16 Haziran 2018 23:59

Adile Naşit’in kahkahalarıyız

Adile Naşit’in kahkahalarıyız

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Maraş’ta vergi müfettişleriyle sahurda bir araya gelen AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal “Adile Naşit’in ninni okuduğu Türkiye çok güzel bir Türkiye’ydi.’ Valla o Türkiye sizin için çok güzel bir Türkiye olabilir ama o Türkiye bizim için tam bir kâbustu.” dedi.

Adam dünyada hiçbir şeyden zevk almadığı, hiçbir şeye gülemediği şikâyetiyle doktora gider. Doktor çeşitli önerilerde bulunur. Fakat adam bunların hepsini denediğini yine de bir sonuç alamadığını söyler. Doktor bu kez şehirde temsiller veren sirke gitmesini ve oradaki palyaçoyu seyretmesini salık verir; “O palyaçoyu seyret, mutlaka neşelenip güleceksin. O’nun dünyada güldüremeyeceği insan yoktur” diyerek. Adamın buna yanıtıysa şöyledir: “Ne diyorsunuz doktor! O bahsettiğiniz palyaço benim.

75 yılında Ses dergisinde Adile Naşit’le ilgili bir haber bu fıkrayla başlıyordu. Haber Darülaceze Çocuk Yurdu’ndaki çocukları ziyaret eden Adile Naşit’in çocuk özlemini ve kimsesiz bir çocuk edinmeyi düşündüğünü söylemesiyle ilgiliydi. Çünkü Adile Naşit çok sevdiği oğlu Ahmet’i 16 yaşında yakalandığı bir hastalık nedeniyle kaybetmişti. İçindeki çocuk özlemi ve acısı hiçbir zaman dinmez. Onun her gece televizyon ekranından masallarıyla büyüttüğü ‘kuzucukları’ bugün yirmili yaşlardalar. Filmlerindeki şen kahkahaları ise bugün yaşayan bütün kuşakların kulaklarında.

Babası Komik Naşit Bey, bizim yetişemediğimiz yıllarda Direklerarası’nda izleyenleri yıllarca nasıl güldürdüyse, Adile Naşit de bizi yıllarca filmlerindeki neşeli karakterleriyle güldürdü, zaman zaman hüzünlendirdi. O fıkra, Adile Naşit’in babası Komik-i Şehir Naşit Bey’i de iyi anlatmaktadır aslında. Ömrünü tiyatroya, insanları güldürmeye adamış ünlü Komik Naşit Bey, son yıllarını yokluklar, yoksulluklar arasında geçirmiştir. Öldüğünde ise yoksulluk ve birikmiş epeyce borcu kalıyor miras olarak, çocukları Selim Naşit ve Adile Naşit’e. Bir de tabii ki sanatı…

16 Haziran 1930 yılında doğan Adile Naşit’in annesi de, dönemin ünlü kanto yıldızlarından Amelya Hanım’dır. Adile Naşit, ailesine katkıda bulunmak için on üç yaşında bir bayrak atölyesinde çalışmak zorunda kalır. O yıllarda tanıştığı Necdet Mahfi Ayral, O’nu Şehir Tiyatrosu’nun çocuk bölümüne aldırır. Tiyatrocu bir ailede, tiyatro ortamına doğan ve çocukluğu Şehzadebaşı’nda, Direklerarası’nda geçen Adile Naşit’in, ömrünün sonuna kadar sürecek sanat yaşamı böyle başlar. 1944 yılıdır; figüran olarak yer aldığı oyunda, bir gün oyunculardan biri hastalanınca onun yerine anne rolünde çıkar sahneye. On dört yaşındadır bu önemli ilk rolünde ve makyajla yaşlandırırlar. Yıllar sonra Muammer Karaca Tiyatrosu’nda “Masif İskemle” adlı oyunu oynuyorlardır. Artık yirmi beş yaşındadır fakat yine yaşlı bir kadını, Gülriz Sururi’nin 65 yaşındaki annesi rolünü oynuyordur. Oyunu izleyen Anadolu Film’in sahibinden film teklifi alır. Ertesi gün görüşmeye gittiğinde kapıyı açan ve “kimi aradınız” diye soran Hüseyin Peyda’ya, “Film için gelmiştim, beni çağırtmışsınız” der. Yanıt “Bir yanlışlık olacak biz sizi değil, oyundaki 65 yaşındaki kadını çağırdık” olur.

Şehir Tiyatrosu’na girdiği günlerde, yaz tatillerinde Halide Pişkin’le tiyatro çalışmaları yaparlar. 1946 yılında Muammer Karaca Tiyatrosu’na girer. “Sahne yaşamındaki gücünü, yeteneğini on altı yıl çalıştığı bu tiyatroda ortaya koyar.” Arada Aziz Basmacı ve Vahi Öz’le tiyatro topluluğu kurup çalışmalar yaparlar. 1950 yılında, tiyatro oyuncusu Ziya Keskiner’le evlenir. 15 Ağustos 1951’de doğan çocukları Ahmet 16 Haziran 1966’da yaşama veda eder. Daha sonra, yıllarca Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nda sürdürür oyunculuğunu Adile Naşit. 1962 yılından 1974 yılına kadar sürer bu çalışma.

1975 yılından itibaren hayatının sonuna kadar sürecek yeni bir perde açılıyordur Adile Naşit’in önünde: Beyaz perde. İlk kez 1947 yılına tanışmıştır aslında sinemayla; Seyfi Havaeri’nin yönettiği, Hadi Ün, Şükriye Atav ve Handan Adalı ile oynadıkları Yara filmiyle. Ara verdiği sinemaya, 1970’lerin hemen başında Beyoğlu Güzeli, Canım Kardeşim, Oh Olsun gibi Ertem Eğilmez filmleriyle dönüş yapan Adile Naşit, 1975 yılında on dört filmde oynar. Uğur Dündar ve Hülya Koçyiğit’le oynadıkları İşte Hayat filmindeki başarılı oyunu ile Antalya Film Festivali’nde En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanır.

Asıl çıkışını, yine Ertem Eğilmez filmleri olan Hababam Sınıfı ve Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı filmlerindeki Hafize Ana rolüyle ve Ergin Orbey’in yönettiği Bizim Aile filmindeki anne rolüyle yapar. Hababam Sınıfı serileri Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor ve Hababam Sınıfı Güle Güle ile devam eder. Bizim Aile ile başlayan yufka yürekli fedakâr anne rolleri Aile Şerefi, Gülen Gözler, Neşeli Günler gibi filmlerle sürer. Ardından Kartal Tibet’in yönettiği Gırgıriye ve Gırgıriye’de Şenlik Var gelir.

Bütün bu filmlerde, Münir Özkul’la mükemmel bir ikili oluştururlar. Filmlerdeki diğer rol arkadaşları da sinemanın son çeyrek yüzyılına damgasını vurmuş unutulmaz oyunculardır: Şener Şen, Tarık Akan, Müjde Ar, Ayşen Gruda, Kemal Sunal, Tarık Akan, Halit Akçatepe, Şevket Altuğ…

Adile Naşit’in sinema serüveni unutulmaz filmlerdeki unutulmaz rolleriyle devam eder. Bunlardan bazıları: Hanzo, Tosun Paşa, Süt Kardeşler, Şabanoğlu Şaban, Kibar Feyzo, Sultan, Erkek Güzeli Sefil Bilo, Davaro, Şaşkın Ördek, Namuslu…

Hisseli Harikalar Kumpanyası, Neşe-i Muhabbet, Şen Sazın Bülbülleri ve Yedi Kocalı Hürmüz gibi müzikallerde rol alan Adile Naşit, TRT’de (1981) Uykudan Önce adlı programda çok sevdiği minik yavrularına, çocuklara masallar anlatır. “Kuzucuklarım” diye seslendiği ve şen kahkahasıyla teker teker isimlerini sıraladığı çocuklar, onun masallarını dinlemeden uyumaz o günlerde.

Deniz, Zeynep, Barış, Hülya, Cem, Filiz, Tuna, Ayşe… Bütün kuzucuklarının çok sevdiği Adile Teyze, 11 Aralık 1987’de ayrılır aramızdan.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa