'İlk günah' meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Yüceler yücesi ulu Tanrı’mızın altını kırmızı kalemle çizdiği kesin talimatına rağmen, şeytana uyup “yasak elma”yı yiyen Havva anamız ve Adem babamızın “cennet”ten “ihraç” edildiklerini bilmeyenimiz, elhamdülillah mafiş!
Şırıl şırıl berrak suların aktığı, göletlerinde nilüfer çiçeklerinin yüzdüğü, mor menekşelerin mis kokularının yanı sıra, keza bülbül seslerinin kanaryalarla yarıştığı bu “Cennetistan”dan kovulan Adem babamız ve Hava anamız, başlarına gelen bu “nahoş” olayın hemen ardından daha o ilk andan itibaren “üryan” olduklarını fark eder etmez kocaman birer incir yaprağıyla anında örtünüp, böylece çıplaklık faslına son verdikleri de hepimizce malum!
Gökyüzünün kim bilir hangi katında, hangi bulutların ardında veya hangi yıldızların gölgesinde gizlendiği meçhul olan bu güzelim diyardan, altı üstü içi kurtlu iki yeşil elma ya da topu topu üç Amasya elması yemek gafletiyle başlayan bu “sürgün” sonucunda; ister istemez şu “yalan dünya”ya ayak basan atalarımızın daha sonraki serencamlarının seyri, gidişatı, hal ve ahvali keza ayan beyan ortada!
Tanrı’nın, kuş sütüne varıncaya kadar her türlü yiyecek ve içeceklerle lebaleb donattığı cennette sanki yiyecek herhangi bir şey yokmuşçasına, “yasak meyva”nın sihrine kapılıp, güzel güzel, afiyetle yedikten sonra bunun suçunu şeytana yükleyip, bir bakıma zeytinyağı misali üste çıkmanın Tanrı indinde kabul görmesi mümkün müydü?
No!!!
Nitekim nefis “kavak incirleri”nin yapraklarıyla güçbela örtünüp, akabinde palas pandıras cennetten kovulmalarının ardından feleklerini şaşıran atalarımız, dünyayı mesken tuttuktan sonra bu kez de ha babam de babam dur durak demeden; starking, golden veya adıyla sanıyla ünlü Amasya elmalarını bir taraftan mideye indirirken, diğer yandan da onların açtıkları bu yolu aynen izledikleri için kısa zaman zarfında siyah, minik semizotu tohumları misali giderek çoğalan, çoğaldıkça dal budak salan insan neslinin nereden geldiği malum ama bundan kellim, daha da doğrusu zaman tüneli boyunca nereye, hangi menzile doğru dümen kıracağını anlamak namümkün!
Cenab-ı Allah’ın inceden inceye eleyip sık dokuyarak, özenip bezenip her türlü “nimet”lerle doldurduğu “cennet mekan”da; alın teri dökmeden, zerre kadar emek sarf etmeden “sebillullah” rahat rahat yaşamak varken, bununla, bu bolluk ve bereketle yetinmeyip, iki çürük elmaya göz dikip, böylece “ilk günah”ın temelini atan Havva anamız ve Adem babamızın torun torbaları olarak işlediğimiz her suçun, attığımız tüm yampiri adımlarımızın günahını her defasında şeytana havale ederken, belki de şu cavalacoz alemin bir türlü rayına oturmayan, oturtulmayan “kaknem” gidişatına farkında olmadan veya tam aksine göz göre göre harç mı yetiştiriyoruz, kim bilir Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30