11 Haziran 2018 23:56

Atom bombası sen nelere kadirsin!

Atom bombası sen nelere kadirsin!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir küçük ülke düşünün ki 1950 yılından beri, 68 yıldır dünyanın en büyük erk odağının ablukası altında. Ve fiili olarak devam eden “savaş hali” söz konusu. Kuzey Kore’den söz ediyorum.

Küba da benzer kaderi paylaştı yarım asırdan fazla.

Bugün Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un Singapur’da buluşuyorlar.

Kore, dünya güçlerinin kavgası ile bölünmüş olarak kalan son ülke. Kuzey Kore ve Güney Kore Başkanlarının birbiri ile samimi kucaklaşması, aslında insanlığa umut veren bir görüntüydü. Büyük güçler fırsat verse mümkünmüş demek.

Bu buluşmayı Kuzey Kore’nin onurlu dik duruşu sağladı.

ABD karşısında zafer kazanan Vietnam bu ablukayı daha erken kırmıştı. En son Obama, üç Amerikan başkanı Vietnam’ı ziyaret etti. Ve Vietnam’a silah ambargosunun kalktığını söyledi. Havana’yı ziyaret etmeyi de ihmal etmedi.

Ankara ve Sovyet yönetimi 2. Dünya Savaşının patlamasından önce oldukça iyi ilişiler içindeydi. İlk 5. yıllık kalkınma planı Sovyetlerden alınan ilham ve destek ile başlatılmıştı. Başbakan İnönü sık sık Moskova’ya gider olmuştu. 1938 yılında başlaması gereken 2.5 yıllık kalkınma planı, 2. Dünya Savaşı nedeniyle askıya alınacaktı.

Sovyetler Birliği’nin Nazizmin yenilgisine ağır bedeller ödeyerek yaptığı katkı onu bir dünya gücü haline getirdi.

Anti faşist direniş, bütün Avrupa’da sosyalist ve komünist partilerin büyük bir destek almasına neden olmuştu.

1945 yılında KP yüzde 25 oy ile Fransa’nın birinci siyasal partisi ve hükümet ortağı idi. İtalya’da, Finlandiya’da KP’ler hükümet ortağı idi.

İkinci Dünya Savaşının bitiminden sonra, Ankara, Sovyetlerle dostluk antlaşmasını yenilemek istedi.

Buna karşılık, Sovyet yönetimi üç konuyu aramızda tartışmalıyız dedi.  Birinci olarak, eskiden Rus çarlığı vilayeti olan Kars ve Ardahan iade edilmeliydi. İkinci olarak Boğazlar antlaşması, Sovyetlerin de güvenliğini dikkate alarak yenilenmeliydi. Üçüncü olarak sosyalistler ve komünistler, gerek Batı ve gerekse Doğu Avrupa’da olduğu gibi hükümette yer almalıydı.

Sovyet devrimini izleyen iç savaş ve emperyalist müdaheleler sırasında birçok Sovyet alanı terk edilmişti. Polonya, Romanya, Finlandiya’nın kazandığı bazı ekstra topraklar gibi… Buraların Sovyetlere dönüşü sağlandı. Aslında sadece Türkiye’ye yönelik bir talep değildi bu.

Bu sırada Sovyet-Batı ittifakında bir kırılma yaşanmadığı için, aslında Sovyetler istese Kars ve Ardahan’a girebilirdi. Kimsenin de tepkisi olmazdı. Zaten Londra’da da, Ankara 2. Dünya Savaşında ittifak gereği savaş girmediği için örtülü bir tepki de vardı.

Bunu o sırada Arpaçay Kaymakamı olan babamın anlatımlarından biliyorum. Ankara Kars ve Ardahan’ı boşaltmış, ordu Erzurum sınırına çekilmişti.

Fakat Sovyetler 2. Dünya Savaşının en ağır yıkımına uğrayan ülkeydi. Postdam Konferansında müttefiklerine hiçbir açıklama yapmayan Truman 4 gün sonra atom bombasını Hiroşima’ya bıraktı. Ve yeni bir maceraya atılmak istemeyen Sovyetler ihtiyatlı bir politikayı tercih etti.

1946 yılında Churchill ünlü konuşmasını yaparak Doğu Avrupa’ya “Demir Perde”nin indiğini ilan etti. Yunan iç savaşı endişeyi arttırdı.

1947 yılında KP’ler Fransa ve İtalya’da hükümet dışı bırakıldı

Soğuk Savaşın Churcill tarafından ilanından sonra 1948 yılında Polonya’da erkin KP’nin eline geçmesiyle, kamplaşma hızlandı.

Bu aynı zamanda ABD’nin Missuri zırhlısının İstanbul’u ziyaret ettiği yıldı.

Öte yandan Çin’deki iç savaş, 1949 yılında Çin Devriminin zaferi ile sonuçlanmıştı. Bu iç savaşa bir çok Koreli devrimci de katılmıştı. O sırada ve 1950 yılı başlarında  Sovyetler, BM’de Güvenlik Konseyindeki Çin’in üyeliğinin, Çin Halk Cumhuriyetine teslimi için kavga veriyordu. Bu nedenle BM toplantıları boykot ediliyordu. Daha seçileli bir iki ay olan DP Hükümeti, Meclis’in de onayını almadan balıklama Kore savaşının içine dalıverdi.

Türkiye’de ilk Barış Hareketi, Behice Boran ve arkadaşları tarafından Kore Savaşına karşı başlatıldı. (*)

Türk edebiyatında, Kore Savaşı pek işlenmemiş bir konu. Nazım Hikmet’in birkaç şiirinde kaldı bu konu. Neyse ki, harika bir spor doktoru olan Erdem Kaşıkçıoğlu nefis bir roman yazdı bu unutulmuş savaşa ilişkin (**)

Kore Halk Cumhuriyeti kurulunca, Güneydeki toprakların kurtarılması kavgası başlatıldı. Kısa bir sürede ülkenin yüzde 80’i kurtarıldı. Sovyetlerin boykotunu fırsat bilen ABD yönetimi, BM’den müdahele kararı çıkartmayı başardı. Bunun aracılığı ile, Kuzey Kore güçleri geriletildi. Bu sefer devreye Çin Halk Ordusu girdi, ortalığı sildi süpürdü.

ABD’li general Douglas Mc Arthur atom bombası kullanmaya niyetli idi. Ama Sovyetlerin ilk bombalarını parlatmış olmaları ile oluşmakta olan yeni dünya dengesi buna engel oldu. Çatışma bugüne değin pata durumunda kaldı.

Hey gidi atom bombası! Nelere kadirsin. Trump’ı da Kim Jong-Un ile buluşturdun ya!

Çin’in atom bombasının Nixon’u Pekin yollarına düşürmesi gibi.

(*) Bk: Derl. H. Mesut Çelebioğlu, Barış Zamanı, Marx21 yayınevi, Haziran 2018.
(**) Erdem Kaşıkçıoğlu, Üç Altın Gün/Her Yerde Ölüm Vardı, Belge Yayınları Kasım 2015.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa