Herkes geçmişini yanında taşır
Fotoğraf: Envato
Çocukluğumun düş bahçesi sinemalarında sayısız film izlemiştim. Altmışlı, yetmişli yılların yazlık bahçe sinemalarına pikniğe gider gibi giderdi aileler. Gündüzden hazırlık yapılır, dolmalar sarılır, ev işleri imece usulü bitirilirdi. ‘Gelecek program’ı, ‘pek yakında’yı bilenler, gelecek haftanın planlarını da yapardı. Kışlık sinemalar da pek farklı değildi fakat yine de bahçe sinemalarının keyfi başkaydı. Sinemalar sadece film gösterilen salonlar da değildi o yıllarda. Konserler, sünnet düğünleri, tiyatro gösterimleri, özel geceler de yapılırdı o derme çatma salonlarda.
Kartal’ın Uzunkaya Sineması Uzunkaya Çarşısı’na dönüşmeden önce, çok film izlemiştik, bu sinemaların kışlık salonunda da, yazlık bahçesinde de. Uzunkaya tarihinin aynı zamanda Yeşilçam’ın da, bizlerin de tarihi olduğunu bilmiyorduk henüz. Sinemalar yıkılıp çarşıya dönüşürken, bir dönemin kapandığını ve duvar yazılarından sabıkalı, ütopyasının izini süren hülyalı düş gezgini ‘biz’leri acı günlerin beklediğini fark edememiştik; henüz üzerimizden tanklar geçmemiş, toplumsal bellekler silinmemiş, yeni bir kültür, yeni ahlak ve yeni insan tipi yaratılmamıştı.
“Her insanın bir öyküsü vardır, / ama her insanın bir şiiri yoktur.” demişti Özdemir Asaf. Herkesin on beş dakika şöhret olmak için kılıktan kılığa girdiği yıllardayız. Hiç bir bedel ödemeden şöhret olmak isteyenlere, medya zoruyla ‘hikaye’ yaratılmaya çalışıldığı günler…Günün modasına uygun, acı soslu bir hikaye oluşturdunuz mu işlem tamamdır. Reytinginiz yüksek, kazancınız bol olur. Nasılsa her şey paraya ve şöhrete endekslenmiştir bir kez. Acılarımızı da, anılarımızı da bu uğurda harcayabilir, gösteri dünyasına malzeme olarak sunabilirdik. Tüm bu yaşananlara karşın direnen, düşlerini satmamış, vicdanlı, dürüst insanların varlığı ve yaptıkları işler hayatı biraz daha çekilir kılabiliyor artık.
Hayat henüz böylesine kirletilmemişti doğduğum, büyüdüğüm yıllarda. Kartal’ın en güzel sayılan yıllarında geçmişti çocukluğum, gençliğim. Mahalle kültürünün, komşuluğun, mahalle arkadaşlığının olduğu yıllardı. İnsanlar tıpkı o filmlerin hayal kahramanları gibi fakir ama onurluydular. Örneğin, bir çıkar amacıyla kendilerine teklif edilen, hak etmediklerini düşündükleri parayı tüm yoksulluklarına karşın reddedebiliyor, karşısındakinin yüzüne çarpabiliyorlardı; ’50’li yıllarda Türkiye’yi “küçük Amerika” yapmak isteyen zihniyetin toplumda sınıf atlama düşlerini körüklemesine rağmen. Ülkeyi yönetenlerin her mahallede milyoner yaratma girişimleri, ne yazık ki insan kirlenmesinde önemli bir başarı da kazanmaya başlamıştı.
Yine de ’50’li 60’lı yıllar masal gibi yıllardır. ’70’lerde başlayan çözülme ve kirlenme, yaşanan toplumsal dönüşümlerle zaman içinde biçim değiştirir. Örneğin mahalle kültürünün olduğu yıllarda külhanbeyleri, haksıza karşı haklıyı, güçlüye karşı güçsüzü koruyan kabadayılar, mahallenin sözü dinlenen ağabeyleri varken, ’80’lere geldiğimizde bu güç dengeleri yerini devlet destekli mafya örgütlenmelerine bırakıyordu. Bu yeni ve kirli yapılanma egemenlik, savaşına girişmişti yaşadığımız alanlarda.
‘Hususi’lerden sonra damalı taksiler, ardından da minibüs dolmuşlar, kam-yonlar kaplar kentin sokaklarını. Oluşan yeni semtlere, mahallelere yolcu taşır dolmuşlar.
1950’li, 60’lı yıllar taşı toprağı altın kentin ‘cennet yılları’dır fakat ülkede köklü değişimlerin, gelişmelerin yaşandığı yıllardır da aynı zamanda. Bütün bu değişimler sinemaya da yansır. Seyirciyle köklü bağlar kuran sinema, bu yıllarda halkın en önemli “eğlencesi” olmuştur. Yeşilçam Sokağı’nda kümelenen ve sayıları hızla çoğalan film yapım şirketleri, yeni yönetmenler, yeni oyuncular ve bu kadroların ürettiği, sayıları her yıl artan filmler seyircileri hem büyük kentlerde hem de taşrada sinema salonlarına çeker.
Köyde yaşanan çözülmeler, geçim zorlukları, büyük kentlere göç, şantiyeye dönen kentler, kentlerde oluşan mahalle kültürü, komşuluk, mahalle arkadaşlıkları, kadın erkek ilişkileri, sefahat içinde yaşayan özentili azınlık, yoksullaşan çoğunluk, kısa yoldan zengin olma ve sınıf atlama düşleri toplumsal dönüşümler olarak yaşanırken, aynı zamanda Yeşilçam öykülerine de kaynaklık ederek beyazperdeden bizlere yansır. Unutulmaz filmler izler, unutulmaz oyuncular tanırız bu yıllarda, Yeşilçam filmlerinin büyüleyici dünyalarında kurulan öykülerle. ’60’lı yılların sonuna kadar sürer bu etki. Sonra büyü bozulur.
Kartal sahili, Maltepe, Süreyya Plajı, Küçükyalı, Caddebostan sahilleri, bu sahillerde yer alan plajlar benzeri zor bulunur güzelliklere, buralarda yaşayanlar için de yeri doldurulamaz anılara sahipti. Buralara ayrı güzellikler ve değerler katıyordu. Bütün bu sahillerde, istasyonlarda, plajlarda unutulmaz anılar biriktirmiştim, biriktirmiştik. Sahilin Kadıköy’den Kartal’a kadar doldurulması ve sahil yolunun geçmesiyle bütün bu güzellikler, anılar, oluşan kolektif toplumsal hafıza ve geçmişimiz yok edilmişti. Bu yok edişlere karşı çıkmak, yalnızca geçmişe el sürdürmemek için değil, geleceğimize sahip çıkmak içindi de aynı zamanda.
Birçoğumuz için artık ne Kartal eski Kartal’dı ne İstanbul eski İstanbul. Kentsel dönüşüm adı altında yeni yıkımlar, yeni yok edişler de sürüyordu bir yandan. Tüm bu değişimlere karşın doğup büyüdüğümüz, yaşadığımız ‘yer’le (ülke, şehir, ilçe, mahalle, sokak, ev) özdeşleşen anılarımız yaşam boyu peşimizi bırakmıyordu.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04