Kriz seven ülke
Fotoğraf: Envato
Bazı krizler sahici sorunlara dayanır ve önüne geçmekte zorlanırsınız. Onu en az zararla atlatmak için yönetim becerinizi ortaya koyarsınız. Bizimkiler genellikle tam tersi durum içeriyor. Kriz çıkarmayı alışkanlık edinmiş yönetim alışkanlığımız var.
Adeta kriz çıkarmadan duramayan bir karakter taşıyor. Hatip Dicle ile ilgili Yargıtay kararı seçimden önce çıkmayabilirdi ama çıktı. YSK muhtemelen ve mecburen bu kararın gereğini teknik olarak yerine getirmesi gerekirken işi seçim sonrasına bırakmayı tercih etti.
İlgili mahkeme mahsuplaşmayı kabul etti ve top yeniden YSK tarafına geçti. Bu durumda YSK tarafından milletvekilliğinde sorun yok, biçiminde karar çıkma ihtimali yükseldi. Ama iş bununla bitmiyor. Kısa süre sonra, tahliye kararının şu an tutuklu yargılandığı dava dolayısıyla verilip verilmeyeceğine yoğunlaşacağız
Önce sorun üretip sonra çözerek müthiş bir lütufta bulunulduğu algısı üzerinden siyaset ve pazarlık yapmak oldukça köhne bir yöntem.
Böylece hem toplumsal talepleri öteleme ve muhalefeti oyalama taktiği sergilenmiş oluyor hem kriz çözme maharetimiz sergilenmiş oluyor.Duvardan çıkarılan her çivinin izinin kaldığını pek dikkate almıyoruz. Dahası kaybettiğimiz zamanın değeri ise hiçbir anlam ifade etmiyor.
Nefesimizi tutmuş bekliyoruz. Mahkeme sağduyulu davranacak ve meclis açılırken bir kaos yaşamamızı engelleyecek mi? Tutuklu vekiller serbest kalırsa ardından başka krizlerin beklentisi ile yeniden nefesimizi tutmak üzere tetikte olacağız.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihini bilen kimse yok. Kimsenin öngörü ve planlama yapma şansı da yok dolayısı ile. 2012 diyenler olduğu gibi 2014 diyenler de var. İşimize hangisi gelirse onu tercih edeceğiz. Dahası şartlar hangi yönde davranmayı gerektirirse o yönde hamle yapacağız.
YSK karar alıp netleştirme sorumluluğunu üstlenmiyor. Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar partisi de somut bir düzenlemeye gitmiyor.Yumurta gelip dayandığında elbette bir karar verilecek. Böyle bir rejimin adına da demokratik parlamenter yönetim denilmeye devam edilecek.
Hiçbir şeyin açık olmadığı ve halk tarafından öngörülemediği bir ülkede daha, anlaşılır anayasa yazma iddiası ne kadar inandırıcı olabilir ?
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00