Boşver figüranlığı, bize başroller yakışır!
Zaman zaman içimizde eksikliğini hissettiğimiz duygular olur ya da var olan hislerimiz iyice kabarır. Ona göre film seçeriz kendimize. Bu sıralar gönlüm hep kitlesel halk hareketlerini anlatan ya da sonu zaferle biten azim hikayelerinden yana.
İspanya iç savaşındaki anarşist kadınları anlatan “Libertarias”ı belki 20 kere izlemişimdir. Sonunu ise sadece bir kere. Mücadelenin en güzel yerinde hatırlamak isterim o kadınları. Paralı askerler kampa inmeden kapatırım ekranı.
Ne zaman hayat, sırf kadın olduğum için fazladan zorlaşsa, düştüğümü hissetsem, açar şu repliği izlerim:
“Bizler anarşistiz fakat aynı zamanda kadınız ve kendi devrimimizi yapmak istiyoruz. Erkeklerin bunu bizim için yapmasını istemiyoruz. Dövüşmek istiyoruz çünkü kendi payımıza düşeni istiyoruz. Evde örgü örmek değil, bu bir savaşsa erkekler gibi ölebilmek istiyoruz, hizmetçi gibi yaşamak değil.”
Ve kalkar yerimden, dizlerimi silkeler, dimdik devam ederim.
V For Vendetta filminin unutulmaz sahnesini hatırlayalım: Bu maskenin altında etten fazlası var, fikir var. Ve fikirlere kurşun işlemez.
1966 yapımı La battagliadi Algeri; Fransa’nın Cezayir’de artan askeri baskısına karşı, FLN’in gerilla mücadelesini şehirlere indirmesini anlatır ve oyuncuların çoğu, gerçekten o dönem mücadelenin içindeki insanlardan oluşur.
Filmi izlemek yürek ister, tırnaklar avuca batarken insan hırslanır, öfkesi bilenir, güçlenir.
Les Miserables müzikalinde, isyanın başladığı anın o muhteşem sahnesi unutulmazdır.
Halkın şarkıya teker teker katılıp dev bir koroya dönüştüğü, “Do you hear the people sing” in bir versiyonunu Gezi’de çapulcular orkestrasından dinlemiştik.
Orijinali şu şekilde çevrilebilir:
Duyuyor musun söylenen şarkıyı
Öfkeli insanların şarkısını
Bir daha asla köle olmayacak insanların şarkısı bu
Kalbinin sesi, davul seslerini anımsattığında
Yeni bir hayat başlayacak yarın olduğunda
‘90lardan beri zaman zaman böyle filmlerin içinde hissederim kendimi.
Biri bundan 20 sene önceydi. Kampüse bir sabah yine bir öğrencinin katledildiği haberi düştü. Sabah çok erkendi. Siyasal kantininde biri “kavganın alevlidir rüzgarı” türküsüne başladı, biri de alkışa. “Bize ölüm yok” nakaratında bahçeye çıkmıştık. İktisat ve Hukuk da spontan şekilde aynı türkü ve alkışlarla geliyordu. Bir anda bahçede bine yakın öğrenci buluşmuştuk. Bir eylem kararı yoktu, her şey akışına ilerliyordu. Merkez Kampüs ön kapıya doğru yürüyüşe geçtik. O sırada sesimiz yankılanıyor sanıyorduk. Fark ettik ki bizim değil o ses, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Vezneciler’den, Fen Edebiyat ise çıkmış Laleli’den yürüyor Beyazıt’a doğru. “ Kim demiş ölüm var diye bize
Kardeş kardeş atan bu yürek bizim “
Onlarla bizi ayıran demir kapının iki tarafında buluştuk. Biz içeride, onlar dışarıda.
O sırada otobüslerle yüzlerce çevik kuvvet alana girdi. Dışarıdaki kitlenin arkasını sardı. Kapıyı bize açmıyorlardı. Bin kişi kapıyı kırmaya çalışıyordu. Kapının kırıldığı an meydan muharebesinin taarruz borusunun çalındığı an gibi bir şeydi. Hepimiz o copların beynimize ineceğini, gecenin gözaltında biteceğini biliyorduk. Ama artık ölüm istemiyorduk, yaslı ve öfkeliydik. Dayaksa yiyecektik. Tam o an, kırılan kapının tepesine tırmanan bir arkadaş bağırdı. Tramvay geldi arkadaşlar, İTÜ geldi, İTÜ burada.
Tramvay geldi, içinden yüzlerce İTÜ’lü indi, koşarak ve haykırarak:
Bize ölüm yok
Bu yürek hiç durmayacak
Bir sonraki tramvayla Yıldız Teknik, bir diğerinden Marmara, Avcılar geldi.
