31 Mayıs 2018 00:43

Yeni sistemin ilk seçimi

Yeni sistemin ilk seçimi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin halkın en temel, ekonomik, toplumsal ve demokratik taleplerini karşılayacak, başta işçi ve emekçiler olmak üzere, yoksul emekçi kesimlerin (onların tabiriyle fakirlerin) yaşadığı ağır ekonomik ve sosyal sorunlarından kurtulmasına yardım edecek adımları atma olanaklarını büyük ölçüde yitirdiği bir dönemde seçime gidiliyor.

OHAL koşullarında devletin bütün olanakları, yazılı ve görsel medyanın çok büyük bir bölümü iktidar cephesinin (AKP+MHP) seçimi kazanması için seferber olmasına rağmen, beklenen seçim havası hâlâ oluşmuş değil. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimi tarihi yaklaştıkça, AKP-Erdoğan ve destekçilerinin ‘baskın seçim’ kararı alınırken yaşadıkları yüksek öz güvenin yerinde yeller esiyor. Öyle ki, seçimlere sayılı günler kalmasına rağmen AKP’nin kendi sadık seçmen kitlesini bile seçim için motive etmekte zorlandıkları görülüyor.  

İktidarda kalmak isteyen ya da iktidara aday olan partilerin, seçim vaatlerinin gerçekçi ve uygulanabilir olması gerekirken, 24 Haziran seçimleri açısından bambaşka bir durum söz konusu. 24 Haziran sonrasında ülkeyi en çok oy alan parti ya da partiler değil, doğrudan doğruya cumhurbaşkanı yönetecek. 24 Haziran ya da 8 Temmuz sonrasında tek bir parti ya da partilerden oluşan bir hükümet kurulmayacak. Seçime girecek partiler tarafından bol keseden ortaya atılan seçim vaatlerinin Meclise giren partiler tarafından mı, yoksa seçilecek cumhurbaşkanı tarafından mı hayata geçirileceği konusunda ciddi bir kafa karışıklığı var.

Erdoğan’ın AKP’nin seçim vaatlerini sıralarken ifade ettiği ‘Güçlü Meclis, Güçlü Hükümet, Güçlü Türkiye’ sloganı abartılı olduğu kadar, gerçeği de yansıtmıyor. 24 Haziran’da, 16 Nisan referandumunda şaibeli bir şekilde kabul edilen ve Meclisin varlığı büyük ölçüde sembolik hale getirilen ‘yeni sistem’in ilk seçimi yapılacak. Devletin yönetim sistemi baştan aşağı değiştirilmiş olmasına rağmen, partilerin seçmenlere yönelik vaatleri ve bu vaatleri nasıl hayata geçirecekleri konusunda tam bir kafa karışıklığı olduğu görülüyor.

24 Haziran sonrasında ülke yönetimi, cumhurbaşkanının merkezinde olduğu hükümet sistemi üzerinden tek imzayla çıkarılacak kararnamelerle yönetilecek. Yeni sisteme göre uzun süredir dillerden düşürülmeyen ‘Milli irade’nin temsilcisi parlamento değil, tek başına Cumhurbaşkanı olacak. Cumhurbaşkanı bakanlıkları istediği gibi düzenleyecek, bakanları parlamento dışından atayacak, bütçeyi yapacak, bürokratları atayacak, yasama, yürütme ve yargı üyelerini büyük ölçüde tek başına belirleyecek. Yeni sistemde cumhurbaşkanı devlet yönetimi ile ilgili her konuda belirgin bir şekilde söz ve karar sahibi olacak.

Türkiye’de seçmenlere ‘Ülkenin en temel sorunları nelerdir?​’ sorusu sorulduğunda ağırlıklı olarak ekonomik sorunlarla ilgili yanıtlar veriliyor. Uzun süredir ilk kez, ülke nüfusunun ezici bir çoğunluğu ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeler konusunda benzer düşünceler ifade ediyor. Öyle anlaşılıyor ki, 24 Haziran seçimlerinde ekonomide yaşanan gelişmeler ve seçim sonrasında uygulanması kuvvetle muhtemel ‘kemer sıkma’ politikaları, seçmenlerin oy tercihlerini, cumhurbaşkanı adayları ve partilerin alacakları oy oranlarını önemli oranda etkileyecek.

Seçmenler, 24 Haziran’da tercihini yaparken geçmişteki ekonomik durumu ile mevcut ekonomik durumunu karşılaştıracak ve ona göre karar verecekler. Ekonomik gelişmelerden en çok etkilenen ve geçmişte AKP’ye şu ya da bu gerekçeyle oy vermiş olan işçiler, kamu emekçileri, çiftçiler, küçük esnaf vb. kesimlerin içinde bulunduğu maddi koşulların oy tercihlerinde ne kadar belirleyici olacağını hep birlikte göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa