05 Nisan 2018 23:26

Suriye’de ‘Gordion düğümü’ nasıl çözülecek?

Suriye’de ‘Gordion düğümü’ nasıl çözülecek?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Efsaneye göre Frigya kralı seçilen Gordion, arabasını tapınağa bağlarken daha sonra ‘gordion düğümü’ olarak adlandırılacak özel bir düğüm atar ve bu düğümü çözenin bütün Asya’nın hakimi olacağı söylentisi yayılır. Bugün Suriye, hiç kuşkusuz bölgeye (Ortadoğu) kimin/kimlerin hakim olacağının ‘gordion düğümü’ haline gelmiş durumda. Gün geçmiyor ki, Suriye ile ilgili yeni bir açıklama, görüşme ya da gelişme olmasın. Bu haftayı da bir yandan Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve ABD Başkanı Trump’ın Suriye ile ilgili açıklamaları ve öte yandan da Ankara’da Putin, Ruhani ve Erdoğan’ın ‘üçlü zirve’si ile geçirdik.

Önce Suriye’nin neden ve nasıl bir ‘gordion düğümü’ haline geldiğinden başlayalım.

ABD ve ‘koalisyon güçleri’ (özellikle Fransa) Suriye rejiminin devrilmesini, 2003 Irak müdahalesinden sonra devam ettiremedikleri bölgeyi yeniden dizayn etme politikasının en önemli halkası olarak gördüler. Çünkü Suriye rejimi düşerse ABD hegemonyası önündeki en önemli bölgesel engel olan İran kuşatma altına alınacak ve dahası İsrail’e karşı İran’ın ileri karakolu olan Lübnan Hizbullahı desteksiz bırakılmış olacaktı. Ve en önemlisi ABD’ye karşı “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” meydan okumasını yapan Putin (Rusya), daha en başından bölgesel paylaşımda saf dışı bırakılmış olacaktı. Bu politikanın Suriye savaşının ilk dönemlerindeki bölgesel dayanakları ise, Türkiye, S. Arabistan ve Katar’dı. 

ABD ve müttefikleri için söylediklerimiz aynı zamanda eski Sovyet toprakları dışındaki tek askeri üssü Suriye’de olan Rusya’nın ve İran’ın neden sonuna kadar Suriye rejiminin arkasında durduklarını da açıklıyor. 

Ancak Suriye rejimini devirmeye yönelik girişimler ABD ve batılı emperyalistler için beklenmeyen ‘sapmalara’ yol açtı. Suriye rejimine karşı savaşta öne çıkan cihatçı-radikal İslamcı gruplar (IŞİD), ABD’nin bölgesel çıkarları ve batılı tekellerin denetlediği enerji kaynakları için bir tehdit haline geldiler. Bu süreç aynı zamanda kuşatılmak istenen Rusya-İran blokunun Irak’tan Lübnan’a ve Yemen’e kadar etki alanını büyüttü. Bu durum ABD ve batılı güçlerin pozisyonlarını korumak ve yeni hamleler yapabilmek için politikalarını revize etmelerini zorunlu hale getirdi. ABD ve müttefikleri ‘IŞİD ile Mücadele Stratejisi’ adı altında yeni bir politik hat belirlediler ve bu politik hattın başarısı için IŞİD ile mücadelede en etkin güç olan Kürtlerle iş birliğine yöneldiler.

Rusya’nın eylül 2015’te Suriye’ye etkin müdahalesi ile Esad rejimini devirme beklentilerini boşa çıkarması, yola Şam’daki Emevi camisinde cuma namazı kılma sloganı ile çıkan Türkiye’deki Erdoğan iktidarını da politikalarını revize etmeye zorladı. Bu dönemden itibaren Erdoğan iktidarı, bir yandan Kürtlerin bölgesel güçlerinin artmasını içeride Kürt sorununda uyguladığı politika için bir tehdit olarak gördüğü ve öte yandan da yayılmacı politikaları için iş birliği halinde olduğu cihatçı gruplar dışında bir dayanağı olmadığı için giderek ABD-batılı güçlerle karşı karşıya gelmeye başladı. Bu karşı karşıya geliş, Rusya’nın NATO üyesi Türkiye ile iş birliğini geliştirip bu iş birliğini ABD ve müttefiklerini sıkıştırmak için kullanmasının önünü açtı.

Bu tablo üzerinden son gelişmelere baktığımızda durum şudur: Putin’in ziyareti (S-400’lerin teslim tarihinin öne alınması ve Akkuyu Nükleer Santralinin temelinin atılması) ve Ankara’daki Putin, Ruhani, Erdoğan görüşmesi, Rusya’nın Türkiye ile iş birliğini ve NATO üyesi Türkiye’yi ABD’ye karşı kullanma siyasetini sonuna kadar zorlayacağını gösteriyor. Trump’ın “Suriye’den askerlerini çekme tehdidi” ise, tıpkı NATO’da olduğu gibi ABD’nin batı blokunun Rusya-Çin blokuna karşı mücadelesinin mali ve askeri yükünü artık üstlenmeyi kabul etmeyeceğine dönük bir mesajdı. İşte bu noktada Fransa’nın daha fazla yayılmacı bir politika izlemesini savunan ‘genç’ Cumhurbaşkanı Macron devreye girdi. İstanbul zirvesiyle eş zamanlı olarak Trump-Macron arasında yapılan telefon görüşmesinde “Suriye’de siyasi geçiş için daha fazla iş birliği yapılması”nın konuşulduğu açıklandı. 

Kürtlere gelince…Suriye Kürtleri, Afrin’in düşmesiyle önemli bir mevzilerini kaybetmiş olsalar da ‘Suriye Demokratik Güçleri’ (SDG) içindeki müttefikleri ile Suriye Gelecek Partisini kurarak hem kendilerine yönelik saldırganlığı bertaraf etmeye, hem de Suriye’deki siyasi geçiş sürecine etkin bir biçimde katılmaya hazırlanıyorlar. Zaten Putin’in İstanbul’daki zirvede Kürtlerin Suriye’nin siyasi geleceğine katılmasının engellenemeyeceğine yönelik açıklamaları, uzun vadede Türkiye’deki iktidarın Kürt karşıtı politikasının başarısının mümkün olmadığını/olmayacağını gösteriyor.

Gordion düğümüne dönersek… Bugün Suriye’de egemenlik mücadelesi halinde olan emperyalistlerin attığı her adım düğümün çözümünü daha da zorlaştırıyor. Ayrıca bölge halkları, emperyalistler ve bölge gericiliklerine karşı kendi çözümleri için mücadeleye yönelmedikçe bu düğümün hangi emperyalist gücün lehine çözüleceğinin onların kaderinde esaslı bir değişiklik yapmayacağını da bilmek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa