‘Korkunun ecele faydası yok’ meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Ülke sathında her şey yolunda giderken önce Gezi’de başlayıp, akabinde de köklerinin sekiz bölü üçü dışarda, geriye kalan küsuratı da milli sınırlarımız dahilinde yuva kurmuş “hain”lerle el ele vererek, su altından saman yürüterek tezgahladıkları bir tufanın eşiğine bir yaz akşamı ansızın toslayınca, tabii ki milletçe önce feleğimizi şaşırdık, ardından da kara bahtımıza, kem talihimize, ispirtolu kalemle yazılmış alın yazımıza her zamanki gibi yine sil baştan verip veriştirdik...
Aslında şu ya da bu nedenlerle işlerimiz terso gittiğinde, beceriksizliğimizin nedenlerini boy aynalarının karşısına geçerek öncelikle kendimizde aramaktansa, her defasında kara bahtımıza, kem talihimize, alın yazımıza kızmayı hüner belleyip, diğer yandan da Tanrı vergisi bu “kader”imiz karşısında boynumuzun kıldan ince olduğunu dillendirip, böylece kısa yoldan sanki teselli mi buluyoruz ne!
Attığımız, atacağımız her adımla birlikte kimilerimize göre belki ağız alışkanlığıyla, kimilerimize göre de “iman, inanç, itikat, tarikat” falan feşmekan nedeniyle sıkça tekrarladığımız “Allah isterse...Allah'ın izniyle...”diye başlayan girizgahlarla daha yolun başında hani tövbe tövbe sorunlarımızın hallini, seyrini ilk andan itibaren Tanrı Baba'mıza “havale” ederken, acaba işin kolayına mı kaçıyoruz?..
Nitekim şu veya bu kulvarlardaki başarılarımızla övünüp gurur duyarken, öte taraftan da yanlış hesaplar, yampiri davranışlarımız sonucunda affedersiniz burnumuz bilmem neye saplandığında nedense suçlu olan, ayaklarımıza çelme takan hep “kader”imiz oluyorsa, ehh o zaman bu işte bir tuhaflık yok mu?
Mesela şu sıralar milletçe huzura, rahata kavuşacağımız umuduyla yeni bir seçimin arifesindeyken, meydanlarda boy gösterip başa güreşen bilumum siyaset erbabının üsluplarının yanı sıra, keza birbirlerine özel ulak postaladıkları sıfatlara bakılırsa; görünen o ki, “Allah'ın izniyle” çıktıkları bu yolda “kader”imiz avara kasnak misali aynı minvalde boşu boşuna dönüp duracak!
Hesapça demokratik, laik, sosyal hukuk devletimizde son zamanlarda yapılan anayasa değişikliğiyle birlikte zaten on altı yıllık iktidarları boyunca “tek adam” hegemonyasıyla sürdürülen yönetim tarzımız, bundan kellim gari her şeye “kadir”,her şeye “muktedir” bir “cumhurumuzun başı”nın neredeyse iki dudağının arasından vereceği direktiflerle yönetilecek...
Neden?
Çünkü cumhurumuzun başkanı olmak için sesleri kısılıncaya kadar vaatler üstüne vaatler yağdırıp; böylece cepleri ezelden beri delik, iki yakaları bir türlü bir araya gelmeyen halkımızın kahir ekseriyetinin bir bakıma akıllarını çelerek sürdürülen bu beyin yıkama furyasının temelinde yatan asıl niyet, kimilerinin indinde Çankaya'ya kapağı atmak sevdasıyken, bir diğerinin asıl amacı hayli zamandan beri Beştepe'ye serdiği postun, oturduğu maroken koltuğunun ansızın altından kayıp gideceğine dair korkulu rüyasıdır...
Ancak... Demokratik, hukuk devletimizin anlı şanlı bayrağının dalgalandığı bu bizim diyarlarımızda, devletimizin başını, “kumandan”ını seçmek için ulusça gün sayarken, beri yandan aynı şekilde cumhurumuzun başkanlığı için adaylığını koyan bir diğer “vatandaş”ımız, üç adımlık hücresinde volta atıp, bu yarışa bu denli “eşit” şartlarda hazırlanıyorsa; demek ki devletimizin, mülkümüzün temelini oluşturan “adalet” ten yana memleket sathında “Allah’ın izniye...” bundan böyle her şey çok daha parlak yarınlara doğru “inşallah” yelken açacak Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30