Kapitalizmin Türkiye ayağında CEO değişimine ihtiyacı var
Fotoğraf: Envato
Bugün bayram, haftaya seçim. Organizma, bios, günlük yaşam, mikro; varlığın (sistemin; teorinin) kendisini açması olduğu kadar aynı zamanda ilerleme ve değişimdir. Pratik teoriden, teori pratikten başka bir yerde değil iç içedir.
Bugün bir iki küçük güncelden bir iki çıkarım veya kanaat paylaşacağım.
“Ne Yapar Eder…” İstihbarat ve Sızma Bilinçli mi?
Bugünlerde iftar, cenaze, kahvehane iki kişinin bir araya geldiği, hatta kendi başına kaldığı hemen her uzam ve zaman mevcut başkana ve başkanlığa kilitlenmiş durumda.
“Bugünkü bombayı duydun mu?” diye kimi heyecan kimi büyük bir kaygı içinde dost tanıdık komşu birbirini arıyor. “Bugünkü bombayı duydun mu?” WhatsApp, Face, Twitter, İnstagram, gerçek ve sanal gazeteler, televizyonlar “bomba bomba haber” diye başlıyor - eskiden flaş flaş denirdi, artık onun hükmü kalmadı, sansasyon bomba düzelinde, bombalama düzeyinde olacak; flaş haberlere aşılanmış artık bu topraklar.
Kandil operasyonu. Hangi açıdan baksak üzerinde çok durulması gereken bir konu. Ama toplum artık bombalara, savaşlara, ölümlere bile aşılanmış durumda.
Günün bomba haberi, başkan sandıkları ne yapıp edin tutun, HDP’yi, İyi Partiyi silin demiş.
“Mevcut başkan ne yapar eder bu sandıktan çıkar” gibi bir algı, özellikle de AKP’liler arasında muhalefet kanadından da daha çok konuşuluyor gibi ama bir farkla: Seçmeni kendi lehlerine konsolide etme güdüsüyle böyle bir yasa ve hukuk dışı algıyı ayakta tutmaya çalışıyorlar. Muhalefet de aynı algı ve yargı içinde ama arkasındaki gerekçe çok farklı: Ne yapıp edip seçimin baskılanacağı, sandıktan oy çalınacağına dair büyük bir kaygıyla. “Ne yapsak boşuna mı?” kaygısıyla.
“Ne yapar eder sandıktan çıkar!”, “Ne yapsak boşuna!” Virgül değil nokta. Bu iki söylem birleşip kendi kendini doğrulayan kehanete dönüşüyor, geçmiş seçimlerde AKP için işliyordu, bu seçimlerde muhalefet için işleyebilir.
Bunu çok şahsileştirmeden daha genel olarak ifade edersek “İktidara gelen ne yapar eder iktidarını garanti altına alır, onu sürdürmek için her şeyi yapar, iktidarını sürdürür. Benim kanaatim, kapitalist sisteme kadar işi genelleştirirsek, çanlar o kadar da mevcut başkan yönünde çalmıyor, tam da Türkiye’de bir CEO değişimi, bir kaptan değişimi ihtiyacı duyuluyor gibi.
“Ne yapar eder sistem kendini yeniler”, gerekirse şirketi veya ülkeyi iyi yönetemeyen CEO’yu, BAŞKAN’ı değiştirir. Yani “ne yapar eder sandıktan sistem/kapitalizm çıkar” söylemi bu kez AKP’nin aleyhine işliyor gibi. Hem sistemin sürdürümü hem de özellikle siyasi partilere biçilen, siyasilere biçilen TOPLUMSAL RIZANIN üretimi, bu kadar kamplaştırma sonunda zora girmiş durumda, bunu bizzat AKP ve Erdoğan yanlış yontmuş ve yönlendirmiş durumda, şimdi de işin içinden çıkamıyor, kamplaştırma stratejilerini o kadar kullandı ki ve aşındırdı ki sonunda TOPLUMSAL RIZAYI ÜRETEMEYECEK duruma gelmiş bulunuyor. O halde ister adına daha soyut olarak “sistem” deyiverin ister daha gerçekçi olarak “kapitalizm” deyiverin sonunda CEO’nun değiştirilme vakti gelmiş geçiyor.
Sistemin kendi içindeki adaleti veya kendine demokrasisi (liberal demokrasi) bile ilke ve yasalara, bloklara ve iş birliklerine ihtiyaç duyar, aksi takdirde kapitalistler kendi üstünlüklerini sürdüremez, birbirini yiyip bitirmeye başlar.
Türkiye örneği 1946’lardan beri kapitalistlerin “SÖMÜRDÜKLERİ”; Müslüman muhafazakarın ise “meşrulaştırıcı” ara ve tampon mekanizmaları oluşturdukları, toplumsal rızayı ürettikleri, bunun karşılığında “NEMALANDIKLARI” bir siyasal konsensüs üzerine kuruludur. Askerler de bunun baskı gücünü oluşturmaktadır.
Bu denge son 10 yıl içinde kendi içinde önemli oranda kırılganlaşmış bulunuyor, ortada bir dengesizlik hali var. Bunun kapitalizm ve NATO açısından anlamı; kapitalizmin Türkiye’ye özgül ayağının bir tamire, yeni bir beyaz sayfaya ihtiyacı olduğudur.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının ikide bir not düşürmesi buna delalettir, piyasalar buna delalettir.
Kaldı ki halk da, gençler de hep aynı yüzlerden, hep aynı güne uyanmaktan muzdarip.
DEVRİM İÇİN DELİLERE, İRADEYE İHTİYAÇ VAR
CEO değişiminin ötesinde büyük kısmı yapısal olduğunda seçim durumu ancak idare eder ama “kurtuluş” olmaz. Bu memnuniyetsizlik halinden başka bir dünya çıkarılması için sandık yetmez, hatta sandık liberal demokrasinin kendini tamir aracı, SANDIKLAR TOPLUMSAL RIZAYI ÜRETME aracı konumundadır.
“Deliye her gün bayram” mı, ondan emin değilim ama “Bir delinin hakkından ancak bir başka deli gelir” söylemi ile Komünist Manifesto’nun kapitalizm tanımlaması, eleştirisi ve devrim olanağı birbirinden çok uzak şeyleri anlatmıyor.
Devrim için şartlar çoktandır hazır, hatta tarihin her safhasında hazır da devrimcisiz devrim olmuyor, delilere ihtiyaç var.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15