Kadınların 1 Mayısı: Talepler somut, öz güven artmış
Fotoğraf: Envato
Olağanüstü hal koşullarında kutladığımız ikinci 1 Mayıs, seçim sürecinde işçi ve emekçilerin bir “irade göstergesi” olarak da yansıdı memlekete.
İşçilerin, sözünü görünür kılmaya ihtiyaç duyan farklı kesimlerin ne istediğini ortaya koyduğu, ne istemediğini de beyan ettiği bir tablo çıktı ortaya 1 Mayıs alanlarında.
Memleketin dört bir yanında yapılan tüm kutlamalarda kortejlerin neredeyse tamamının önünde kadınların olması, kimi kortejlerde sayıları az olsa da en büyük coşkuyu taşıyor olmaları dikkat çekiciydi.
***
Türkiye’nin pek çok yerinde arkadaşlarımızın uzattığı mikrofonlara konuşan her 3 kadından ikisi taşerondan kadroya geçiş sürecinde işsiz bırakılmış kadınlardı. Daha çok bu kadınların konuşması; alandaki sayılarının çok olmasından değil, artık kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı için konuşmaktan, isyan etmekten kaçınmamalarındandı. Çünkü 1 Mayıs alanına da gelmiş olsa, bir işçinin derdini, sözünü, talebini açıkça dile getirmekten çekince duymasına neden olan OHAL ve baskı koşulları çok etkili.
Taşerondan kadroya geçişte işsiz bırakılan yüzlerce işçi arasında kadınların durumu çok dikkat çekici. Çoğunluğu 40’lı, 50’li yaşlarında olan, daha önce çocukları bırakacak yer olmadığı için iş arayamama, aradığında iş bulamama, bulduğunda ise geçici çalışmak zorunda kalma gibi nedenlerle düzenli sosyal güvenceleri olmayan, dolayısıyla da emeklilik yaşında olmalarına rağmen prim doldurmak için hâlâ yıllarca çalışmak zorunda olan kadınlar... Kadro vaadine en çok “gelecek” kaygıları bir nebze giderilecek diye sevinmişler. Ancak bugün taşeron çalışmanın zorluğu ve tümden köleliğe dönüşmüş koşullarına rağmen “En azından bir işimiz vardı” noktasına getirilmiş durumdalar işsizlik nedeniyle.
İşsizliğin bu kadar yaygın olduğu, güvenceli iş olanaklarının özellikle kadınlar için bu kadar sınırlandığı koşullarda bu işsiz bırakmanın onları iki kat zorlu bir patikaya sürüklediğinin farkındalar. Kaybedecek hiçbir şeyi olmamasının yarattığı öfkeyle, hayatında ilk defa 1 Mayıs’a geldiğini söyleyen onlarca kadro mağduru kadın, anlattıklarıyla sadece kendi dertlerini değil, Türkiye’de güvencesiz, geleceksiz çalışmak zorunda bırakılan yüz binlerce kadın işçinin derdine işaret ediyorlar.
Diyarbakır’da 40’lı yaşlarında kadro mağduru bir kadın “Bizi ekmeğimizle sınamalarını kabul etmiyoruz” diyor. Ekmekle sınanan kadınlar, bu sınavın ne yazık gündelik hale gelmiş pek çok sorunu katmerleştirdiğini anlatıyorlar: “Geçim zorlaştıkça işe ihtiyaç artıyor, ihtiyaç arttıkça koşullar kötüleşiyor, koşullar kötüleştikçe sorunlar derinleşiyor...” İşte, 2018 Türkiyesi’nde kadınların yaşamının özeti bu...
***
Bugün dünden daha fazla oranda kayıtlı-kayıtsız biçimde çalışma yaşamına dahil olan kadınlar, dünden daha kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyor.
1 Mayıs alanına taşınan da kadınlara reva görülen bu kötü çalışma ve yaşam koşullarına isyan oldu. İşyerinde ve hayatın her alanında eşitlik, kadınların emeklerini görünür kılacak, hakkını verecek politikalar, güvenceli iş, güvenli bir gelecek, evde, işte, sokakta şiddetin son bulması, doğum, emzirme izni, çocuk bakımı için kreş hakkının gasbedilmemesi, sözleşmeli, yarı zamanlı, esnek değil tam zamanlı ve güvenceli işlerde çalışmak... Kadınların alanlara taşıdığı bu gündemler, 8 Mart’tan 1 Mayıs’a ve şimdi 24 Haziran’a uzanan hatta bu ülkede kadın olmanın ne demek olduğunu ortaya seriyor.
***
Kadına yönelik şiddetin son 10 yılda 3 kat arttığı koşullarda kadınların şiddete karşı acil önlem taleplerini alana taşımış olmasından daha doğal bir şey yok. Dikkat çekici olan; “şiddet son bulsun, dursun, şiddete karşıyım” gibi bir temenni içeren sözlerden ziyade eşitlik sorununa, hükümet politikalarına, yasal düzenlemelere, alınması gereken somut önlemlere dair somut taleplerin dile getirilmesiydi.
***
Kadınların 1 Mayıs alanındaki öz güveninin kaynağı; İzmir 1 Mayıs alanından ve İstanbul 1 Mayıs alanından iki farklı işçi kadının birbirini hiç bilmeden, duymadan kurduğu o ortak cümlede gizli: “Bugün burada bana ihtiyaç olduğunu gördüm, saygı gördüm, yalnız olmadığımı gördüm...”
Tanınmak, iradesiyle, emeğiyle, varlığıyla saygı görmek... Kendisini bütünün vazgeçilmez parçası hissetmek. Böylelikle çoğalmak...
Kadınlar bunu istiyor.
8 Mart’tan 1 Mayıs’a taşınan buysa, 1 Mayıs’tan 24 Haziran’a taşınacak olan da bu.
Kadınları tanıyan, iradesiyle, emeğiyle, varlığıyla saygı gösteren, bütünün vazgeçilmez parçası olduğunu bilen bir sorumlulukla hareket eden, çoğalmanın ancak böyle mümkün olduğunu gören bir mücadele hattı...
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52