07 Nisan 2018 23:09

Ütopyaların izinde

Ütopyaların izinde

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kaçıncı gece... Uykusuz geçirdiği kaçıncı geceydi. Beklediği telefonlar da, uğramalarını beklediği arkadaşları da gelmemişti. Bugün uğrarlar ya da telefonla ararlar diye geçirdi içinden. Günlerdir evden çıkmıyor, kimseyle görüşmüyordu. İyiden iyiye kapanmıştı yine eve. Kendini yeni kaçışların eşiğinde yakaladığında öfkeliydi, kırgındı. ‘Boş zamanlarında ne yaparsın?​’ diyenleri “hata yaparım” diye yanıtlıyordu. “Bu ne öfke demişti” bir tanıdığı. “Siz öfkenizi yitirdiğiniz için her şey bu denli kötüye gidiyor” demişti ona da. Evet, işte her şey kötüye gidiyordu.

“Bugün İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar ve Cemal Süreya okumalıyım, tekrar tekrar” diye düşündü. Çok sevdiği Galata’nın, Pera’nın sokaklarını da İlhan Berk’in yol göstericiliğini ekleyerek dolaşıyordu, her geçişinde o sokaklardan, yeni keşifler yaparak.

Şiirden, şairlerden ne çok şey öğrenmişti. Her geçen gün daha da yalnızlaştığını düşünüyordu. Yatağın üstüne yığdığı eski dergileri, çocukluk fotoğraflarını karıştırmaya başladı. Eskiden de bu denli kötü müydü ilişkiler? Yaşadığı kentte insan yoğunluğu şimdiki kadar fazla olmadığı için, böylesine rahatsız etmiyordu belki de. “Hayır, hayır yine de şimdiki kadar değildi yanılmıyorsam” diye geçirdi içinden... İlk gençlik arkadaşlarıyla birlikte çektirdiği fotoğrafa bakarken bunları düşünüyordu.

Ne çok şey anımsattı o fotoğraf. Hiç kimse yoktu çevresinde o günlerden kalan. Evet, insanlar alabildiğine hırslı ve bencil olmuştu son yıllarda. Oysa eskiden öyle miydi? “Belki öyleydi de ben fark etmiyordum” diye söylendi. Konuşabileceği, güvenebileceği çok fazla kimse yoktu artık çevresinde. Ah bir dilini tutabilse, herkes aramalarını ve uğramalarını sürdürürdü elbet. Yıllardır anılarından alıntılarla yaşıyordu. Çocukluğuna, ilk gençlik anılarına dadanmıştı. Söylediği sözleri, yaptığı işleri çalıp, kendi işiymiş gibi satanları düşündükçe irkiliyordu. ‘İlk kez’, kültürü yerleşti iyiden iyiye topluma. Bir ur gibi büyüyordu kötülük. Arınmalıydı... Sahici ve yalın olmak için daha çok çaba harcamalıydı. Kendisi için yapmalıydı bunu. Daha önce uyguladığı halde, projesini “alıp” uygulayan birine “bu fikir hırsızlığı değil mi?​” dediğinde ne kadar da pişkindi karşısındaki. Üstelik “oralara” nasıl geldiği, nasıl “tutunduğu” da ortadayken. Yapılan iyilikleri de kötülükleri de unutmuyordu. Unutmamalıydı...

Bunları düşünmemeliydi şimdi. Zarar veren ilişkilerden ve alışkanlıklardan kurtulmalıydı yalnızca. Son günlerde genç arkadaşlar edinmiş, onlarla yeniden gençliğine dönmüştü. Fotoğrafları, eski dergileri karıştırarak anılarda yolculuğa çıkması, o günleri anımsaması daha da acı vermiş, canını yakmıştı. Karamsardı, dahası umutsuzdu geleceğe yönelik olarak.

O fotoğraftaki arkadaşlarını düşündü. İlk gençlik yılları... Birlikte aldıkları kitaplarla, ortak kitaplık kurmuşlar, kitaplar elden ele dolaşmıştı. Hemen her gün birlikte olurlardı. Birlikte yeni yazarlar, yenidünyalar keşfeder, birlikte yeni yolculuklara çıkarlardı.

İncelikliydi ilişkiler.. Çoğu için, artık yolculuk ve arayış bitmişti. “Yerleşik hayata” geçmişlerdi.

Hep ada oluşturma düşüncesiyle sürmüştü ütopyalarının izini. “Madem bu ilişkiler bana yabancı ve dünya istediğimiz gibi olamıyor, adalar oluşturalım öyleyse.” O da olamıyordu işte... İnsanlar hırslı ve bencildi artık.

Fotoğraftaki sevgiliyi anımsadı. “Birtanem... Seni çok özledim” diye başlayan mektuplarını... Ona yaptığı haksızlıkları... Onun koca yüreğini ve sevgisini... Birlikte büyümüşler birlikte keşfetmişlerdi birçok şeyi.

Yeniden yaşayabilir miydi böylesine güzel ilişkileri, yeni hesaplaşmaların, yeni yolculukların eşiğindeyken... Ne kadar da zor geliyordu yeniden kurmak bir şeyleri... Yeni birilerini tanımak, onlara kendini anlatmak bir milyonuncu kez.. Bir de anlamaya çalışsalar ya da çaba harcasalar bunun için. Oysa o ne çok çaba harcamıştı karşısındakileri anlayabilmek için. Sadece istiyorlar, yargılıyorlar ya da suçluyorlardı. Bütün bunlardan arınmalıydı. “Yalın, mülksüz ve çıplak kalmalı...” diye düşündü.

Eski fotoğraflarda çıktığı yolculuk neleri anımsatmış, nerelere götürmüştü...

Hazırlık yapmalıydı yeni hesaplaşmalar, yeni yolculuklar için.. Daha yapacak çok işi vardı. Bütün hazımsızlıklara, engellemelere, çekememelere rağmen. Yine şiire sığındı; “Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim” (*) demişti şair. “Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim” (**)

Özdemir Asaf’ın “kendi bahçesinde dal olamayanın biri gelmiş bahçemde ağaçlık taslıyor” dizesini anımsadı sonra da. Hep böyle yaşanıyordu artık ilişkiler. Hırsızlık, yalancılık erdem sayılıyordu şimdilerde. Yolu uzundu. Dostlukların, incelikli ilişkilerin, aşkların, aşkla yapılan işlerin izini sürüyordu. “Birtanem...” diye başlayan, aşkla yazılmış mektupları özlemişti... Hesapsız, sahici ve yalın...

(*),(**) — Ece Ayhan, Yalınayak Şiirdir

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa