Afrin ve seçim
İktidar ve medyadaki sözcüleri, Afrin operasyonu oylarını arttırdığı halde erken seçime gitmeyeceklerini çünkü bu operasyonu siyaset üstü bir mesele olarak gördüklerini söylüyorlar.
Gerçekten öyle mi?
Öncelikle bu operasyonun siyaset üstü olup olmadığından başlayalım.
Her ne kadar bu operasyona karşı çıkanlar baskı, gözaltı ve tutuklamalarla susturulmaya çalışılsa da ülkede bu operasyona karşı olan milyonlarca insan var. Üstelik sadece 6 milyon oy almış olan HDP ya da sosyalist kesimlerden değil; CHP, İyi Parti, Saadet ve diğer partilerden de iktidarın bu operasyonu 2019 seçimlerini kazanmak, tek adam iktidarını kalıcı hale getirmek için kullanmaya çalıştığını düşünenler var. Dolayısıyla dün nasıl “çözüm süreci”ni savunanlar ve karşı çıkanlar olduysa, bugün de iktidarın Kürt sorununda uyguladığı politikayı -bu arada Afrin operasyonunu da- savunanlar ve karşı çıkanlar bulunuyor. Bugün bu operasyonu destekleyenlerin toplumun çoğunluğunu oluşturması bu gerçeği değiştirmiyor. Bu durumda operasyonun siyaset üstü olduğu söylemi gerçeği yansıtmıyor ve dahası bu operasyona karşı çıkanları baskı altına alma amacını taşıyor.
İkinci olarak, iktidarın bugüne kadar erken seçimi telaffuz etmemesi Afrin operasyonunu siyaset üstü bir mesele olarak görmesinden değil, bu operasyona rağmen hâlâ seçimleri kazanma konusunda ciddi kaygı ve tereddüt içinde olmasından kaynaklanıyor. Afrin operasyonu başladıktan sonra yapılan anketlerin çoğunda AKP ve MHP ittifakının yüzde 50+1’i yakalayamadığı için AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Artık güvenmiyorum” diyerek partisine 3 ay boyunca anket yaptırmayı yasaklaması da bu gerçeğe işaret ediyor. Yani iktidar, Afrin operasyonu ve OHAL’i seçimleri kazanmak için bir fırsata dönüştürmek istiyor -ki AKP’nin medyadaki sözcülerinden Abdülkadir Selvi de 1 Mart tarihli “Erken Seçim Olacak mı?” başlıklı yazısında iktidar milletvekillerinin “Bu fırsat kaçmaz” dediğini söylüyor. Ancak bugün Afrin ve OHAL’e, milletvekili sayısını ve oyunu arttırmak için seçim yasalarını baştan sona değiştirmesine rağmen kazanmak için uygun koşulları sağlayamadığı için iktidar, “Erken seçim yok” açıklamalarını yapmak zorunda kalıyor. Yoksa 18 Şubat’ta MHP Lideri Bahçeli ile yaptığı görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahçeli’ye MHP’nin oylarında artış olduğunu gösteren anket sonuçlarını gösterdiği ve iki liderin bu artış için “Afrin harekatının etkisi olabilir” değerlendirmesini yaptığını yine Abdülkadir Selvi söylüyor(7 Mart tarihli “Erdoğan Hangi Lidere Telefonum 24 Saat Açık Dedi” yazısı).
Görüldüğü gibi söylemlerin aksine iktidar, Afrin operasyonunu siyaset üstü bir konu olarak görmüyor ancak bu operasyonu seçimleri kazanmak için bir fırsata dönüştürmek için uygun zamanı bekliyor. Ayrıca bu iktidarın seçimleri kazanmak için her yolu mübah gördüğünü söylemek için öyle çok uzağa gitmeye gerek yok. Sadece son iki seçimde olanları hatırlamak yeter. AKP’nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında tırmanan gerilim ve patlayan bombaları 1 Kasım seçimlerinde yeniden tek başına iktidar olmak için nasıl bir fırsata dönüştürdüğünü bizzat dönemin Başbakanı Davutoğlu, “Ankara patlamasından sonra oyumuz arttı” sözleriyle ortaya koymuştu. Yine başkanlık-cumhurbaşkanlığı sistemini getirmek için yapılan 18 Nisan 2016 referandumundan önce “OHAL koşullarında seçim yapıldı dedirtmeyiz” diyen ama kazanmanın zora girdiğini görünce ‘hayır’ diyenleri baskı altına almak için OHAL koşullarında referandumu dayatan da bu iktidardan başkası değildi.
Sonuç olarak başta Afrin operasyonu, OHAL ve seçim yasalarının değiştirilmesi olmak üzere iktidarın seçimleri kazanmak için bütün olanakları seferber ettiği/edeceği açıktır. Öte yandan bugünkü tablo iktidarın bütün çabalarına rağmen istediği sonuçları alamadığını ve bu nedenle erken seçimleri gündeme getirmekten kaçındığını da gösteriyor. Gelinen yerde iktidarın amacına ulaşıp ulaşamaması büyük oranda kendi dışındaki güçlerin; CHP başta olmak üzere bir yandan iktidarın bu politikalarını destekleyip ya da sessiz kalan ama öte yandan tek adam iktidarına karşı olduğunu söyleyen güçlerin bu çelişkilerini nasıl çözeceğine -demokratik barışçıl bir hatta mı ilerleyip gericiliğe mi yedekleneceğine- bağlıdır.
Evrensel'i Takip Et