Çevik kuvvet iki güçlü öğrenci kitlesinin arasında kaldı ve geri çekildi. Okuldan toplu çıkış yapıldı ve gözaltı olmadı. Akşam tüm ana akımda eylem görüntüleri vardı. Hükümet açıklama yapmak zorunda kaldı.
Aylarca başka öğrencinin ölüm haberi gelmedi.
Sonrasında yaşadığım en büyük film gibi olay,tahmin edersiniz Gezi.
Her günü ayrı bir macera filmi. Şirketin muhasebecisini eliyle gaz fişeğini yerden alıp geri atarken gördüğümüz, annelerin halaya durduğu, dedelerin elinde Talcid ile barikatlarda soluklandığı, milyonların günlerce hiç uyumadan sokaklarda sabahladığı, herkesin bir diğerinin kahramanı olduğu günler.
Apartman kapılarını açık bırakanlar, camlardan aşağı limon atanlar, kendi gözleri akarken, sokak hayvanlarınınkini silenler, sabah vizitinde 60 hasta muayene edip geceleri dikiş atan doktorlar, düşmek üzereyken kolumuzdan tutanlar. Bir ülkeden bunca kahraman çıkar mıydı?
Sonrasındaki baskı döneminde yüzlerce insan izlemeye değer roller üstlendi. Ayşe öğretmenin barış çıkışı, başını öne eğmeden cezaevine girişi, Feleknas Uca’nın bir kadını teslim etmemek için polise göğsünü gerişi, ana akım yalana boğulsa kaç yazar, dışarıdaki gazetecilerin cep telefonundan yaptığı canlı yayınlar vardı, özgürlük adına salınan balonlar, Çağlayan’ı ikinci adres yapan dayanışmacı binler, cezaevi kapılarında ağlatan kavuşmalar, kamerası kırılsa da pes etmeyen muhabirler, sivil toplum örgütleri çatısında birleşenler, ağacına sarılan Yırcalılar, HES’e karşı yürüyen neneler, dedeler, KHK ile atılan akademisyenlerin vermeye devam ettiği dersler, Tabipler odasının dik duruşu, bitmiyor saymakla, değil son 5 yıl, bu 16 yılın iktidarında, yüzlerce kötü adamın karşısına on binlerce başrol oyuncusu iyi insan çıktı.
Neden anlattım bunca hikayeyi?
Seçim öncesi son yazım bu.
Bu seçimden sonra yeni bir hayat, aydınlık bir ülke, kırılmış bir kutuplaşma, bilimsel bir eğitim, huzurlu günler, derin nefesler ve güzel günler hayal ediyoruz.
Vizyona giren bu en heyecanlı filmde, arkadan geçip giden bir figüran olmaktansa, sağlam bir rol almak istemez misiniz, kalabalık bir star kadrosundaki başrollerden birini?
Sandıkta HDP’ye barajı aştırmak gibi bir vazifemiz, bir başka cumhurbaşkanı seçtirmek gibi bir hedefimiz var. Buna giden yolda çözüm, sandığı korumaksa, o sandığın kahramanı olmaya ne dersiniz? Bir sabah erkenden kalkacaksınız, bir iki eğitim videosunu iyice izlemiş olacaksınız. Oyların takibini yapacak, tutanakların gerçekliğinden emin olacak, olası usulsüzlükte haberi siz geçeceksiniz. Bir sandıktaki 300 kişinin kurtarıcısı ve belki de o kurtarılmış sandık ile değişecek tarihin yazanı olacaksınız.
Bıkmadan ve yeniden paylaşıyorum listeyi, müşahit olun:
http://www.sensizolmazhareketi.com/
Haberi siz verin, yurttaş haber ağına girin:
https://twitter.com/dokuz8haber
Tek savaşımız hileyle, kuracağımız barikat ancak gözeteceğimiz sandıklar.
Kulaklarınızdan eksik olmasın filmlerin en heyecanlı sahnelerindeki şarkılar:
Savaşımıza katılacak mısın?
Kim duracak dimdik yanımızda?
Barikatın ötesinde bekliyorsa arzuladığımız dünya
katıl sen de
özgür olmamızı sağlayacak
bu savaşımıza
Duyuyor musun şarkıyı?
Öfkeli insanların şarkısını
Bir daha asla köle olmayacak insanların şarkısı bu
İçimde bir sonraki pazar özgürlüğe yelken açmak hayaliyle, bir umudum sende anlıyor musun?
Evrensel'i Takip Et