Fizik ya da dedikodu
Fotoğraf: Envato
Öyle oldu, böyle oldu, bilişsel devrim uç vermesinden çok uzun yıllar sonra ‘memeliler’ diye etiketlemeyi bilimsel bulduğumuz canlılardan farklılaşarak, yine bilimsel olarak ‘insan’ etiketi altında sınıflandırdığımız ve sonunda kendimizden (Sapiens insan) ibaret kalan bizlerin evrimsel gelişimini yönlendirdi, gelişimin biçimlenmesinde belirleyici etkenlerden belki de en önemlisi oldu; toplumsallaşma ve toplumsallaşırken esnek iş bölümü temelinde toplumsal yapılar oluşturma sürecini araştıranlar açısından en gizemli ve heyecan verici konu sanırım kimilerinin nasıl olup da soyut, varsayımsal kurgular üretmeyi başarabildikleri ve bu kurguların nasıl olup da başkalarının düşüncelerini ve uygun davranış biçimlerini doğrudan ya da dolaylı etkiyebilmiş olmasıdır.Uyku tutmayanlara hayallerinde koyun sürüleri oluşturmaları ve koyunları teker teker saymaları önerilir. Kimileri uykusuzluğun üstesinden gelmek için günlük yaşamlarında ‘zafer’ saydıkları başarıları abartıp kendi kendilerine bir daha, bir kere daha anlatırlar. Kimileri tasarımlarının ayrıntılarında enginlere açılarak uyuyakalırlar. Ben yüzümde tebessüm ifadesiyle uykuya dalmak isterim. Tutarım, günümüzden başlayarak kademe kademe önce yaşadığım onlarca yıla, sonra okuyarak anlamaya çakıştığım binlerce yıla, daha sonra uyku durumuna göre yüz binlerce yıl geriye atalarımız dediğimiz Homo Sapiens’in ilk on yıllarına dönerim; bir arada yaşayan bir topluluk bireylerinin önce kendi aralarında, sonra yakınlarındaki, giderek daha uzaklardaki birlikte yaşayan başka toplulukların bireyleriyle iletişim kurmalarını tasavvur eder ve aralarındaki, beynimin uykuya hazırlık bölümüne nakşettiğim hayali konuşmalarla eğlenirim. Topluluk bireylerinden kimileri ciddi konulara eğilir, evrenin sırrını çözmek ister, fizikle, biyolojiyle haşır neşir olur; kimileri doğada olup bitenin suretinde bir arada yaşamanın kurallarını bulmaya çalışır, felsefe yapar, sosyoloji kurgular, hukuk icat etmeye uğraşır; kimileri kurulmaya başlayan esnek iş bölümünden kendi ve kendi gibilerin lehine güç, güce dayalı çıkar sağlamanın yollarını arar, ekonomiyi icat ettiğini haykırır; kimileri çeşitliliklerini teke indirmeyi ve tekliği çoğunluk ya da çoğulculuk fikriyatıyla süslendirmeyi zanaat edinir, uyduruk siyasi düşünceler üretir; kimileri kendi gibi olmayı beceremeyenleri ortadan kaldırmanın hesaplarını yapar, cezalandırmanın, korkutmanın, yok etmenin sanatıyla uğraşır, savaşı keşfeder ve uygular; kimileri olup biteni kendince kurgulayıp betimler, anlatır, sanata ulaşır; kimileri bireyleri tekleştirmenin yolunu bireylerin kendilerini yarattığını sandıkları farklı somutluk sembollerini soyutta tekleştirmede arar ve tek tanrı inancıyla dinlere doğru yol alır. Bunlar arasındaki hayali konuşmaları tasavvur ederken uyuyabilirsem ne âlâ, uyuyamamışsam ciddi konulardan kopmaya başlarım. Öyle ya, insanlar sadece fizik, biyoloji, kimya, matematik, sosyoloji, hukuk, ekonomi, siyaset vb. gibi ciddi ve derin konuları konuşarak ilişki kursalardı, ‘insanlık’ ne kadar da sıkıcı olurdu!.. Uyuyabilmek için en geriye döner, birlikte yaşayan bir topluluk bireylerinin önce kendi aralarında, sonra yakınlarındaki, giderek daha uzaklardaki birlikte yaşayan başka toplulukların bireyleriyle kurduğu ilişkilerdeki ‘dedikodu’ faslını düşlerim. Sırf bilimden ibaret ciddi ve derin konular topluluğu evrilip evrilip şimdilik dünyanın her karış toprağına ayak basan milyarlarca bireyden oluşan bir türün topluluğu haline gelemezdi, eğer ‘dedikodu’ bilişsel devrimin belki de kendinden sonra olacakları tetikleyen temel etken olmasaydı!
Dedikodu, aslında, gerçekte olmayan, geçeklikle bağı bulunmayan tasavvur edilmiş kurgusal olguları gerçekmiş gibi sunabilmeyi; herkesi bu kurgunun gerçekliğine inandırarak ve herkesin bu kurgunun mutasavver gereklerini yerine getirirken gerçeği yaşıyormuş sanmalarını başarıp özünde kendi kurdu olan güçlünün ardında, önünde, sağında, solunda onu korurcasına saf tutmalarını sağlayan söylentinin sözüm ona sanatıdır.
Uyku tutmayan gecelerde, böyle düşüne düşüne, dedikodu üzerine çeşitlemeler yapa yapa, hem yüzümde sevimli bir tebessüm uyuyakalırım, hem şu barış içinde geriye dönüşü çok zor olan milli irade devletini meşrulaştırmanın son aşamasında, yani seçim sürecinde, dedikodu sanatının günümüz dekoratörlerindeki fikriyatın tarihsel/toplumsal evrimsel kaynağını keşfetmiş oldum: Fizik ya da dedikodu (gerçeklik/söylenti) ikileminde dedikoduyu seçen ilk bireylerin tasavvurları şimdiki dedikodu dekoratörlerinin ham maddesi olmuş meğer…
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02