Ne demek isteniyor?
Fotoğraf: Envato
Seçim öncelerinde partilerin vaatlerini sıralamaları usuldendir. Oylarını verip, daha sonra pasif bir izleyici olarak köşelerine çekilmesini bekledikleri “seçmenlere” eğer yönetime gelirlerse neleri kazandıracaklarını sıralarlar. Politikayı burjuva tarzda yapmayı kendi çizgilerinin temeli olarak kullanan düzen partilerinin neredeyse hiç birisi kötü bir gelecek vadetmez. Önlerinde sıkıntılı bir dönem görünüyor olursa, başta biraz zorluk olsa da bunu atlatınca güzel günler görüleceği mutlaka bu vaatlere eklenir. Ama halk kitlelerinin çalışma ve yaşam koşulları sürekli geriye gider.
Bu kez de öyle oldu. Düzen ve sermaye partileri bildirgelerini, beyannamelerini açıkladılar, vaatlerini sıraladılar. Bu sırada diğer partilerin girmedikleri bir konuya MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin bodoslama girdiği görüldü. Bu konu “kader kurbanlarına af” meseleydi. Ama bunun için seçilen yöntem özellikle dikkat çekiciydi. Bahçeli, Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın adlarını vererek bunların da affedilmesini istedi. Bilindiği gibi bu kişiler “suç örgütlerini” yönetmekten ceza almışlar, “mafya olarak bilinen nitelenen işlere” bulaşmışlardı. Bahçeli bununla da kalmadı Çakıcı’yı hastanede ziyaret etti, birlikte fotoğraflar paylaşıldı vb...
Olay “kader mahkumlarının” -kapitalist sistemde kim “kader mahkumu” değil ki?- ailelerini beklentiye sokmak, onlardan oy devşirmek olarak değerlendirilebilecek sınırların ötesindedir. Bahçeli, Çakıcı’nın geçmişte “Devlete yararlı işler yaptığını” hatırlatmakta, “Bunu bilen bilir” demektedir. İktidar sahiplerinin mafya ve benzeri suç örgütlerine zaman zaman “bazı işleri havale” etmiş olması bir sır değildir. Bahçeli’nin seçimler öncesinde bütün bunları hatırlatmasının farklı bir anlamı olmalı. Ne demek isteniyor acaba? Bazı seçmen grubuna demek istenen şu olabilir mi: “Eğer Cumhur İttifakına oy vermezseniz başınıza türlü işler gelebilir.”
Biz bu tehditlere yabancı değiliz. Önceki seçimlerde de “Eğer AKP’ye oy verilmezse beyaz Torosların yeniden devreye gireceği” tehdidi özellikle Kürt halkına yöneltilmişti. MHP lideri Bahçeli, Çakıcı, Kürşat vb. gibi arkası karanlık kişilere af çıkarılmasını önererek bu eski tehdidin güncellenmiş bir halini ortaya yere getirmiş olmaktadır. Bahçeli’nin “devletin bekası” gibi konularda kendine göre stratejik tutumlar aldığı bilinmektedir. 7 Haziran seçimleri sonrasında yeni seçimlere kapıyı açması örneği ve özellikle Kürt sorununun baskı ve şiddetle “çözülmesi” için koşulsuz olarak iktidara verdiği destek ortadadır. Bahçeli şimdi de tek adam, tek parti diktatörlüğüne gidilmesine koşulsuz destek vermektedir.
Bu arada iktidar da, ortağı Bahçeli’yi doğrularcasına yeniden “Kandil Seferleri” üzerine gerici bir rüzgar estirmenin peşine düşmüştür. “Kandil’e bayrak dikilmesi”nin 24 Haziran seçimlerinde zafer getireceği üzerine hesapların yapıldığı anlaşılmaktadır. Ama anlaşılmayan şudur; sorun Kandil’in varlığı değil, Kürt sorununun varlığı ve demokratik ve eşitlikçi bir tarzda çözülmemesidir. Ülkeyi yönetenler, ülkenin güney sınırlarında neler olup bittiğini görmüyor olamazlar. Geçen yıllarda Kürt sorunu sadece ülkenin iç sorunu olmakla kalmadı, tüm bölgeyi ve uluslararası politikayı yakından ilgilendiren bir sorun haline geldi ve ne geçmişte ne de bugün şuraya buraya bayrak dikmekle çözülebilecek bir sorun oldu, bu boyutları çoktan aştı.
Ancak seçim bildirgeleri yayımlayan partiler sadece sermaye ve düzen partileri değil. Emek Partisi yayımladığı bildirge ile Kürt sorununa demokratik bir çözümün nasıl gerçekleşeceğini kamuoyuna açıkladı. Bu Bildirgenin Halk Egemenliği Halk Demokrasisi bölümünün 7. maddesinde şöyle denmektedir; “Ülkenin çok uluslu bir ülke olduğu resmen ilan edilerek tüm ulusal baskı ve ayrıcalıkların kaldırılması. Bütün uluslar ve ulusal topluluklarla diller arasında tam hak eşitliği. Başta Kürt ulusu olmak üzere bütün uluslara ayrı devlet kurma hakkı dahil kendi kaderini tayin hakkı. Zorunlu tek devlet dili uygulamasının kaldırılması. Bütün uluslara ve ulusal topluluklara kamu hizmetlerinden ana dilinde yararlanma hakkı.”
Bu başka partilerin bildirgelerinde göremeyeceğimiz bir yaklaşımdır. Emek Partisi seçimlerde kendi asgari ve azami programı -Emek Partisinin nihai hedefi sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumun kurulmasıdır- temelinde çalışma yürütürken, Tek adam, tek parti diktatörlüğünü’ engellemek için 24 Haziran seçimlerinde de HDP ye ve Demirtaş’a oy verilmesi gerektiği çağrısını yapıyor. Evet ülke tarihi önemde olan bir seçime gidiyor ve halk hareketinin ve demokrasi mücadelesinin gelişebilmesi için tek adam tek parti diktatörlüğünün önünün kesilmesi gerekiyor.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37