Büyük sermaye seçimlerde kimi destekler?
Sermaye ve siyasi iktidar arasındaki ilişkinin, toplum tarafından fazlasıyla görünür olmaması gerekir. Bu ilişkilerin göze batacak bir açıklıkta yapılmaması burjuva demokrasileri açısından dikkat edilen bir husustur. Bu açıdan sermaye ve sermaye örgütleri genellikle kendilerini toplumun tamamının çıkarlarını savunan birer sivil toplum kuruluşu gibi sunmaya özen gösterirler. Ama sermaye ve siyasi iktidar arasındaki yoğun ilişkinin tüm aleniyeti ile ifşa olmasının önemsenmediği kritik anlar da karşımıza çıkabiliyor. Sermayenin kendi çıkarlarını doğrudan tehdit altında hissettiği hallerde, bu ilişkinin mahremiyeti önemini kaybediyor, birikimin devamlılığının her ne pahasına olursa olsun savunulması öncelik kazanıyor.
Seçimler bu açıdan kritik dönemeçlerdir ve sermaye bu süreçlere tabii olarak kayıtsız kalmaz. Ancak mevcut ayrıcalıklı konum ve imtiyazlarını, iktidar çevreleri ile kurduğu doğrudan ilişkileri, yağlı kamu ihalelerini tehlikeye atmak istemeyen büyük sermaye grupları genelde açıktan hiçbir burjuva partisi arasında bir tercih yaptığını ilan etmez. Bu durumda seçimlerden kim galip çıkarsa çıksın bu imtiyazları ve ilişkileri koruyabilmeyi sağlamış olurlar. Yanlış anlaşılmasın, sermayenin açıktan kimseyi desteklememesi, hiçbir tercihi olmadığı anlamına gelmez. Sermaye her zaman politik bir tercihe sahiptir ve ona uygun hareket eder, hatta doğrudan kendi temsilcilerini de politik oyuna dahil edebilir. Ancak bunu yaparken diğer siyasi partilerle doğrudan çatışmamayı tercih eder, ilişkilerini koparmaz ve açıktan karşı çıkmaz.
Kolombiya ve Meksika’da yakın gelecekte gerçekleşecek olan iki başkanlık seçimi ise istisnai bir durum ortaya koyuyor. Malum, Kolombiya ve Meksika bölgede sağ partilerin çoğunluğa sahip olduğu ve sol adayların başkanlık seçimlerinde şansının az olduğu iki ülke. Her iki ülkede de sağın oy potansiyeli soldan önemli ölçüde daha fazla ve bu açıdan mücadele aslında sağın farklı temsilcileri arasında gerçekleşiyor. Ancak ilk defa, iki ülkede de sol adayların önemli bir şansa sahip olduğu bir başkanlık seçimi ile karşı karşıya kalmış durumdayız ki büyük sermaye bu durumdan pek de hoşnut değil.
Kolombiya’da gelecek hafta ikinci turu gerçekleşecek olan seçimlerin ilk turunda (seveni de nefret edeni de bol olan Uribe’nin adayı) Iván Duque ile sol aday Gustavo Petro birbirlerine yakın oy oranı ile ikinci tura kalmaya hak kazandılar. Bu durumda, Petro’nun arkasından gelen ve ikinci tura kalamayan diğer sağ adayların aldıkları oyların nasıl dağılacağı önem taşır hale geldi. Duque her halükârda avantajlı gözükse de bazı anketlerin ikinci turda her iki adayı da başa baş göstermesi finans çevrelerini endişelendirmeye yetmiş gibi gözüküyor. Petro’nun halkçı bir ekonomi için kamu bankası kurulması gerektiğini söylemesi, Kolombiya’daki tüm bankaların temsil edildiği ‘Bankacılar Birliği’nin tepkisini çekti. Bankacılık sektörü temsilcileri, Petro’nun ekonomik programının ülkeyi eski kriz günlerine döndüreceği, piyasalara pozitif bir mesaj vermediği ve ekonomik özgürlükleri kısıtlayacağı gerekçesi ile ikinci turda Duque’ye destek verdiklerini ilan ettiler.
Daha açık bir örnek ise Meksika’da yaşanıyor. Meksika büyük sermayesi, anketlerde en yakın rakibine şu an 20 puan fark atmış olan merkez-sol aday Andrés Manuel López Obrador’un Başkan olması kabusu ile baş etmeye çalışıyor. Yakın zamana kadar bu ihtimalle baş etmekte az da olsa başarılı olmuş olan sermaye grupları, seçim yaklaştıkça ümitleri tükendiğinden olsa gerek, açık bir biçimde Obrador’a muhalefet etmeye başladılar. Pandoranın kutusunu dünyanın en zenginlerinden biri olan Carlos Slim geçen ay açmış, mimarlığını damadının yaptığı Meksika’nın yeni havalimanı projesini tekrar değerlendirmeye alacağını söyleyen Obrador’a karşı tepki göstermişti. Slim’i ülkenin en büyük maden şirketlerine sahip olan Grupo México adlı holdingin sahibi Germán Larrea, çalışanlarına ‘popülist bir adaya’ oy vermemeleri konusunda bir mektup göndermesi ile takip etti. Üçüncü olarak ise ülkedeki en önemli perakende zincirlerinden birinin sahibi olan Alberto Bailleres çalışanlarına benzer bir mektup gönderdi. Holding sahiplerinin finansal olarak diğer iki adayı destekledikleri herkesin malumuyken, aleni olarak seçimlere müdahale etmeleri yeni bir evreye geçildiğinin göstergesi. Meksika’nın en zengin üç iş adamının seçimlere açık müdahalesinin münferit bir karar olmadığını gösteren şey ise ülkenin en büyük sermaye ve iş insanı örgütü olan Coparmex’in bu kararların ve işçilere gönderilen mektupların ifade özgürlüğünün bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde açıklaması ile bu kampanyayı desteklemesi olmuştur.
Bölgedeki diğer örnekleri de göz önünde bulundurduğumuzda, bugün için büyük sermayenin kendi politik programlarından en ufak bir sapma ihtimaline bile tahammül edemediklerini söylemek mümkündür. Bu açık müdahalelerinin seçim sonuçlarına ne kadar etkili olacağını ise çok yakın zamanda görmüş olacağız.
Evrensel'i Takip Et