Üst katlarda hareketlenme yetmez!..
Fotoğraf: Envato
İktidardaki 10 küsur yılını kanıt göstererek “Erken seçim merken seçim yok!” diyen Erdoğan ve AKP’si epeydir farkında olup kendince tedbirler almaya çalıştığı zorlukların büyüdüğünü görünce, Bahçeli danışıklı döğüşle “Baskın basanındır” deyip düğmeye bastı. “Erken” bile değil. Neredeyse “yarın” dendi.
24 Haziran bir seçimden fazlası olacak -bu tartışmasız. Kazananla kaybeden herkesin kendi yoluna gideceği olağan bir seçim yaşamayacağız. Erdoğan AKP’si, yedeğindeki MHP ile, elde avuçta ne cephanesi varsa tümünü kullanmadan “Eh ne yapalım, kaybettik, haydi eyvallah” deyip normalini yaparak seçimin sonucuna rıza göstermeyecek. Sonuçlarını beğenmeyip iptal ettiği 7 Haziran örneği ortada duruyor. Ama hepsi bu değil!
Çıkan seçim yasasına bakın: Hile-hurda her şey serbest! Ne mühür ne sandık. Başında jandarma polisle sandık istenen yere taşınabiliyor ve zaten oy kullanan belli olmasın diye bir apartman seçmeninin bazısı şu bazısı bu sandıkta. Zarfta mühür olsa da oluyor olmasa da. Ve sözde serbest seçim: OHAL altında serbestlik olmadığı herkesin malumu!
Ve altındaki benzer kurullarıyla YSK! Ayak direyip bir türlü hangi partilerin seçime gireceğini açıklamadı. 24 Haziran hesabı İYİ Partinin seçime sokulmamasını da kapsıyordu ve YSK’nin tutumu buna paraleldi. CHP 15 vekilini bu partiye gönderip oyunu bozdu. Burada kirli kumpaslar yokmuş gibi, AKP sözcüleriyle yandaş medya “Güneş Motel”den söz etmeye koyuldular. Sanki AKP esamisinin okunmasına fırsat bırakmışçasına “milli irade hiçe sayıldı” demekteler!
CHP’nin 15 vekil taktiği düzen yanlısı muhalefet tarafındansa “demokratik dayanışma” olarak övülüyor. Kuşkusuz bir dayanışma ve demokratik bir yanı da yok değil. Ancak bu taktik ya da diyelim ki izlenmek zorunda kalınması, 24 Haziran seçiminin olağan olmadığı ve olmayacağının bir başka kanıtı. Hiçbir şey olağan değil ve olmayacak!
Bir diğer örnek ya da kanıt, CHP’nin henüz hâlâ adayını açıklamamış oluşu. Normal olan parti genel başkanının adaylığı ve Erdoğan da bunun çağrı üstüne çağrısını yapıyor.
Siz bu yazıyı okurken Parti Meclisi CHP adayını belirlemek için toplanmış olacak. Açıklama böyle. Ancak eğer yanılmıyorsak, toplantı ya da kararın ertelenmesi kararlaştırılacak. Çünkü “CHP’nin adayının kotarılması” yarına yetişmeyecek gibi duruyor.
Gerçek şu ki, CHP’nin Erdoğan’ın alaşağı edilmesi için yetecek oy oranına ulaşılması bakımından gerekli ve hatta kaçınılmaz saydığı aday ne Kılıçdaroğlu ne de bir başka CHP’li. En azından Kılıçdaroğlu ve yakın ekibi böyle düşünüyor. Kim peki?
Uzun süredir adı etrafında olmadık spekülasyonlar türetilen sağlamcılığıyla maruf Abdullah Gül son günlerde çok hareketli. Bu kez ona öneriliyor ama Gül nazlanıyor değil üstelik. Gül, kuşkusuz doğrudan kendisi değil, ama yakın çevresi harekete geçmiş durumda. Saadet zaten elde bir. CHP ve İP’ye ulaştılar ve Gül’ün “hazır” olduğunu çoktan bildirdiler. “Parlamenter sisteme dönüş” dermiş. Akşener’in adaylığı da, muhalefetteki partilerin ilk tura kendi adaylarıyla girip ikinci turda en çok oy alanı destekleme tutum ya da taktikleri de en azından beklemeye alındı.
Erdoğan yerine Gül, “Aklın yolu bir” gibi görünüyor. Doğusuyla batısıyla Atlantik’e uyar. Düzen muhalifleriyle Erdoğan küskünlerine de öyle. Hatta Erdoğan’dan çok çekmiş HDP’ye bile.
Peki, Erdoğan karşıtlığı ve “Ne olursa olsun yeter ki Erdoğan gitsin” belirleyeni yeterli midir? Tekelci kapitalist düzen, devlet, faşizmin bir devlet biçimi olması, sömürü-yolsuzluk vb. çarkları... -bunlar önemsiz midir? Sadece tek kişi mi? Ali değil Veli olunca her şey değişir mi?
Ve sorunun bir diğer önemli yönü şu ki, evet CHP 15 vekil ödünç vererek uzun süredir belki ilk kez kontra olmayan bir hamleyle kendi taktiğini uygulamış, dayanışmacı demokrat niteliğini görünür kılıp hem de muhalefetin geneli adına moral üstünlük sağlamıştır. Ama “üstte”dir! “Yukarıdaki” bir alışveriştir. Zorunlu olansa halkı müdahil kılmaktır. Halkı sahaya çekmek, seçimi kazanmak ve genel olarak demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesinde bir adım ileri gitmek için zorunludur. Başka türlü, gerisi bir yana, ne mühürsüz zarflarla hilebazlık önlenebilir ne sandıklar korunabilir!
- Böyle nereye kadar? 28 Ocak 2025 06:55
- Suriye ve Doğu Akdeniz niyetleri ve gerçekler… 26 Ocak 2025 04:51
- 'Savaş ilanı'... Kim, kime? 21 Ocak 2025 13:45
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58