14 Haziran 2018 23:12

Barış kazansın

Barış kazansın

Fotoğraf: Envato

Paylaş

24 Haziran yaklaşırken, ülkede aklıselim sahibi herkes nefesini tutmuş “acaba bu sefer kurtulabilecek miyiz?” diye düşünüyor. Acaba bu sefer kötülük yenilecek mi? Herkesin dilinde bir “İnşallah!” İnşallah bu sefer belayı defedeceğiz.

Toplumca çok gerildik. Patlamak üzere olan bir balon gibiyiz. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel hayatımız adeta bir karabasana dönüştü. Mutlu olan, gülen insan sayısı çok az. O mutlu azınlığın da başkalarının acısı üzerine bir saadet zinciri kurdukları herkesin malumu. AKP iktidarı 16 senelik iktidarı sonunda ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi. Henüz aşağıya düşmesek de, çok darbelendik. Araştırma şirketlerinin bulgularına bakılırsa, çoğunluk artık toplumu bir lastik gibi gerip istim üstünde yaşatan baskıcı iktidardan sandıkta hesap sormak istiyor.

Seçim gecesi neyle karşılaşacağımız ise hâlâ bir muamma. Umut hem var hem yok. Muhalefet partilerinin seçim propagandası sürecinde gösterdikleri performans göz boyuyor;  öte yandan hep kafalarda bir tuhaf düşünce: Bunlar ne yapar eder, yine kazanır! Sıradan seçmen biraz çaresiz, biraz da teslim oluşçu sanki AKP’nin seçim yolsuzluğu yapma ihtimaline karşı. Hemen arkasından daha büyük korkular, endişeler. Ya seçimi yolsuzlukla kazanırlarsa? O zaman insanlar sokaklara dökülür mü? Hakkını arar mı? Böyle bir hal olursa silahlı şiddeti günlük politikasına katık ederek yaşayan AKPgiller bu direnişe nasıl karşılık verir? 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar olma şansını kaybedince, seçimleri iptal ettirip yeniden seçime giden Tayyip Erdoğan, bu sefer de aynı şeyi yapabilir mi? Bu absürdlükler daha ne kadar devam edecek? Böyle, normal bir ülkedeki seçim sürecinde düşünülmeyecek şeyleri düşünerek gidiyoruz 24 Haziran’a doğru.

Ama şu var: Yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ülkenin uzun vadeli geleceğini çok derinden etkileyeceğini artık herkes anlamış vaziyette. Bunu nerden biliyoruz? Yediden yetmişe herkesin diline pelesenk olan “HDP barajı geçmeli, yoksa AKP yine Mecliste tek başına iktidar olur” sözünden. Sadece HDP’lisi değil, ama CHP’lisi de MHP’lisi de aynı konuda mutabık. Bu artık toplumun çoğunluğu tarafından anlaşılmış, adeta sınavda çıkacak en önemli sorunun doğru cevabı gibi belleklere kazınmış bir şey. İyi. Şu 16 sene içinde en azından çoğulcu demokrasinin faydalarını anlamışız.

Partilerin ve liderlerin seçim vaatleri ise bu seçimde etkisiz eleman. AKP ramazan ve kurban bayramında herkese 1000 lira, CHP gençlere bayramlarda 500’er lira verecek, HDP Genç Kart’a her ay 500 lira yükleyecek, İyi Parti kredi kartı borçlarını silecek gibi vaatler bu seçimde pek de itibar edilen şeyler değil. Çünkü herkesin derdi kurtuluşta. Hangi partiye veya adaya oy verirsek AKP’den ve Tayyip Erdoğan’dan kurtuluruz? Böylesi bir matematiğe kilitlendik. Süleyman Demirel’in 1991 seçimlerinde söylediği “Herkes ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum” söylemine benzer şekilde, neredeyse mevcut iktidardan kurtulmak için biz üste para vereceğiz; yeter ki ülke az çok normale dönsün. Bitmeyen OHAL rejimi kalksın. Mahkemeler adaletle işlemeye başlasın. Kuvvetler ayrılığı ilkesi yeniden uygulamaya geçsin. Haksızlıklar, hukuksuzluklar son bulsun.

Bu seçim propaganda süreci özellikle CHP’li ve MHP’li seçmene birkaç önemli şeyi hatırlattı: Demokrasi, eşitlik, adalet, insan hakları ve basın özgürlüğü gibi kavramlar önemlidir ve savunulması gereken şeylerdir. 21. yüzyılda 1920’lerin 30’ların ırkçı ulus mantığıyla siyaset yapmak artık gerilik ve bu toplumsal talepleri karşılamıyor. Bu nedenle, özellikle ana muhalefet partisi CHP’nin seçim propaganda sürecinde kullandığı çoğulcu, barışçı söylem dikkate değer. Muharrem İnce’nin Diyarbakır mitinginin kalabalık geçmesi ve barış tahayyülünü yeniden canlandıran sözleri umut verici. CHP’nin ve CHP seçmeninin, İYİ Parti ve İYİ Parti seçmeninin nihayet hapiste rehin tutulan Selahattin Demirtaş’a verdikleri olumlu mesajlar ve tutukluluğunun yanlışlığına dair beyanatları da olumlu. Umarız bunlar seçim propaganda sürecinin dayattığı zorlamalar olarak kalmaz. Bu karanlıktan ancak birlik ve demokrasiyle çıkabiliriz, başka yol yok.

Çok değil, 10 gün sonra hepimiz serbest irademizle oylarımızı kullanmak için sandık başına gideceğiz. Dileğimiz, bu seçim sonucunda ülkenin baskıcı, bunaltıcı, kahredici bir karanlıktan aydınlığa çıkma yolunda bir adım atması. İçinden geçtiğimiz büyük yıkım sonrası, barışçı, eşitlikçi ve adil bir sistemin inşası için demokrasinin yeniden hayata geçmesi. Seçim sürecinde verilen sözlerin tutulması; barış, eşitlik ve kardeşlik için atılan adımların seçim sonrasında unutulmaması.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa