09 Haziran 2018 00:13

Faiz mi, kur mu?

Faiz mi, kur mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yabancılar Türkiye üzerinde oyun mu kuruyorlar? Doğrudur, kurabilirler. Peki, Türkiye de başka devletler üzerinde acaba oyun kurmuyor mu? Bu tür soruların yanıtları çok nettir. Her devlet komşusu olduğu ya da ihtilaflı olduğu veya gücü yettiği devlet üzerinde oyun kurar ya da kurmaya çalışır. Yeryüzünde devletleşme filizlendikçe, devletlerarası casusluk da itibar kazanmaya başladı.  ABD’nin son seçimde Rusya ile düştüğü ihtilaf ortadadır. Keza Avrupa Birliği ülkeleri ile Rusya, hatta ABD arasında zaman zaman ortaya çıkan ihtilaflar ülkeler arasında dipten seyreden gerginliklerin resmidir. Bu karmaşa içinde, uluslararası olağan ilişkiler ihtilafını iç politika malzemesi yapmak, anlayan seçmen nezdinde politikacının ülke yönetimindeki zafiyetinin işaretidir.

Faiz meselesindeki dış güçler savı ise hepten abesle iştigaldir. Şöyle ki, AKP’nin yüksek sadakatle sürdürdüğü ve ara sıra elde ettiği sonuçlarla övündüğü(!) 2000 IMF-Derviş planı, defalarca bu sütunlarda ifade etmeye çalıştığım gibi, başlangıçta kur-riski, ikinci dönemde ise kur maliyeti yaratacak süreç olarak programlanmıştı. Planın böyle tecelli etmesi tabiatıyla şart değildi, eğer akılcı ekonomi politikası uygulanabilse idi! Akılcı ekonomi politika, bol ve görece ucuz dış kaynağın akılcı yatırımlara yönlendirilerek ihraç edilebilir iç üretimin desteklenip, faizin üzerinde kaynak yaratabilecek alanlara tahsis edilmesi şeklinde olabilirdi. Oysa biz ne yaptık? Canım paraları kısa sürede bol emek istihdamı yanında, alt üretim alanlarını harekete geçiren, göz boyayıcı binalara gömdük. Kentsel alanlarda rant yarattığı savlanan bu verimsiz yatırımlar bir yandan nüfusu belirli kentlere yığarak kanserojen kentler oluşturdu, diğer yandan da sanayi yapımız üretimden montaja savruldu. Ruhsuz binaları Ortadoğu’nun görgüsüz zenginlerine pazarlayarak kültürümüzü yozlaştırmaya yöneldik. Bu arada finans kesiminin destekleri ile de “hem borçlu hem de ev sahibi” sözde yerli kentliler yarattık. Bu insanlar aslında bankaların evlerinde oturduklarının farkına varamadan sanal zenginliğin coşkusunu yaşarken, döviz ve faiz birbiri ile yarışarak yükselirken durumu idrak etmelerine yardımcı oldu. İktisadi süreçler karmaşık ilişkilerle seyreder, ancak zaman zaman üste çıkan kabarcıklar ya da krizler süreç ve politikalar hakkında her aklıselim insana bir şeyler öğretir.

Öne alınmış seçime giderken dövizin yükselişini doğru algılamamız için şöyle bir ufak deney yapalım. Kur ani olarak mı yükseldi, yoksa yükselirken aniden eğimini mi dikleştirdi. Kaba görüntüsü ile ikinci durumun daha geçerli olduğunu ileri sürebiliriz. Bu sav şunu gösteriyor ki, döviz yapay olarak baskılı tutulurken, seçim sinyali Türkiye’de finansal yatırım yapanlara bir mesaj iletti. Mesaj, kabaca, şöyle idi: İşler iktidarın da önleyemeyeceği şekilde hızla kötüye sürükleniyor, acil seçim yapıp, seçim ertesinde zecri önlemlere yönelinecek! Yani, orta dönemde ülke riski hızla yükseliyor. Bu durumda tabii ki, yatırımcılar daha güvenli alanlara kayacaklardı. Öte yandan ABD’de istihdam tedricen de olsa iyileşirken dünyaya saçılan paralar merkeze doğru yön değiştirecekti. Ülkenin 400 milyarın üzerinde dış borcu var, bunun yarısı kadar bölümü yıl sonuna kadar ödenmek durumundadır. Kısacası, seçim olmasa idi dahi piyasadan döviz toplanacaktı. Koşulların düğümlendiği bu ortamda bir de siyasilerin dışarıda ve içeride verdikleri cahilce sorumsuz beyanlar finansal alanda öfke yaratmamış, ancak hızla güven kaybına yol açmış oldu.

Bu durumda seçime doğru verilmesi gereken en ehvenişer mesaj olabildiğince kurun geriletilmesi olarak görüldü. Bunun yolu da faizin yükseltilmesidir. Yatırımlara ne zamana kadar önem verdik ki, seçime kadar da üzerinde hassasiyetle duralım!

Halkımızı para babaları ve orta halliler diye iki gruba ayırırsak, münavebeli ve birlikte kur ve faiz yükselişinden kimler yararlı, kimler zararlı çıkar acaba? Bu gidişatın müsebbiplerinin sorumluluktan sıyrılabilmek için dışta düşman yaratıp, içte otoriter yönetim oluşturmaktan başka çaresi olabilir mi?

Değerli okuyucularımın bayramını kutlarım, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir dinlence dilerim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa