21 Haziran 2018 00:08

Hesaplaşma vakti

Hesaplaşma vakti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir partinin iktidar olabilmesinin ve iktidarını sürdürebilmesinin temel koşulu, neyi ne kadar doğru yaptığından çok, toplumun geniş kesimlerini yaptıklarının doğru ve gerekli olduğuna inandırabilmesidir. Bu tespitin geçtiğimiz 16 yıl içinde defalarca test edildiğini gördük. Bugüne kadar yerli ve yabancı sermayenin desteğini hep arkasına alan AKP, iç ve dış politikada yaşanan gelişmeleri, ülke içinde yarattığı siyasal kamplaşmaları kendi lehine kullandı ve 7 Haziran 2015 seçimi dışında, girdiği bütün seçimlerden istediği sonuçları alarak çıktı.

AKP emeğe, emekçilerin en temel haklarına, kazanımlarına ve özgürlüklerine yönelik saldırılarda en cesaretli sermeye partisi olduğunu her fırsatta gösterdi. Öyle ki, geçtiğimiz 16 yıl içinde Mecliste yasalaşan ve tamamına yakını emekçilerin aleyhine olan yasal düzenlemeler, Anayasa’yı ve yasaları hiçe sayarak atılan fiili adımları dikkate aldığımızda, AKP döneminin emekçiler açısından tam bir ‘yıkım dönemi’ olduğunu görebiliriz.

AKP, bugüne kadar çözmek iddiasıyla hareket ettiği ne kadar sorun varsa, bu sorunları çözmek bir yana, daha da derinleştirdi. Kendilerine her koşulda biat edenler dışında, toplumun geniş kesimlerini resmen yok saydılar, seslerini duymadılar, taleplerini görmezden geldiler.   

Seçim dönemleri, özellikle iktidar partileri açısından mevcut iktidarını sürdürebilmek için halka en fazla yalan söylenen dönemlerdir. 24 Haziran seçimleri sürecinde iktidarın yalanları, ilk kez yaşamın gerçekleri karşısında bu kadar zayıf ve etkisiz kalırken, bu durumun AKP ve Erdoğan cephesinde ciddi bir korku ve panik havası yaratmış durumda.

Kuşkusuz iktidarda olan her parti sorunları kendi çıkarları çerçevesinde çözmek için uğraşır ve bunun için elindeki araçları, mümkün olan en etkili şekilde kullanmak isterler. İktidar partisinin özellikle seçim dönemlerinde yaptığı gibi, kimi zaman korkutarak, tehdit ederek, kimi zaman da açık açık yalan söyleyerek, gerçekleri çarpıtarak sonuç almaya çalışır. Son birkaç aylık seçim sürecinde yaşananlar, daha önce tıkır tıkır işleyen bu mekanizmanın artık tıkandığını, hatta ters tepmeye başladığını gösteriyor.  

Dışarıdan bakıldığında ‘güçlü’ ve ‘yenilmez’ gibi görünen AKP ve Erdoğan’ın 24 Haziran’da sandıktan bu sefer istediği sonucu çıkaramayacağı görülüyor. Ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan, yaşam koşulları giderek kötüleşen geniş halk kitlelerinin 16 yıllık iktidar pratiğini ciddi anlamda sorgulaması, AKP ve Erdoğan’ın seçimde ne kadar oy alacağından bağımsız olarak,bir dönemin kapanmakta olduğunu, artık hesaplaşma vaktinin geldiğini gösteriyor.

24 Haziran’da sandıktan çıkacak sonuç, Türkiye’de yıllardır sürdürülen parti-devlet bütünleşmesi, başka bir ifade ile ülkeyi ‘parti devleti’ haline getirmek isteyenlerin hedeflerine ulaşıp, ulaşmayacağının görülmesi açısından büyük önem taşıyor. Tek adam yönetimini kalıcı hale getirmeye yönelik uygulamalara son verilmesi için sandıktan çıkması gereken sonuç belli. Bunu sağlamak için uzun süredir yoğun bir baskı ve kuşatma altında olan, baraj altına itilmek için özel bir çaba sarf edilen HDP’nin yüzde 10 barajının en az birkaç puan üzerinde oy alması gerektiği konusunda bütün muhalefet güçleri ortaklaşıyor.

24 Haziran’da oy kullanacaklar açısından belirleyici olan, sadece oy verilecek parti ve adayların ne kadar oy alacağı değil, hangi partinin kimlerin çıkarlarına hizmet edecek programları savunduğu, ülkenin en temel ve çözüm bekleyen sorunlara nasıl yaklaştığı olacak. Seçim öncesinde oluşan ittifakların, ekonomik sorunların belirgin bir şekilde ağırlaşacağı seçim sonrasında nasıl bir şekil alacağı, kimlerin hangi güçlerle, nasıl hareket edeceği konusunun en az seçim sonuçları kadar önemli olduğunu unutmayalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa