27 Mart 2018 00:54

İfade, eğitim özgürlükleri ve ‘teröristlik’

İfade, eğitim özgürlükleri ve ‘teröristlik’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin politik yaşamında suçlamalar önemlidir. Oturaklı bir sözcükle damgayı vurur, çıkarsınız işin içinden. Hayır, son zamanlarda politikada giderek tırmanan küfür kullanımının sözünü etmiyoruz. Küfre de bol yer verilir politik tartışmalarda, “Eyy bilmem hangi şerefsiz” türünden başlanır, kuşkusuz bu da sorunludur. Hakaret gırla gider ve bu güce işaret sayılır. Yalansa, zaten burjuva politikanın şanındandır. Açığa çıkacak diye gocunulmaz. “Yahu, daha dün böyle demiştin” hatırlatmalarından çekinilmez, zamanında “tepeler”den “dün dündür, bugün bugün” bile denmiştir. Ama konumuz bunlar değil.

Eskiden “eşkıya” ya da tekili kullanılarak “şaki” denirdi. Zaman içinde “anarşist”e dönüştü. En son “terörist”te karar kılındı.

Bir kişiden ibaret olmayıp tehlikenin büyüklüğü ima edilerek “terör örgütü” denir ve akan sular durur. “Terör” ve “terör örgütü” dendiğinde ek bir açıklama gereksizdir, doğruluğuyla yanlışlığının sorgulanmasına ihtiyaç duyulmaz. Şahitsiz ispatsız “vur abalıya”! Ne delil, ne akıl yürütme, ne de bir yargı oluşturma. “Terörist” -yeter sayılır!

Zaman zaman başka kavram ve sözcüklere de benzeri bir anlam yüklenmiş, bir kez dendi mi yetmiştir. “Darbecilik” böyledir örneğin.

Eski darbelerde darbecilik övünme vesilesi olur, darbeciler kasım kasım kasılarak, yere göğe sığdırılamaz, el üstünde tutulurdu. Ancak Cemaatin ordu içinde örgütlenmeye girişip tek başına Gn. Kur. Bşk. Yaşar Büyükanıt’ın üstlendiği 27 Nisan 2007 e-Muhtırasıyla başlayarak “darbecilik” suçlanıp kötülenir oldu. Ama ne suçlama. Sonra gelen Gn. Kur. Bşk’larına varıncaya kadar soruşturmalar, tutuklama ve mahkemeler sökün etti. Arkalarından gelenlere yer açılması için neredeyse tüm generaller “darbeci” kabul edildi, yıllarca hapse atıldı. Sonra “kumpas” dendi ve tersine dönüldü.

15 Temmuz’la birlikte eskiden “darbeci” suçlaması yapanlar “darbecilik”le suçlandı. Alı al moru mordular. Neredeyse kulakları kesilecekti. Göğüs kafesleri sarılıp sarmalandı. İçerideler.

Darbecilik iyi bir şey midir? Değildir tabii. Ama “darbeci” ve “darbecilik” denip, belki darbeci olan belki de olmayan bir asker ya da hakim ve savcının karısıyla çocukları da işsiz, gelirsiz, aç ve susuz bırakılırsa, orada Orta Çağ mantığı geçerli demektir!

“Terörist” dendiğinde de öyledir. Hatta şart değildir, kişinin aranması yeterli sayılıp karısıyla çoluğu çocuğu da suçlanıyorsa, yine Orta Çağ’a dönülmüş, dönülüyor demektir.

En son Boğaziçi öğrencileri için “terörist” denmiştir! Şahit yoktur. Kanıt falan aranmamaktadır. Yargı? O da yoktur. Hele “en yukarıdan” öyle denmişse; iş başlıyor bile değildir, bitmiştir! Hem de ne bitme!

Olay, üniversitede Afrin harekatının ardından “Fetih lokumu” dağıtılması ve bazı öğrencilerin almamasıdır. Almaz almaz, ne var bunda. Böyle olmamıştır. Lokum alıp almama özgürlüğü, herhangi bir konuda özgürce bireysel kararını verme hakkı yok mudur? Olması gerektir, ama gerekli görülmemiş, “Vay, nasıl almazmış” denmiştir! Denmekle kalsa, yine iyidir. Savaşa karşı çıkıp barışı istemek denmiş ve yine “ne var bunda, barış istenmez de ne istenir” diye de düşünülmeyip, sonuca varılmıştır: Barış=terör! Barış istemek=teröristlik! Savaş da teröre eşit değildir, ama bu belki iddia edilebilirken, barışın teröre, barış demenin teröristliğe eşitlenmesi nerede duyulmuş, nerede görülmüştür?!

Üstelik burada da kalmamıştır. Bir kez “terörist” dendi mi, bellidir, ilerlenecektir. C. Bşk, “Bunlar terörist gençler” deyip, “Onların eşkallerini belirlemek suretiyle bu üniversitede okuma hakkını vermeyeceğiz. Üniversite terörist gençlik yetiştirmez.” şeklinde devam edince, arkası gelmiştir. Sabaha karşı üniversite yurtlarıyla evlerinde arama yapılıp öğrenciler gözaltına alınmıştır.

Öyle bir gidişat geçerli kılınmak isteniyor ki, her şey olanaklı olabilsin! Barış denerek, ifade özgürlüğü mü –geçiniz, ne özgürlüğü! Yine anayasal hak olan eğitim hakkı mı –geçiniz, barış dendi mi “teröristlik”tir, ne hakkı! Şöyle düşünen öğrencinin eğitim hakkı var böyle düşünenin yok– bu nasıl ileri sürülebilir? İleri sürüldüğünde demokrasiden nasıl söz edilebilir? Hak, hukuk, adalet nerede, iki dudağın arasında mı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa