Doğu Guta ve emperyalizmin kimyası!
Suriye’de Şam yakınlarındaki Doğu Guta’da cihatçıların elindeki son kent olan Duma’da Suriye rejimi ve destekçilerinin sivillere karşı kimyasal silah kullanarak katliam yaptıkları iddiasının ardından gerilim yeniden tırmandırılıyor. ABD Başkanı Trump’ın Suriye Devlet Başkanı Esad için ‘hayvan’ ifadesini kullanıp “Bedelini ödetecekleri” tehdidinin ardından dün de Humus’ta bulunan Tayfur Hava Üssüne füze saldırısı gerçekleştirildi. ABD’nin saldırıyı kendilerinin gerçekleştirmedikleri açıklaması akıllara olağan şüpheli İsrail’i getiriyor.
Trump, Esad’a “hayvan” diyor ama eklemek gerekiyor: İnsan aynı zamanda düşünen bir hayvandır. Dolayısıyla Suriye’de sivillerin koruyucusu rolüne soyunanlara inanmadan önce olup bitenlere biraz daha yakından bakmak gerekiyor.
Yedi yılını geride bırakan Suriye savaşında en büyük yıkımı sivillerin, özellikle çocukların yaşadığı tartışılmaz bir gerçek. Ancak bir o kadar tartışılmaz bir gerçek daha var ki, başta Trump ve Türkiye’deki iktidar olmak üzere bugüne kadar sivil katliamlarını en çok dillendirenler aslında Suriye savaşının bu kadar büyümesinde en büyük rolü oynayan rejimlerin de başında geliyorlar. Burada ABD’nin Irak ve Afganistan müdahalelerinde yaptığı sivil katliamlarını hatırlatmak bile gereksiz. Öte yandan Türkiye’nin Afrin operasyonundan sonra BM tarafından hazırlanan raporlara göre çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği ve 137 bini aşkın sivilin zorla yerinden edildiğini de unutmamak gerekiyor.
Dolayısıyla kimyasal saldırı ve katliam iddiaları, Suriye rejimine karşı müdahale zeminini ve meşruiyetini büyük orandan kaybeden güçlerin ellerindeki son koz olarak anlam kazanıyor.
Hatırlanırsa tam 1 yıl önce 4 Nisan 2017’de de Suriye rejiminin cihatçı grupların son kalesi İdlib’e yönelik operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddiası gündeme getirilmiş ve ardından da ABD, yine Humus yakınlarındaki Şayrat Hava Üssüne füze saldırısı gerçekleştirmişti.
Doğu Guta’ya dönersek, Suriye rejiminin bir süreden beri bölgedeki cihatçı gruplara karşı operasyonlar düzenlediği biliniyor. Üstelik Ceyş’ül İslam gibi Doğu Guta’da bulunan en etkin cihatçı grupların aileleri ile birlikte bölgeden tahliye edilmeleri konusunda rejimle anlaşma yaptıkları haberleri de geliyor. Bu grupların Türkiye ve desteklediği ÖSO gruplarının denetiminde bulunan Cerablus’a yerleştirilecekleri iddiası bugüne kadar yalanlanmış değil. Durum buyken saldırının gerçekleştirildiği iddia edilen Duma kenti dışında Doğu Guta’da denetimi büyük oranda ele geçiren rejimin kendisini zora sokacak bir kimyasal saldırı yapması akla yatkın görünmüyor.
Tam bu noktada ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Daniel Coates’un şubat ayında yayımladığı rapor dikkat çekiyor. Coates raporunda “Suriye’de muhaliflerin Esad’ı devirecek güçte olmadıkları ama çatışmaları bir yıl daha sürdürecek gücü koruyacakları” belirtiliyor. Anlaşılan söz konusu edilen cihatçı grupların beklenenden hızlı çözülmeleri ABD, İsrail ve onlara umut bağlayan diğer güçleri rahatsız ediyor. Çünkü cihatçı grupların varlığı, ABD ve müttefiklerine Suriye rejimi ve destekçilerine karşı egemenlik mücadelesinde hareket alanı sağlayıp zaman kazandırıyor. Bu durumda Doğu Guta’daki kimyasal saldırı iddiası ve bu temelde Suriye rejimine yönelik saldırı ve tehditlerin arka planındaki hesaplar daha görünür oluyor. ABD ve İsrail, Türkiye gibi Suriye’deki egemenlik mücadelesinde cihatçı grupları kullanmaya çalışan güçler kimyasal saldırı iddiaları üzerinden Suriye rejimini sıkıştırarak cihatçı gruplara yönelik operasyonları durdurmayı, olmazsa en azından yavaşlatmayı amaçlıyorlar.
Uzun sözün kısası emperyalizmin kimyasında mazlumların hamiliği değil, daha fazla sömürü ve yağma için savaş vardır. Emperyalistler ve iş birlikçileri nereye barış, demokrasi, adalet götürmekten söz etmişlerse orada yaptıkları ilk iş bu değerleri ayaklar altına almak olmuştur. Tıpkı bugün Duma’da yaşamını yitiren siviller için döktükleri sahte gözyaşlarını daha fazla sivilin yaşamını yitirip yıkıma uğrayacağı politikaların harcı yapmaları gibi…
Evrensel'i Takip Et