Çalışma cehenneminin ateşi torba yasalarla nasıl harlandı?
Fotoğraf: Envato
Hükümetin kadın istihdamına yönelik politikasının, kadın emeğini esnekleştirip, taşerona ya da özel istihdam bürolarına bağlı kısmi, geçici süreli sözleşmelerle, güvencesiz işlerde çalıştırmak olduğunu biliyoruz.
- 2012 ulusal istihdam stratejisi belgesi, 2013 Kadın İstihdamı Yasa Tasarısı, 2014 Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunmasına Dair Yasa Tasarısı (Ki bu yasayı tümüyle geçiremeyip, 2015-2016 boyunca parça parça torba yasalarla geçirdiler) bu politikanın ana belgeleri olarak karşımıza çıktı. Kış lastiği kullanmanın koşullarını anlatan bir torba yasada, kadınların kısmi zamanlı işlerde, ne tür özel istihdam bürosuyla, hangi şartlar altında çalışacağının çerçevesinin çizildiği bir “yasalaştırma” süreci yaşadık. Sonra da hak kayıplarımız “müjde” diye duyuruldu.
- 2017’de asıl değişikliklerden birini yine torba mantığıyla Gelir Vergisi Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair torba yasa ile yaptılar. “Çocuk yapan kadınlara yarım çalışma hakkı” diye duyurulan bu yasa ile özellikle kamuda çalışan kadınlar, süt izni haklarının kısıtlanması ile karşı karşıya kaldı.
- Kısmi süreli çalışma 6715 sayılı Yasa ve çıkarılan yönetmelikle yasal hale getirilirdi. Daha sonra Özel İstihdam Büroları Yasası ve yönetmeliği ile yarım çalışanların yerine istihdam edilen kadınların geleceği de özel istihdam bürolarına devredildi.
- 2017 sonunda 2010 tarihinde yayımlanan Başbakanlık Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Genelgesinin “güncellendiğini” öğrendik.
Değiştirilen genelgede eşit işe eşit ücret, kamu kurum ve kuruluşlarında fırsat eşitliğinin sağlanması ve denetlenmesi, yine kamu ve özel sektöre ait işyerlerine yapılan denetimlerde cinsiyet eşitliğine uyup uyulmadığının saptanması ve işlem yapılması, işe giriş, eğitim ve terfilerde fırsat eşitliğine uygun davranılması, şiddet mağduru, eşi ölen kadınların yaşama katılımı için hazırlanan projelere öncelik verilmesi, toplumsal cinsiyet temelli istatistikler tutulması, özelde ve kamuda kreş ve gündüz bakım evleri kurulması ve kurulup kurulmadığının denetlenmesi maddelerinin hiç biri artık yok! Evet, genelge uygulanmıyordu. Ama artık yasal düzeyde bile olmaması önemli bir kayıp.
- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, artık alıştığımız deyimle torba yasa tasarısı, 2 Ocak tarihinde tartışılmak üzere Meclis komisyonlarına gönderildi. Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun geçtiğimiz günlerde memurlar için yarı zamanlı çalışmanın hayata geçirileceğini, bu konuda yönetmelik hazırlığının sürdüğünü açıklaması ile yarı zamanlı çalışma yeniden gündemimize gelmiş oldu. Bugünkü yazısında SES Genel Merkez Yöneticisi Aylin Akçay bu yönetmelikle başımıza örülen çorapları gayet net ve somut anlatmış. Lütfen okuyun.
Toplama baktığımızda gördüğümüz şu; artık bir cehenneme dönmüş çalışma hayatı içinde öyle ya da böyle çalışabilen kadınların koşulları bu torba yasalar ve genelgelerle daha da kötüleştiriliyor. Bu koşullarda çalışmak, kadınları hayatlarının her alanını ciddi biçimlerde etkiliyor.
Esas sorun; bu uygulamalardan etkilenen milyonlarca kadını içine alan bir karşı politika oluşturulamamış olması. Bunda sendikaların payı çok tabii...
Ama kadın hareketinin de gündemine giremiyor artık bu konular. Bu programatik saldırıya karşı asgari taleplerde ortaklaşan ve söz söyleyen, mücadele eden bir ortak platformumuz bile kalmadı kadın hareketi olarak.
8 Mart, pek çok tartışmayla geçti. Ama örneğin milyonlarca kadının patrona, kocaya, babaya bağımlılıklarını derinleştiren, kadınları yalnızlaştıran ve giderek daha fazla dayanaksız bırakan, aile içindeki, toplumsal hayattaki, kadın-erkek ilişkisindeki eşitsiz konumlarını iktidar meşrebince dönüştüren bu değişiklikler birkaç ezber cümle dışında bir karşı çıkışa, talebe dönüşemedi.
Nedenleri var tabii... OHAL, savaş, baskı, sindirme, ayrıştırma...
Ama ne dersek diyelim, hangi ağır koşullardan bahsedersek bahsedelim, hem bunları aşmanın hem de ortak bir mevziyi birlikte örmenin ana meseleleri halen kadınların emeğine saldırı; bu vesileyle de bedenlerine, kimliklerine, hayatlarına saldırı...
8 Mart’tan 1 Mayıs’a taşınacak en önemli gündemlerimiz bunlar olacak.
Bu 1 Mayıs, kadınlar için cehenneme dönen çalışma hayatının ateşini harlayan politikaları daha çok tartıştığımız, bu politikaların kadınların emeklerine, bedenlerine, hayatlarına nasıl kastettiğini daha geniş kadın kesimleriyle konuşabildiğimiz, konuşmakla kalmayıp “Ne yapmalı?” sorusuna da cevap verebildiğimiz bir süreç olmalı.
O zaman, başlayalım...
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52