04 Mayıs 2018 00:15

Dikkat: ‘Daha çok’ diyorlar!

Dikkat: ‘Daha çok’ diyorlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçim zamanı düzen ve sermaye partileri açısından aynı zamanda vaat zamanıdır. 16 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisi seçim önünde “daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha çok refah” ve “tam bağımsız yargı ve adalet” vadediyor. Bunlara kısaca ‘Şimdiye kadar yaptıklarına bakın, bundan sonra neler yapacaklarını kolayca anlarsınız’, yaptıkları yapacaklarının teminatıdır gibi bir karşılık verilebilir. Ama geniş kitleler açısından sorunun bu kadar basit bir yanıtının olmadığını biliyoruz.

 Bu nedenle bazı kısa hatırlatmalar yapmamız gerekiyor. Erdoğan başkanlığındaki AKP iktidarı iş başına geldiği günden bu yana halkın her türlü özlemini ve isteğini sonuna kadar istismar etme ve ne dediyse tam tersini yapma konusunda önceki bütün iktidarları geride bırakan bir pratik sergiledi. Neleri istismar etmediler ki. Ülkenin tarihini, halkın demokrasi ve özgürlük taleplerini, daha iyi bir yaşam özlemlerini, Kürt halkının eşitlik ve özgürlük taleplerini, Müslüman ve Arap halklarının Antiamerikan duygularını, halkın yurtseverlik duygularını sonuna kadar istismar ettiler, sömürdüler.

Demokrasi ve özgürlük talep eden halka “tek adam tek parti rejimini” dayattılar. Bağımsız yargı talebi yerini, Saray’dan gelecek işaretle hareket eden bir yargıya bıraktı. Ekonomik refah talepleri, emperyalist ve yerli tekellere peşkeş çekilen kamu kuruluşlarının yağmalanması ile karşılığını daha az işe, daha az aşa bıraktı. Patronlar rahat etsin, iyi sömürsün diye olağanüstü hal devreye sokuldu. Onca “millilik” demagojilerine karşın milli para yerlerde yuvarlanır oldu. Kürt halkının özgürlük ve eşitlik talepleri kan ve ateşle bastırıldı, şehirler, ilçeler yıkıldı, seçilmiş belediye başkanları görevden alındı, yerlerine “kayyım” atandı, milletvekilleri zindanlara tıkıldı. Ortadoğu’da ülkelerin yıkılmasına, emperyalist işgal ve müdahalelere aracılık yapıldı, “Bu fırsattan istifade ne kadar yayılırsak, o kadar kazanç sağlarız” politikası izlendi.

Kısacası, reform talepleri karşı reformla, özgürlük talebi baskıyla, demokrasi talepleri diktatörlükle, demokratik bir ülke talebi, tek adam rejimiyle yanıtlandı. Eğer şimdi “daha çok demokrasi, özgürlük, refah, yargı bağımsızlığı” diyorlarsa bunların karşılığı daha fazla baskı, terör, emir komuta altına alınmış yargı, sanayisi ve tarımı yıkıma uğratılmış bir ülke olacaktır. Dışarıda ise olacaklar bellidir: Daha fazla Ortadoğu sorunlarına batmış, atacağı adımları kendisinin karar verme imkanı kalmamış, komşu halkların yıkımına daha fazla yardım eden politikalar uygulayan bir ülke pozisyonunda olmak.

Kuşkusuz seçimleri Erdoğan cephesinin kaybetmesi ülkenin içinde bulunduğu sorunlara, halkın talep ve özlemlerine çözüm getirmeyecektir. Bunların çözülebilmesi için işçi ve emekçi halkın uzun ve zorlu mücadeleler vermesi gerekecek. Ama bu seçimler Erdoğan cephesi dışında kimin kazanacağı ile öne çıkan değil, Erdoğan cephesinin politik olarak mutlak kaybetmesi ile öne çıkan bir seçim olma özelliği taşıyor. Böylesi bir durum halk hareketine nefes aldıracak, onun toparlanmasına, moral üstünlük kazanmasına yardım edecektir. 

Son 1 Mayıs’ta alanları dolduran işçi ve emekçilerin, gençlerin ve kadınların coşkuları ve talepleri, işçi ve halk hareketinin kendisini daha ileri mücadelelere hazırlamakta olduğunun işaretlerini verdi. Erdoğan iktidarına karşıtlık ve ona karşı mücadele etme isteğinin dalgaları mutlaka seçime de yansıyacaktır. Ülke tarihine belki de “tek adamın yıkılışı” olarak geçmeye aday bu seçim, her yönüyle dikkatli adım atmayı zorunlu kılıyor.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa