereninin, her vadinin önüne inşa edilen HES’ler yöre halkının yaşamını kuraklaştıran, mutsuz eden, halkı isyan ettiren ciddi sorunlara yol açmakta.
Ortada doğaya, canlılara kast hatta suikast var!
Bu, ‘vatan millet’ edebiyatını dilinden düşürmeyenler tarafından yapılmakta.
“IMF’ye borcu sıfırladık” propagandası eşliğinde ülkenin borcunu katlayanlar (Banka, özel sektör ve devlet borçlarının toplamı milli gelirin yarısından fazla)... IMF programındaki bir çok şeyi harfiyen uyguluyor.
2001’de IMF programı gereği...
Tütün üretimine indirilen darbe ve fabrikalarına vurulan kilit sonucu artık sigara markalarının büyük kısmı yabancı.
Şimdi IMF programının “şeker maddesini” hayata geçirmede sıra.
Avrupa Birliği’nin neredeyse sıfır noktasına taşıdığı...
Sağlıksızlığı tartışılmaz olan...
Nişasta Bazlı Şekerin kotasını Bakanlar Kurulu kararları ile yüzde 20’ye çıkartan hükümet şimdi de şeker fabrikalarını özelleştiriyor.
Bir kısmının kapatılmasına yol veriyor. Pancar üreticilerinin üretim dışına itilmesine zemin hazırlıyor.  
Sağlığı hiçe sayıyor...
Yerli üreticiyi bitiriyor...
Olsun; ne de olsa ‘yerli ve milli’!

BU ANLAYIŞ HER YERDE

‘Yerlilik’ ve ‘millik’ değil mesele; para ve iktidar!
Seçim sistemi de, tek adam iktidarı garantiye alınsın diye değiştirildi.
Seçim sistemi kendi işlerini (MHP, AKP ittifakı) görecek şekilde yapılandırılıyor.
Seçmenin tercihi görünsün diye değil her yol Roma’ya çıksın diye seçim: Sahte oyun önünü açmak, sandığa iktidar lehine müdahale etmeyi kolaylaştırmak mubah.
Olsun; ne de olsa iktidar ‘milli iradeci’.
Şimdi en başta hatırlattığımız üç olaya dönelim.  
Doğaya nobran olanın iktidarı da dikta oluyor. Kırlangıçları düşünmeyen, insanı da düşünmüyor.

FİLMİ YAYGINLAŞTIRMAK BOYNUMUZU BORCU

Kendisi de Solaklı vadisinin evladı olan Muhammet Çakıral, senaryosunu yazıp yönettiği Kırlangıçlar Susamışsa’da, Doğu Karadeniz’in bir köyündeki HES’e karşı köylülerin isyanını perdeye getiriyor.
Hem de muhteşem Karadeniz görüntüleri eşliğinde ...
HES direnişini ilk kez gerçekçi biçimde filmleştiren Kırlangıçlar Susamışsa’nın galasında, filmin tek profesyonel oyuncusu Hamit Demir şu yorumu yaptı: “Biz büyük direnişe bir damlalık destek sunduk. İnanıyorum ki bu damla insanlara ulaşacak ve bir gün böylesi damlalar denize dönüşecek.”   
Hamit üstada kulak verilip bu damla (film) izlenmeli, izletilmeli. Ki denize ulaşsın!
Film, İstanbul Beyoğlu Majestik ve Lüleburgaz Bercadia AVM’de Cine İstanbul sinema salonlarında vizyonda.

SOLAKLI DİRENİŞİNİN BİZE ANLATTIĞI

KURAL 1: Kurallar konulduğu zaman devlet uymakla yükümlüdür. Parlamento ve yargı kurullara uyulması için devleti denetler.
Denetleme mekanizması aksarsa, medya ve insanların eylemleri baskı oluşturur.
Eylem yasaklanır, sözün ve tepkinin duyurulacağı medya susturulursa...
Akış bozulur, kanallar tıkanırsa...
Geriye direniş kalır.
KURAL 2: Olağanüstü halin karşısına, her şey normalmiş gibi, normali koyarak mücadele edilemez.

***

Muhalefete alanı dar eden OHAL yetmedi!
Mühürsüz oyları, oylar sayılırken geçerli sayan YSK yapısı yetmedi!
İktidar şimdi de seçim güvenliğini ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Yukarıda sıraladığımız, yüz yılların deneyimine dayanan basit kurallardan yola çıkarak hatırlatalım.
Usulsüz seçime gitmeyi kabul etmemek...
İktidarın atı çalarak Üsküdar’a geçmesini önlemek...
Seçimi göstermelik hale getiren iktidar karşısında demokratik seçim alternatifi sunup mücadelesini vermek...
Ve benzeri ilk elden yapılması gerekenler var.
Solaklı Vadisi’ndeki direnişten öğrenilebilir: Solaklı’da kurallar çiğnenince... Jandarma HES’çilere refakat edip kıyıma göz yumunca... Yargı kararları hiçe sayılınca... Kadını erkeği, çatışmalı bir derinişi başlatır.  
Kırlangıçlar Susamışsa filmin sonunda gerçek görüntüler eşliğinde şöyle bir final yaşanır:
İnançlı direnişin sonucunda kolluk kuvveti (jandarma ve polis) ile vadiye gelen HES’çiler tası tarağı toplayıp gider.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa