Buda, Palmyra, Kawa
2001’de Taliban Afganistan’ın Bamiyan kentindeki iki büyük Buda heykelini patlayıcılarla yıkmıştı. 500 yıldan fazla dayanabilmiş olan bu dev heykellerin yıkılışı kadar başka hiçbir şey, Taliban barbarlığının simgesi olmadı. Totaliter, kendisinden başka inançlara ve kültürlere tahammülsüz bir ideolojinin yayıldığı topraklarda kök saldığının kanıtı olarak heykellerin havaya uçurulması sadece bir güç gösterisi anlamına gelmiyordu. Aynı zamanda, bölgede yaşayanların geçmiş bütün kültürel birikimini, heykeller orada durduğu sürece varoluşlarına anlam veren sürekliliğin kanıtlarını da ortadan kaldırıyordu.Böylece aslında, müdahale edilerek yolundan saptırılan, halkın zaman algısıydı. Taliban zamanı kendisiyle başlatacağını, soylar ötesine uzanan ama kendisi tarafından onaylanmamış bir geçmişin uğruna silineceğini ilan ediyordu. Gelecek de kendisiydi.
Sonra IŞİD Suriye’de Çölün Gelini’ni, Palmyra kentini yok etti. İslam dinine mevlid gibi sonradan eklenen ritüellere bile tahammülsüz bu cihatist çetenin, çok tanrılı dinler döneminden kalma bir kentin kalıntılarında gördüğü ‘sapkınlık’ temsili taş taş üstünde bırakılmadan imha edildi. Suriye’nin tarihin çok uzak zamanlarından günümüze gelen kültürel birikimi bir Orta Çağ kafasıyla, hoyratça silinmişti.
Bütün uluslar veya toplulukların tarihle bir alacak verecek ilişkisi elbette var. Tarihsel kalıntılar, geleneksel ritüeller, efsaneler bir halkın şimdiki zamanına, ona köklerini hatırlatarak mana yükler.
Afrin operasyonunda kuvvetlerin şehir merkezine girişinin Çanakkale zaferinin yıl dönümüne denk getirilmesinin de bu alacak verecek hesabıyla ilişkisi olduğu, yıl dönümü tören konuşmalarında açıkça ifade edildi zaten. Musul Kerkük’e plaka tayin etmeye kadar uzanan, Ege denizi, Adalar üzerinden arada bir körüklenen Lozan masasındaki ‘kaybın’ telafisi hayali, sanki tarihin revizyonu için uygun bir başlangıç noktası bulunursa gerçekleşebilirmiş gibi görünüyordu. Dolayısıyla harekatın resmi; düşmana geçilemez olan Çanakkale boğazının, Lozan masasının, kazanılmış diğer muharebelerin fotoğraflarıyla beraber üst üste yığıldı. Çanakkale’nin kurtuluşu Afrin’in ‘kurtarılışına’ dair mesajı güçlendirebilsin diye yüzyıl öncesine flashbackler yapıldı. Bunun bir revizyon fırsatı olup olmadığını bilemiyoruz. Zaman gösterecek!
Ancak kente girer girmez merkezdeki Kawa heykelini silahla tarayarak yıkan ÖSO militanlarının tarihse revizyon işine hemen girmekten imtina etmediklerini açıkça gördük. Bunu zaman değil şimdiki zaman gösterdi.
Operasyonun Kürt halkına yönelik olmadığı, Türkiye’nin güvenlik sorununu çözmek amacıyla orada olduğu, Afrin’in en kısa zamanda bölgede yaşayan halklara bırakılacağı defalarca söylenmiş olmasına rağmen, Kürtlerin simgesel bir varoluş anlatısını yıkan ÖSO, Kürtlerin tarihsel geçmişiyle bir sorunu olduğunu ilan etmiş oldu.
TSK’nin yaptığı açıklamada ‘Sivil/masum kişilerin hayatı, çevre, tarihi eserler ve dini/kültürel yapılar Türk Silahlı Kuvvetleri için dokunulmazdır’ deniyor. Ancak bu mesaj, sonradan dikilmiş bir Kawa heykelinin tarihi eser olarak sayılmayabileceğini de ima ediyor. Ne de olsa heykel geçmiş yüzyıllarda yapılmamıştır.
Ama tarih sadece tarihi eserlerde yaşamaz, gündelik hayatta, inançlarda da yaşatılır.
Bu yüzden Newroz’a birkaç gün kala Demirci Kawa’nın heykelinin yıkılması tarihle ilgili alacak verecek hesabında, arada kaynamasın.
Bu bölge halklarının birlikte kuracakları bir geleceği var. Bu geleceğin kültürel, tarihsel değerlere, atalardan kalan kutsallara karşılıklı saygıyla inşa edilebileceğini akıldan hiç çıkarmamakta fayda var. Bu, akıldan çıkarsa sonradan duyguları da, ortalığı da toplamak kolay olmayacaktır.
Bütün Ortadoğu halklarının Newrozu/Nevruzu kutlu olsun.
Evrensel'i Takip Et