Bıçak ve düşünce
Bıçak;
gözle görülen, işlevleri kapsamında kullanılabilen, üretilmesi, evde bulundurulması ve kullanılması yasak olmayan bir alettir. Ancak, bıçağın kesici ve delici işlevi, örneğin birisine zarar vermek, yani somut bir olayda, somut olarak birisini yaralamak ya da öldürmek amacıyla kullanılırsa ‘suç aleti’ addolunur, suçun delillerinden biri olarak el konulur, yargılama sonuna kadar tutulur; bıçak asla ‘sanığın kendisi’ olmaz, yani, suç hiçbir şekilde bıçak ile zarar gören arasında kurulması yasaklanmış bir ilişki temelinde kurgulanıp düzenlenmez; suç, sanık ile zarar gören arasında kurulması yasaklanmış bir ilişki temelinde kurgulanır.Bıçak sadece suç aletidir. Suç aleti ile sanık özdeşleştirilmez; yargılama faaliyetinin amacı, sanığın suç aleti bıçağı somut olayda, somut olarak zarar görene karşı kullanıp kullanmadığını irdelemektir, yani somut olaydaki maddi gerçeğin somutluğuna ulaşabilmektir. Yargılama faaliyeti sonucunda, somut olayda kullanılan (somut) bıçağı somut olarak sanığın kullandığı en ufak kuşkuya yer vermeyecek biçimde kanıtlanırsa sanık suçlu görülür. Bunun anlamı, somut olayda maddi gerçeğin sanık ile zarar gören arasında hukuk açısından kurulması yasak bir ilişkinin kurulmuş olmasıdır; ilişkinin kurulmasını yasaklayan kural ihlal edilmiştir, sanığa kuralın öngördüğü yaptırım uygulanacaktır. Peki bıçak? Bıçak lanetlenecek mi? Bıçak üretimi, üretilmiş bıçağın mutfakta bulundurulması, işlevleri kapsamında kullanılması yasaklanacak mı? Hayır!
Düşünce;
gözle görülmeyen, gözle görülmese de atomları ve molekülleriyle her tür canlının evrim serüvenini anlamlandıran, türümüz söz konusu olduğunda bilim, iletişim, sanat, edebiyat, dedikodu, geyik muhabbeti gibi sayısız işlevleri kapsamında sürekli ve her an, herkes tarafından üretilen, yazıya, anlatıma vb. dönüştürülen, şu ya da bu biçimde kullanılan maddesel bir gerçekliktir. Ancak düşüncenin kendisi, örneğin birisine zarar vermek, yani somut bir olayda, somut olarak birisinin kişilik haklarını ihlal etmek, somut bir özgürlüğünü somut olarak kullanmasını, somut bir hakkından somut olarak yararlanmasını engellemek amacıyla kullanılmış olsa bile ‘sanık’ ya da ‘sanığın kendisi’ olmaz; tıpkı bıçağın ‘sanık ya da ‘sanığın kendisi’ olamayacağı gibi. Şöyle de ifade edilebilir: Düşüncenin kendisi hukuk açısından kurulması yasaklanmış bir ilişkinin öznesi olmaz, olamaz, düşünceyi kurulması yasaklanmış ilişkinin öznesi olarak tasarlayan bir suç tipi kurgulanamaz; tıpkı bıçağın kurulması yasaklanmış bir ilişkinin öznesi olmayacağı, olamayacağı, bıçağı kurulması yasaklanmış ilişkinin öznesi olarak tasarlayan bir suç tipi kurgulanamayacağı gibi. Yargılama faaliyeti sonucunda, sanığın somut olayda, somut olarak kullandığı düşüncenin somut ifadesiyle hukuk açısından kurulması yasaklanmış bir ilişkiyi somut olarak kurduğu en ufak kuşkuya yer vermeyecek biçimde kanıtlanırsa sanık suçlu görülür. Bunun anlamı, somut olayda maddi gerçeğin sanık ile zarar gören arasında hukuk açısından kurulması yasak bir ilişkinin kurulmuş olmasıdır; ilişkinin kurulmasını yasaklayan kural ihlal edilmiştir, sanığa kuralın öngördüğü yaptırım uygulanacaktır. Peki düşünce? Düşünce lanetlenecek mi? Düşüncenin üretimi, beyinlerde, evde, kitaplıklarda, nerede istenirse oralarda, bulundurulması, sayısız ve sınırsız işlevleri kapsamında kullanılması yasaklanacak mı? Hayır!
Sorduğum soruya bıçak açısından kesinlikle ‘hayır!’ derken düşünce söz konusu olduğunda ‘hayır’ demeyen, diyemeyen, dememeyi dünya görüşlerinin değişmez saplantısı bellemiş her kategoriden ‘bilmişlerin’ açıklamalarını, Danıştay Başkanının son konuşmasını, son yıllarda verilen yargı kararlarını düşündüm, bu yazıyı yazdım.
Bıçak açısından ‘hayır!’ denir de, neden düşünce açısından ‘hayır!’ denmez? Çünkü bıçağın üretimi, bulundurulması, kullanılması her zaman engellenebilir; bıçak her zaman, istendiğinde kolayca yok edilebilir. Düşüncenin ise hiçbir zaman üretimi, bulundurulması, kullanılması engellenemez, çünkü düşünce gözle görülemeyen, elle tutulamayan ama atomları ve molekülleriyle var olan maddesel bir gerçekliktir; düşünce hiçbir zaman yok edilemez, yok edilememiştir de…Düşünceyi yok etmek için, düşünceyi yok etmeye yönelik yüzlerce, hatta binlerce yıl önce kullanılmış düşüncelere baş vurulmuyor mu? Demek ki düşünce kaybolmuyor, yok edilemiyor; çeşitleniyor, zenginleşiyor, yayılıyor ve her zaman her yerde terminatörlere rağmen var oluyor. Tüm kitapları yakın, gene var oluyor. Tüm ağızları fermuarla kapatın, gene var oluyor. Düşünenlerin bedenlerindeki tüm hücreleri çürütün, düşünenlerin düşünceleri atomları, molekülleriyle var olmaya devam ediyor.
Geçmişten günümüze, belli ki geleceğe de söylenebilecek söz: Düşünceyi kurulması yasaklanan ilişkinin öznesi olarak gören ve onu sanıkla özdeşleştirerek cezaevine sokup yok edebilmeyi amaçlayan bir suç tipi kurgusuna umut bağlamış siyasi örgütlenmelerin ömürleri cezaevine sokarak yok edeceklerini sandıkları düşünce gibi ölümsüz olamıyor.
Evrensel'i Takip Et