30 Mayıs 2018

Bazen ‘Dilimizin ucundadır, söyleyemeyiz. Bazen de kelimeler kifayetsiz kalır. Ama hangi kelime, hangi dil?

Bazen bir kelime yasaktır dünyanın sadece bir ülkesinde / bir dilinde, misal “eşitlik, özgürlük, kardeşlik”. Bazen bir dil yasaktır bir zaman diliminde, dünyanın tek bir ülkesinde: Türkiye / Kürtçe.

Bazen sadece dünyanın bir ülkesinde/ bir dilinde başka hiçbir dilde olmayan kelimeler. Misal Japonca’da komorebi  yani  ‘Güneş ışınlarının ağaçlar arasından süzülüp yarattığı alacalı ışık’.

Bazen de dünyanın tüm dillerinde aynı kelime kendi meşrebince akıp gider bir dilden ötekine: Misal Dicle, Dijle, Tigrid, Tikrit, Tiger...

Bazen tarihin derinliklerinden gelir bir kelime, bazen laboratuvarda veya akademide bilim insanınca üretilir.

Misal ‘agnotoloji’ yani ‘bilgisizlik bilimi’...

Bazen de bir kelime / isim ebediyen tarihin derinliklerine gömülür. Bilerek, isteyerek, taammüden: Misal bir hastalık adı olarak ‘Reiter’.

Bugün bunlardan ikisini öne aldım yazımda: ‘agnotoloji’ ve ‘Reiter’.

Ali Şeraiti “İnsan kendisini alıkoyan şeylere ‘hayır!’ dediğinde var olur.” der. Reiter isminin tıp alanında bir hastalıktan silinmesi bu bağlamdadır. ‘Reiter’ adının bir hastalık adı olmaktan çıkartılması tıp biliminin insanlığa karşı işlenmiş suçlara bulanmış kirinden arınma iradesinin tezahürüdür. Yine ‘hayır’ demeyi ‘yaratıcı cesaretle’ buluşturma halidir. Özünde, Nazizmin kalıntılarının tıp disiplininden silinmesinin somut bir karşılığı Reiter adının değiştirilmesi. Artık tüm dünyada ‘Reiter Sendromu’ diye bilinen hastalık ‘Reaktif Artrit’ olarak ifade edilmekte.

Dr. Hans Conrad Reiter bundan tam yüz yıl önce 1916’da Almanya’da ‘bakteriyel kökenli olmayan idrar yolları iltihabı, göz iltihabı ve eklem iltihabının’ bir arada olduğu bir hastalık hali tanımladı ve bu sendroma kendi adını verdi. 1940’lı yıllarda uluslararası tıp dergileri de ‘Reiter Sendromu’ ismini kullanmaya başladı. Dr. Reiter, 1969 yılında 88 yaşında öldüğünde ne hazin ki hâlâ ‘saygın’ bir bilim adamı olarak anılmaktaydı. Derken Pandora’nın kutusu yakın yıllarda  romatizmal hastalıklar konusunda dünyanın sayılı dergilerinden Journal of Clinical Rheumatology’de Dr. Wallace ve Weisman’ın yayımladıkları araştırma ile açıldı: Dr. Reiter, Nazilerin en önde gelen doktorlarından, 1932’de Hitler’e bağlılık yemini eden profesörler grubundandı. Binlerce esirin öldürüldüğü Nazi toplama kamplarındaki deneylerin aktörlerindendi.”

Benim kuşağım ‘Reiter’ tanısını çokça kullandı. Adının ‘Reaktif Artrit’ olarak değiştirilmesini ise bir güncelleme olarak algıladı. Nazizmin izlerinin tıptan silinmesini çok az hekim bilebildi. Hatta bilmeden hâlâ kullananlar var. Oysa tüm tıp kitapları bir dipnot ile de olsa bu bilgiyi, Nazi savaş suçlusu hekimlerin adının tıp literatüründen silinme yolunda olduğunu paylaşmalı. Yoksa devreye ‘agnotoloji’ yani ‘bilgisizlik bilimi’ girmeye teşne.

‘Agnotoloji’ kelimesinin tedavüle girmesi ise 1995 yılına tekabül eder. Proctor’un çalışmalarının ışığında, Proctor ve Berkeley Üniversitesinden Dil Bilimci Iain Boal birlikte bu adı bilime kazandırdılar. Ve, “Kasıtlı olarak cehalet yayma konusunun incelenmesini” agnotoloji (bilgisizlik bilimi) olarak adlandırdılar.

Agnotoloji kelimesinin isim babası Proctor, esas olarak “Tütün endüstrisinin ürün satmak ya da çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı ve yalan bilgi yaymasını” inceleyerek yola koyuldu. Öncelikle de “Sigara ile kanser arasındaki bağlantının gizlenmesini” inceledi. Derken, çeper siyasete kadar ulaştı. Günümüzde yazılı ve sosyal medyada trol ve trolleme faaliyetleri, özünde kasıtlı olarak cehalet yayma, bu doğrultuda gerçeğe dair şüphe yaratarak, bazen de tek bir gerçekten gerçek dışı çoklu algı yaratarak agnotolojiyi siyaset alanına taşıdı.

Bugün az da olsa karşılığı olmayan kelimelerden bahsettim. Misal bir başka dilde “Kütüphanede kitaplara bakarkenki duruşa” ahennyidi denmekte. İnsan bunu duyunca ‘duruşlarımıza dair’ yeni kelimeler özlüyor. Misal, ‘OHAL’e karşı duruş’, ‘Barış Akademisyenlerinin KHK ile ihracına karşı duruş’ gibi. Zor günlerden geçiyoruz. Zorluğu aşarken kelimeler kifayetsiz kaldığında diğer dillerden ödünç kelimeler almak mümkün. Bazen, ‘waldeinsamkeit’ (Almanca / ormanda tek başınaymış gibi olmak hissi’), bazen ‘ilksuartpok’ (Eskimo dili / biri gelsin diye beklerken duyulan öfke) bize iyi gelebilse de imtina etmek gerekiyor. Hiç olmadı Çek dilinden ‘Birinin cep telefonunu çaldırıp kapatarak sizi aramasını sağlamak’ adına ‘prozvonit’ kelimesini ödünç almayı öneririm. Ne demişler: Yalnızlıkta çareler tükenmez. Hele ‘Kalabalıklar arasında kendimizi yalnız hissediyorsak’.

Sağlıcakla kalın.

Evrensel'i Takip Et