8 Mart ve emekçi kadınların mücadele günü

İçinde bulunduğumuz hafta, epeyce bir zamandan beri ülkemizde “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” “Haftası” olarak değerlendiriliyor.

Kadın çevreleri bu günü çeşitli etkinliklerle kutlarken aynı zamanda kadınların “eşitlik ve özgürlük mücadeleleri” ile “kadına şiddete karşı” taleplerini ifade eden sloganlarla alanlara çıkıyorlar.

Bu yıl da yağmur, soğuk, OHAL, yasak tanımayan kadınlar alanlara çıkarak taleplerini haykırdılar.

Bu yıl 8 Mart mitingleri kimi illerde herhangi bir müdahale olmadan düzenlenirken bazı illerde ise “OHAL valileri” tarafından yasaklanarak engellenmeye çalışıldı. Bu illerde emniyet güçleri kadınlara saldırdı, kadınları copladı; gözaltına alınan kadınlar oldu.

OHAL yasaklamaları, baskılar, kadın cinayetleri, bu cinayetleri teşvik eden “fetvalar”, kadınları bu yıl daha da öfkelendirdi!.. Ama bu yıl sermaye partilerinin, patronların, sermaye temsilcilerinin kadınlarla ilgili vaatlerinin de geçmiş yıllara göre daha üst perdeden olduğunu gözledik, gözlüyoruz.

Bunları medyadan izliyoruz. 

Kuşkusuz kimi burjuva çevreler, 8 Mart’ın emekçi karakterini yok sayarak, “sınıfsız, zümresiz” bir “dünya kadınlar günü” olduğunu savunurken;

* 8 Mart’ın Amerikalı kadın tekstil işçilerinin 1857’deki “eşit işe eşit ücret” ve “Çalışma saatlerinin azaltılması” ve diğer kadın talepleri etrafındaki büyük kadın işçi grevinin ve bu mücadele kapsamında bir fabrikada çıkan (çıkarılan) yangında 120 kadın işçinin hayatını kaybetmesiyle bağlantısını,

* İlk olarak 2. Enternasyonalin 1910’daki toplantısında kadınların cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı, eşit ve özgür bir yaşam taleplerini haykırdığı, haklarına sahip çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak kararlaştırıldığını,  

* O tarihten itibaren 8 Mart’ın pek çok dünya ülkesinde “eşit işe eşit ücret”, “toplumsal eşitlik”, “Kadınların çalışma saatlerinin azaltılması”, “İşyerinde kadınlar aleyhine ayrımcılığın sona ermesi”, “Taciz, mobbing uygulamalarının engellenmesi”, “kreş”, “emzirme evleri” gibi kadınların sınıfsal talepleriyle doğrudan bağlantılı, hatta sınıfın nihai kurtuluşuna bağlanan bir gün olarak kutlandığını gizlemeye çalışıyorlar.

Çünkü böylece 8 Mart’ın tarihinden ve sınıfsal karakteriyle bağlı taleplerden ve bu taleplerle bağlantılı mücadeleden kurtulmuş oluyorlar. Tersine böylece kadınların sınıfsal talepleri yerine, burjuvazi için de önemli olan “fırsat eşitliği” kavramı üstünden 8 Mart’ı”sınıfsız-zümresiz” kadınların “şöleni” olarak ele almanın gerekçesinin kapısını açıyorlar. 

Nitekim bugün 8 Mart’tan söz edildiğinde, bir yandan alanları dolduran kadın çevrelerinin taleplerini haykırışını görürken, öte yandan da Koçların, Sabancıların, Doğanların, Şahenklerin... has burjuva çevrelerin; genel olarak bir “fırsat eşitliği” edebiyatı üstünden, üst sınıf kadınların ve sermayenin seçkin temsilcilerinin, “orta sınıfın başarılı kadınları”na plaketler verilen, bütün diğer kadınlara da; “Siz de gayret ederseniz kurtulabilirsiniz. Görüyorsunuz ki, sistemimiz bunu size sunuyor” propagandası yaptıkları törenleri görüyoruz.

Elbette ki burada; burjuva propagandacılarının 8 Mart’a neden “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” demedikleri ya da etkinliklerin içeriğinden sınıfsallığı dışladıkları ya da işçi kadınların taleplerinin alt sıralara düşürüldüğünü eleştirmiyoruz. Onlar kendi dünya görüşleri açısından bunu böyle yapacaklardır.

Burada asıl sorun, işçi sınıfı ve emek mücadelesinin diğer alanlarında olduğu gibi, sendikaların, emek örgütlerinin, işçilerin ileri kesimlerinin 8 Mart’ın sınıfsal karakterini ve etkinliklerin içeriğini, 8 Mart’ın tarihine uygun bir biçimde biçimlendirmek için gereken inisiyatifi göstermemeleridir. Nitekim bu yıl, gazetemizde de ayrıntıları yayımlanan DİSK ve bağlı sendikaların Türkiye’de kadın emekçilerin durumuna ilişkin raporları, bazı illerdeki açıklamaları ile kimi sendikaların dar kadın çevreleriyle yaptıkları, kamuoyuna “sızdırılmayan” etkinlikleri dışında sendikaların 8 Mart’la ilgili anlamlı bir çabası olmadı.

8 Mart’ın tarihi ve sınıfsal içeriğine uygun bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması için ileri işçiler ve sendikalar bir inisiyatif almadıkça mevcut durumun kendiliğinden değişmesi de beklenmemelidir.

Ancak bu başarıldığında, burjuvazinin “fırsat eşitliği” kıskacına alınan çeşitli emekçi kadın çevreleri, kadınların kurtuluşuna bağlanan bir içerikle 8 Mart etrafındaki mücadelenin de gerçek bileşenleri olacaktır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et