Kimyasal yalanlar!
Fotoğraf: Envato
Doğu Guta’nın Duma semtinde rejim güçlerinin, 42 insanın hayatına mal olduğu ileri sürülen kimyasal gaz kullanıldığının ortaya atılmasından bu yana, Rusya ile gerilimin tansiyonu, ABD Başkanı Donald Trump’ın attığı tweetlerle iyice yükseldi.
“Hazır ol Rusya. Çünkü füzeler gelecek” diye mesaj yazan Trump’ın kimyasal gaz gerekçesiyle savaş ilan etmesi doğal olarak önceki benzer yalanları akla getiriyor.
Bu yalanların en büyüğü Irak işgali öncesinde söylenmişti. ABD ve İngiltere’nin öncülüğünde Mart 2003’te başlatılan işgal harekatına zemin hazırlamak için, istihbarat örgütlerinin servis ettiği fotoğraflar ve görüntüler basında günlerce yer almıştı. İşgalin suç ortağı “iliştirilmiş basın” da Saddam’ın kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğunu, yerlerini ok işaretleriyle göstererek anlatıyordu.
Saddam ile 11 Eylül terör saldırısı arasında bir bağlantı bulunmayınca, işgal için bütün senaryo “kimyasal ve biyolojik silahlar”a bağlanmıştı. Ne de olsa Saddam, 16 Mart 1988’de Halepçe’de Kürtlere karşı, batının sattığı kimyasal gazı kullanmış ve beş bin insanı öldürmüştü.
“Kimyasal yalanlar” üzerinden Irak işgal edildi, ancak gerekçe gösterilen silahlar bir türlü bulunamadı. O dönem ABD Dışişleri Bakanı olan Colin Powell, 2004’te Senato Hükümet İşleri Komitesinde yaptığı konuşmada, Irak’ta kimyasal silahların bulunmadığını itiraf ederek şunları söylemişti: “Saddam’ın kimyasal ve biyolojik silah stoklarının olduğu yönündeki yargının doğru olmadığı zaman içinde ortaya çıktı. Benim son bir yılda vardığım sonuç şu: BM’ye sunmam için bana verilen istihbarat kusurluydu, yanlıştı. Beni zorlayan, bu istihbaratın kaynağının zayıflığıydı.” (cnnturk.com)
Bir yalan üzerine kurulu işgal harekatı sırasında ve sonrasında 600 bin insanın öldüğü değişik kaynaklar tarafından ifade ediliyor. Powell yazdığı anılarında da Irak’a yönelik kimyasal silah iddiasının doğru çıkmadığını anlatıyor.
Savaş yanlısı George W. Bush döneminde bir sonuç getiren “kimyasal yalanı”nı on yıl sonra Barack Obama Suriye’de devreye koydu. Savaşın başlamasından iki yıl sonra, 21 Ağustos 2013’te rejimin Şam yakınlarında sarin gaz kullandığı bizzat Obama tarafından ilan edildi. Yüzlerce insanın öldüğü üzerinden günlerce yapılan propagandadan sonra Obama, Suriye rejimine 72 saatlik bir ültimatom vermiş ve bombalı saldırı emri vermeye hazırlandığını söylemişti.
Suriye’nin de Irak gibi işgal edilmesi temelinde kurulan bu plan tutmadı. Sarin gazının el Kaide’nin uzantısı el Nusra tarafından da kullanılmış olabileceği ileri sürüldü. Deneyimli Gazeteci Seymour Hersh, ABD basınında kendisine yer bulmayan, ancak London Review of Books’ta yayımlanan makalesinde ayrıntılı olarak sarin gazı iddiasının Suriye’ye askeri müdahale için ortaya atıldığını yazdı. Bugün askeri müdahale için Trump’ın arkasında hararetle duran ülkeler, o zaman önce bir araştırmanın yapılması gerektiğini söyleyerek çekimser kalmıştı.
Eylül 2013’te CNN’e röportaj veren Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Denis McDonough, ellerinde Şam yakınlarında kimyasal silah kullanıldığına dair yüzde 100 doğru bir kanıtın olmadığını itiraf etmişti. Obama’nın kendisi savaş için bütün hazırlıkları yaparken Birleşmiş Milletlerin karar vermemesi, halkın kimyasal gaz kullanıldığı iddialarına inanmaması nedeniyle plan iptal edilmişti.
Benzer bir “kimyasal yalan” da şu sıralar İngiltere’de Çifte Ajan Skripal olayında yaşanıyor. Skripal ve kızının zehirlenmesinde kullanılan kimyasal gazın nereden geldiğinin belirlenmediğini en son İngiliz istihbarat örgütü de açıkladı. Ancak buna rağmen İngiltere’nin çağrısıyla NATO ülkelerinin çoğu Rus diplomatları sınır dışı etti ve bunu Rusya’yı kuşatmak için kullandı.
Benzer bir durumun Duma’da kimyasal gaz kullanıldığı yönündeki iddialar için de olma ihtimali oldukça yüksek. Yalanlar üzerinden savaş tehditlerini sosyal medya üzerinden savuran Trump, bununla elbette öncelikle dikkatleri yeniden Suriye’ye çekmek istiyor. Zira, gelinen aşamada ABD ve diğer Batılı güçlerin kendisine kalkan ettiği terör örgütleri sahadan süpürülüyor ve Rusya, Suriye’nin geleceğini tek başına belirlemek için hamleler yapıyor. Savaş tehditleri ABD’nin sahada olduğunu ve paylaşım planlarının içinde yer alacağı gerekçesiyle yapılıyor. Rusya’ya, bunu dikkate almaması durumunda sürecin uzatılacağı mesajı veriliyor.
Ama Trump, bu çıkışlarla aynı zamanda içeride üzerindeki baskıyı püskürtmek için de yapıyor. Muhtemel bir savaş ortamını kendisini sıkıştıranlara karşı kullanmanın hesabında. İçerideki baskıdan kurtulmak için yalanlar üzerinden Suriye’ye savaş açmaktan çekinmeyeceği de ortada. Zira emperyalist devletlerin liderleri için çocukların, kadınların, sivillerin yaşamının bir öneminin olmadığı geçmişten bugüne biliniyor.
Bu nedenle emperyalist devletlerin liderleri suçlarının üzerini örtmek, paylaşım savaşında var olmak için söylemeyecekleri yalan, yapmayacakları katliam yoktur.
Tarih buna tanıktır.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12