23 Mart 2018 23:11

Cambridge Analytica: Verilerimiz namlusu bize çevrilmiş bir silaha nasıl döndü?

Cambridge Analytica: Verilerimiz namlusu bize çevrilmiş bir silaha nasıl döndü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zuck: Eğer Harvard’dan herhangi biri hakkında bilgiye ihtiyacın olursa
Zuck: Sorman yeterli.
Zuck: Elimde 4 bini aşkın e-posta, fotoğraf ve adres var.
X: Ne? Bunu nasıl başardın?
Zuck: İnsanlar kendileri verdi.
Zuck: Neden bilmiyorum.
Zuck: Bana “güveniyorlar”
Zuck: Geri zekalılar.

19 yaşındaki Facebook Kurucusu Mark Zuckerberg ile bir arkadaşı arasında geçtiği iddia edilen bu yazışma0 2010’da ortaya çıktığında Facebook yazışmayı yalanlamamış ancak Zuckerberg ve Facebook’un kişisel bilgilerin gizliliğine dair görüşünün böyle olmadığını belirtmişti1. Facebook kurulduğu günden bugüne, sonunda Zuckerberg’in ya da Facebook’un özür dilediği çok sayıda skandalla gündeme geldi. Cambridge Analytica skandalına geçmeden önce eski skandallara bir göz atmakta fayda var.

CAMBRIDGE ANALYTICA FACEBOOK’UN İLK SKANDALI DEĞİL

2007’de Facebook’un reklam sistemlerinden biri olan Beacon’ın, kullanıcıların bazı alışveriş sitelerinden yaptıkları alışverişlere dair verileri kullanıcıların onayını açıkça almadan Facebook’a aktardığı kanıtlandı2. Oysa ki aynı günlerde Facebook Pazarlama Birimi Başkan Yardımcısı Chamath Palihapitiya The New York Times’a verdiği röportajda3 bunun yalan propaganda olduğunu iddia ediyordu. 

2010’da Facebook kullanıcıların gizlilik ayarlarını daha detaylı hale getirdi. Ancak bu yeni ayarlara geçişte uyguladığı durum güncellemelerinin salt arkadaşlara değil de herkese açık olması gibi varsayılan ayarlar nedeni ile 2011’de ABD Federal Ticaret Komisyonu ile “Kullanıcıların gizlilik ayarlarını açıkça bildirimde bulunmadan ve kullanıcının onayını almadan değiştirmeyeceğine” dair anlaşmak zorunda kaldı4. Zuckerberg hem Beacon hem de kullanıcıların gizlilik ayarlarının değiştirilmesi nedeni ile özür diledi5.

2012’de “akademik araştırma” adı altında gizlice 700 bine yakın Facebook kullanıcısının akışları bir hafta süreyle daha pozitif ya da daha negatif hale getirilip kullanıcıların durum güncellemelerine bakılarak tepkileri ölçülmeye çalışıldı. Facebook’un çalışmayı yayımlamasının ardından gelen yoğun tepkiler üzerine Facebook “Hata yaptığını” itiraf etmek zorunda kaldı6.

Facebook’un kişisel verilerinize verdiği önemi ve bu tip skandallardaki reflekslerini görmek açısından bu üç örneği yetersiz bulduysanız Facebook’un diğer skandallarına kısa bir araştırmayla kolayca ulaşabilirsiniz. Her halükarda karşınıza çıkacak tablo “Yok öyle bir şey, güvenmiyor musunuz bize?” ile başlayıp, “Çok abartılıyor” ile devam edip “Hata yaptık, özür dileriz” ile bitecek. Cambridge Analytica skandalı da bu bağlamda Facebook’un önceki skandallarından çok da farklı değil. 

3 YILDIR BİLİNENİN TEYİDİ

Cambridge Analytica aslında yeni bir skandal değil. 2015’te The Guardian’da, 2017’de The Intercept’te yayınlanan makaleler7,8 skandalın büyüklüğünü kabaca ortaya çıkarmış ancak o dönemde kamuoyu bu skandala bugünkü kadar ilgi göstermemişti. Skandalın bugün yeniden gündeme gelmesinin temel sebebi Cambridge Analytica’nın bir çalışanının bilgi ve belgeleri ifşa ederek tabloyu netleştirmesi. 

NE BİLİYORUZ?

2014’te Global Science Research (GSR) Amazon’un çevrimiçi iş/işçi pazarı Mechanical Turk’te bir ilan yayınlayarak bir çevrimiçi anket doldurma işine karşılık olarak 1 dolar civarında ödeme yapacağını duyurdu. Turk’teki işlerin çoğunun 15 sentten fazla ödeme yapmadığını göz önünde bulundurduğumuzda bu oldukça büyük bir miktardı. Ancak araştırmayı yapanların bazı şartları vardı: Amerikalı olmak ve siz ve çevreniz hakkında bazı bilgileri toplayacak bir Facebook uygulamasını yüklemek. O yıllarda Facebook, uygulamaların arkadaşlarınızın profillerinden bilgi toplamasına izin veriyordu. Amazon durumun farkına varıp 2015’te GSR ile sözleşmesini sonlandırdı ancak artık çok geçti. 270 bin kullanıcı ve bu kullanıcıların çevresindeki kullanıcıların bilgileri toplanmış ve anketten gelen verilerle birleştirilmişti. Bütün bu veriler Cambridge Analytica’ya devredilecekti. 2015’te Facebook, Cambridge Analytica’dan söz konusu veriyi silmesini istedi. Şirket bir onay kutusunu tıklayarak veriyi sildiğini Facebook’a beyan etti ve Facebook da bu beyanı geçerli kabul ederek konuyu kapattı. Geçtiğimiz hafta sonu The New York Times ve The Observer’da yayınlanan makalelerden9,10 söz konusu verinin 50 milyon kişinin bilgilerini kapsadığını, Facebook’un ihtarından sonra silinmediğini ve şirketin 2016 ABD seçimlerinde Donald Trump için yürüttüğü çalışmaların merkezinde olduğunu kesin olarak biliyoruz. 

ABD BAŞKANLIK SEÇİMLERİ

2016 ABD başkanlık seçimlerinde Donald Trump, ülke genelinde Hilary Clinton’dan 2.9 milyon daha az oy almasına rağmen kritik sayılabilecek altı eyaleti (Michigan, Wisconsin, Pennsylvania, Ohio, Florida ve Iowa) kazanarak başkanı seçecek 538 kişilik seçici kurulun 306 üyeliğini alıp seçimi kazanmıştı. Cambridge Analytica, Trump’ın bu eyaletleri kazanmasını sağlayarak Trump’a gerçekten seçimi kazandırmış olabilir mi? Şirketin iddiası başlangıçta bu yöndeydi. Skandalın kamuoyunda ciddi ilgi görmesi ile birlikte iddia “Aslında pek o kadar politik etkimiz yok”a döndü. Şirketin “psikografik hedefleme” adını verdiği hedefli çevirim içi propagandanın başarısı ise bilimsel açıdan fazlasıyla tartışmalı. Öte yandan elimizde Cambridge Analytica’yı değil ama Facebook’u ve bu vesileyle verilerimizin gizliliğini tartışmak için epeyce somut veri var:

- Facebook bir kutucuğun tıklanması ile yapılan beyana güvenerek 50 milyon kişinin verilerinin toplanmasını hasır altı etti.

- Makalelerin hafta sonu yayınlanmasının ardından Facebook, Cambridge Analytica ile ilişkilerini dondurduğunu açıkladı.

- Facebook The Observer ve kardeş kuruluşu The Guardian’ı dava açmakla tehdit etti.

- Facebook’un Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Vekili Paul Grewal yaşananların bir veri güvenliği ihlali olmadığını, kullanıcıların bilgilerini bilerek verdiğini, hiçbir sisteme sızılmadığını, şifrelerin ya da hassas verilerin çalınmadığını ve ilgili herkesin açıkça onay verdiğini iddia etti.11

-  Mark Zuckerberg hata yaptıklarını belirterek özür diledi ve uygulamaların veri erişimlerinin detaylıca inceleneceğini açıkladı.12

Yani Facebook cephesinde aslında yeni bir şey yok: Suçüstü yapılana kadar meseleyi sessizce geçiştirmeye çalışma, suçüstünün ardından meseleyi önemsiz gösterme girişimleri ve son olarak özür ve kapanış. 

BUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN KISMI

Facebook, sizi verilerinize göre fişleyip reklamcılara bu fişleme bilgilerine göre hedefleme olanağı sağlayarak para kazanan bir şirket. Daha çok ve daha detaylı veri, daha fazla müşteri ve dolayısıyla daha fazla kâr demek. Kişisel verilerinizin güvenliğini sağlamak ise Facebook açısından masrafları arttırmak anlamına geliyor. Veri gizliliği ayarlarını ulaşması en zor yerlere saklayıp ayarları teknik okur yazarlık derecesi yüksek kullanıcılar için bile anlaşılmaz kılmak ve hizmet sözleşmelerinin ağır hukuk dili içinde önemli detayları boğmak zaten rutin bir uygulama. Ayarları anlasanız bile verinizin ne şekilde kullanılabileceğini, farklı verilerinizin nasıl birbirine bağlanabileceğini yani ne detayda fişleneceğinizi öngörebilmeniz oldukça zor.

Cambridge Analytica benzeri yüzlerce şirket her gün milyonlarca kullanıcı hakkında gazilyonlarca byte veri topluyor. Google, Facebook, Twitter gibi servisler bir yandan verilerinizi toplarken bir yandan da daha detaylı veri edinebilmek için yeni yollar üretiyor. Bu veri toplama işi sadece çevrimiçi servislerle de sınırlı değil. Dünyanın birçok yerinde iktidarlar yurttaşlarına dair verileri daha detaylandırmanın ve daha işlenebilir kılmanın yollarını arıyor. Şirketler nereden edindikleri belli olmayan telefon numarası listelerine reklam mesajları yolluyor. Liste uzayıp gidiyor. Ve ne detayda fişlendiğimizi bilmemiz mümkün değil. Mesela o saçma dizinin akşam hangi saatte yayınlanacağını duyuran mesaj niye bazılarınıza gelirken bana gelmedi? Adını duymadığım bir market nereden numaramı edindi de bana makarna, bulaşık deterjanı ve ayçiçeği yağı fiyatı yolluyor? Kartal sahile 100 Marmaray’a 75 adım mesafede konut reklamı gönderenler İstanbul’da yaşadığımı nasıl biliyor? Web sayfalarındaki reklamlar niye tam da ihtiyacım olan şeyler oluyor? Peki ya Facebook’un 2012’deki “akademik çalışmasında” yaptığı gibi fark edilmesi mümkün olmayan daha incelikli işlenmiş yönlendirmeler? Kapitalizmde neyin etik bir sınırı var ki pazarlamanın, propagandanın etik sınırı olsun… Olasılıkları düşününce Azınlık Raporu filminin göz taraması yapıp kişiselleştirilmiş reklamlar sunan sistemleri bugün verilerimizin kullanılış şekli karşısında gayet masum görünmeye başlıyor. 

Kişisel bilgilerimizi nasıl koruyacağız sorusu hafta başından beri televizyonlarda, basılı gazetelerde ve web sitelerinde kendine epeyce yer buldu. Önerileri iki başlıkta toplayabiliriz: Yasal düzenlemeler ve dijital öz savunma.  Şirketleri kendi haline bırakamayacağımız zaten ortada. İktidarların da şirketlerden pek de aşağı kalır yanı yok. Dolayısıyla sadece yasa çıkartmakla çözülebilecek bir sorun da değil. Dijital öz savunma çözümleri ise en iyi ihtimalde aşırı azimli birkaç kullanıcının kendini korumasını sağlamaktan öteye geçmeyecektir. Önüne ticari sır ya da devlet sırrı gibi bahaneler çıkartılamayan denetleyici kuruluşlar ve bu kuruluşlar üzerinde yurttaş denetimi ile bu sorun çözülebilir. Ancak verilerimiz üzerinden para ve iktidar kazanılan bu düzende bu türden bir denetime ne şirketler ne de devletler kolayca razı olacaktır.

0 - https://goo.gl/PZePBa
1 - https://goo.gl/DQYwxw
2 - https://goo.gl/mWgSAo
3 - https://goo.gl/KCf1aE
4 - https://goo.gl/H7MXUM
5 - https://archive.is/d37xu
6 - https://goo.gl/FdqHLq
7https://goo.gl/mFxz3W
8https://goo.gl/SrszQZ
9https://goo.gl/dVvwJm
10https://goo.gl/w71UjZ
11https://archive.is/X2VsN
12 https://goo.gl/AqoVq9

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa