17 Haziran 2011

Bazı krizler sahici sorunlara dayanır ve önüne geçmekte zorlanırsınız. Onu en az zararla atlatmak için yönetim becerinizi ortaya koyarsınız. Bizimkiler genellikle tam tersi durum içeriyor. Kriz çıkarmayı alışkanlık edinmiş yönetim alışkanlığımız var.
Adeta kriz çıkarmadan duramayan bir karakter taşıyor. Hatip Dicle ile ilgili Yargıtay kararı seçimden önce çıkmayabilirdi ama çıktı. YSK muhtemelen ve mecburen bu kararın gereğini teknik olarak yerine getirmesi gerekirken işi seçim sonrasına bırakmayı tercih etti.
İlgili mahkeme mahsuplaşmayı kabul etti ve top yeniden YSK tarafına geçti. Bu durumda YSK tarafından milletvekilliğinde sorun yok, biçiminde karar çıkma ihtimali yükseldi. Ama iş bununla bitmiyor. Kısa süre sonra, tahliye kararının şu an tutuklu yargılandığı dava dolayısıyla verilip verilmeyeceğine yoğunlaşacağız
Önce sorun üretip sonra çözerek müthiş bir lütufta bulunulduğu algısı üzerinden siyaset ve pazarlık yapmak oldukça köhne bir yöntem.
Böylece hem toplumsal talepleri öteleme ve muhalefeti oyalama taktiği sergilenmiş oluyor hem kriz çözme maharetimiz sergilenmiş oluyor.Duvardan çıkarılan her çivinin izinin kaldığını pek dikkate almıyoruz. Dahası kaybettiğimiz zamanın değeri ise hiçbir anlam ifade etmiyor.
Nefesimizi tutmuş bekliyoruz. Mahkeme sağduyulu davranacak ve meclis açılırken bir kaos yaşamamızı engelleyecek mi? Tutuklu vekiller serbest kalırsa ardından başka krizlerin beklentisi ile yeniden nefesimizi tutmak üzere tetikte olacağız.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihini bilen kimse yok. Kimsenin öngörü ve planlama yapma şansı da yok dolayısı ile. 2012 diyenler olduğu gibi 2014 diyenler de var. İşimize hangisi gelirse onu tercih edeceğiz. Dahası şartlar hangi yönde davranmayı gerektirirse o yönde hamle yapacağız.
YSK karar alıp netleştirme sorumluluğunu üstlenmiyor. Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar partisi de somut bir düzenlemeye gitmiyor.Yumurta gelip dayandığında elbette bir karar verilecek. Böyle bir rejimin adına da demokratik parlamenter yönetim denilmeye devam edilecek.
Hiçbir şeyin açık olmadığı ve halk tarafından öngörülemediği bir ülkede daha, anlaşılır anayasa yazma iddiası  ne kadar inandırıcı olabilir ?

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği

Yüzsüzlük seferberliği

“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.

Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.

Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.

Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et