Doğan Grubu'nun satışına dair akla takılan sorular
Fotoğraf: Envato
Medyada satın almalar ve birleşmeler doğası gereği hep spekülatif olmuştur. Hele Türkiye gibi şeffaflığın azaldığı ve medyadan kâr elde etmenin mümkün olmadığı ülkelerde kimin neden bu sektöre girdiği hep merak konusudur. Hafta ortası Doğan Medya Grubu’nun satışı da türlü soruları, sorunları içinde barındırıyor. Cevapları henüz bilmiyoruz ama muhtemelen en fazla birkaç yıla iki kişinin bildiği sır olmaktan çıkacak.
Öncelikle Aydın Doğan medyadan neden çıktı? İlk akla gelen cevap üzerindeki baskılar: Erdoğan’ın hışmından sonra gelen vergi cezaları, “küçül!” talimatıyla Milliyet ve Vatan gazetelerinin satışı, pazar payının yüksekliği gerekçesiyle Star TV’yi elinden çıkarmak zorunda kalması ve uzun bir dönem her siyasi krizde (ki krizler hiç bitmiyor) hükümetin hedefi olması, iktidar medyasının, özellikle Hürriyet gazetesini, ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görmesi... Doğan özellikle 2007 sonrası hükümet ve Erdoğan için adeta bir kum torbası işlevi gördü. İhale alamadı, “Eski Türkiye”nin bir sembolü olarak mimlendi. Buna rağmen ‘dayanamadı, sattı, kurtuldu’ demek bu sektördeki 40 yıllık tecrübesini küçümsemek olur. Neden bu kadar bekledi ve yıprandı, çok daha önce, çok daha iyi fiyata elden çıkarabilirdi. Ceremesini çekse de medya kuruluşları Doğan Grubu’nun sigortasıydı. Medya aynı zamanda böyle bir güç. Neden bugün çıkmaya karar verdiği meçhul ancak kuvvetle muhtemel bu kendi isteği değildi. Nasıl bir pazarlık yapıldığını bilmiyoruz ama Doğan ailesinin eskisine göre daha korumasız durumda olduğu açık.
Peki, Demirören neden Türkiye’nin en büyük medya patronu olmaya talip oldu? O da bir muamma. İmralı Zabıtları haberi nedeniyle ağladığı, “nereden girdim ben bu işe” dediği ve 15 Temmuz gecesi yapılan yıldırım baskının maliyetinden dahi rahatsız olduğu iddia edilen Erdoğan Demirören dertli başına neden yeni dertler aldı? 2012’den bugüne sergilediği medya patronluğu bu işi sevdiğine dair emareler içermiyor. Doğan Grubu’nun en azından zarar etmediğini bildiğimiz, reklam alan gazeteleriyle maliyetini düşürmeyi amaçlıyor desek, hoşa gitmeyen bir haberle astarının yüzünden pahalıya geleceğini en iyi kendisi biliyordur. Siyasi bir beklentisinin olma olasılığı çok düşük, bunun için daha az maliyetli yollar mevcut. Geriye yalnızca başka alanlardaki ekonomik taleplerinin karşılığında bu hamleyi yapması kalıyor ki önümüzdeki büyük ihalelerde kokusu çıkar.
Spekülatif de olsa görünen o ki ne satan razı ne de alan; bu satıştan tek mutlu olan Hürriyet sayfalarında yazmayı, CNN Türk’te görünmeyi hayal eden bir takım kalemşörler. Erdoğan’ın bu satışa rıza göstermesinin nedeni onları mutlu etmek değil elbette, O, 2019 seçimleri huzur içinde çözülsün istiyor. Belki 16 Nisan’da yaşanan başarısızlığın faturasını Doğan Grubu’na kesen danışmanları vardır kim bilir? Kimsenin kuşkusunun olmadığı tek konu ilk elden mimli kalemlerin, programcıların gözden çıkarılacağı...
Bu satışın biz okuyucular ve izleyiciler açısından yaratacağı zarar yalnızca ne zamandır hükümetin suyuna giden CNN Türk’te duyduğumuz eleştirel bir iki söz veya Hürriyet’te, Posta’da yapılan birkaç iyi haberden mahrum kalmaktan ibaret değil, zincirin başka halkaları var. En önemlilerinden biri Doğan Haber Ajansı. Ülkenin her köşesinde haber takibi yapan, Cerattepe’deki çevre direnişinin az da olsa duyurulmasını sağlayan, maden facialarında ilk haber veren, Gezi zamanı televizyonlarda penguen belgeselleri gösterilirken Taksim Meydanı’nı kameralarından 24 saat izleyebildiğimiz DHA’nın haber yapamaması demek bizim de “haber olma” hakkımızın kısıtlanması demek.
Satılanlar içinde matbaalar ve dağıtım şirketi YAY-SAT da bulunuyor. Türkiye’de zaten iki büyük dağıtım şirketi var, şimdi ikisi de hükümetin kontrolüne geçmiş durumda. Okuduğunuz her gazete bunlardan birinden hizmet satın alıyor. Kimseye ilk etapta sizi dağıtmıyoruz diyeceklerini sanmıyorum yerine başka “oyunlara” başvurmak ekonomik açıdan daha kârlı. Ancak asıl tehlike, zaten manipüle edildiğini bildiğimiz tiraj verilerinin iyice güvensiz bir hal alması. Tiraj verileri, Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilmek için en önemli gösterge.
Rakamlarla oynanarak ilan gelirlerinin büyük kısmı satmayan iktidar medyasına zaten akıyordu. Bundan sonra manipülasyon daha da kolaylaşacak, bu da Cumhuriyet, Evrensel, BirGün gibi bağımsız yayınları ekonomik olarak daha fazla sıkıntıya sokacak.
Kısacası, bu satış zincirleme olarak hepimizi etkileyecek, “aman canım bize ne” denecek kadar basit değil. Artık okuyucunun haber alabilmek için daha fazla bedel ödemesi, haber alabildiği kaynakları daha fazla desteklemesi gerekiyor. Basılıdan dijitale hepimizi yeni maceralar bekliyor.
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50