26 Haziran 2018 23:29

Böyle bitmez

Böyle bitmez

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tayyip Erdoğan’ın, halktan talep ettiği oy desteğini ikinci tura kalmadan elde etmiş olması bu seçimin başlıca sonucu. Böylece Muharrem İnce ve Meral Akşener gibi dişli rakiplerin, çıtasını yükselttiği meşruiyet eşiğini farkla aşmış olması Erdoğan’ın elini güçlendirdi.

Bu seçim esasen parlamenter sistemin içini boşaltarak devlet mekanizmasını liderin bünyesinde cisimleştiren tek adam rejimi inşası ile, yetkiyi dağıtan bir parlamenter sistemin devamlılığı arasındaki seçeneğin oylandığı seçim olarak tarihe geçti. Seçmen kitlelerinin karşısına sunulan iki seçenekten kazanan birincisi oldu. Böylece yönetim mekanizmalarını, Erdoğan nezdindeki tekelleşmiş bir iktidar odağına bağlayan devlet projesi, fiili varlığına yasal çerçeve bulma imkanını kazanmış oldu.   

Sahada sosyolojik karşılığı da olan bu iki farklı seçenek için kıran kırana sürdürülen seçim mücadelesine damgasını vuran, iktidar partilerinin istedikleri sonucu ne olursa olsun almak için ellerinden geleni yapmış olmalarına rağmen tek adam rejimine muhalif kitlelerin enerjisiydi. “OHAL”e bir reklam arası verdiren muhalif seçmenin refleksi, miting katılım sayıları, sahadaki diğer veriler, sandıkların korunmasına yönelik örgütlenme ve dayanışma tek adam rejimine karşı ciddi bir tepkiyi su yüzüne çıkarmıştı.

Bu yüzden seçim çalışmasını devletin uçaklarıyla, devletin parasıyla, devletin ve havuzun medyasını muhalefete kapatarak yapmasına rağmen AKP cumhurbaşkanı adayı yine de pek o kadar rahat olamadı. Mühürsüz oylar, Suruç’ta ölümle sonuçlanan silahlı müdahaleler, aba altından sopa göstermeler, seçim çalışmalarına saldırılar, nihayet seçim gecesi AA’nın maniplatif yayımcılığı ile kazanılmış bir zaferdir bu.

Bütün bunlar iktidar blokunun aldığı skoru demokrasinin cilvesi olarak değerlendirmeye olanak vermiyor. Ya da Erdoğan’ın deyimiyle bir demokrasi şöleni yaşandığından söz edilemez. Dolayısıyla ne Cumhur İttifakının liderleri ne de Muharrem İnce’nin yaptığı gibi, bu seçime damga vuran usulsüzlükler olmamış gibi seçim sonuçlarını demokrasi adına bağrımıza basamayız.

Öte yandan demokrasi oy vermekten ibaret değildir. Seçim ilan edildiği tarihten itibaren oldu bittiler dayatan iktidar partilerinin demokrasinin zaferi olarak gördüğü sonuç, seçimden iki gün önce bir devlet planıyla kamuoyunun karşısına çıkan cumhurbaşkanının antidemokratik düzenine giden yolu açmış bulunuyor. Bu düzen, cumhurbaşkanının devlet kurumlarını kendi bedeninde merkezileştirme imkanı bulduğu bir diktatörlüğün tesis edilmesinden başka bir anlama gelmiyor.

Seçim sonuçlarına devlet denen soyut, ama kurumları, mekanizması ve işleyişiyle somutlanabilen varlık açısından bakılırsa onun iki farklı eğilimi temsil eden kanatlarından biri bu yarışı şimdilik kaybetti. Ancak bu demek değildir ki, kapıyı çalan finansal krizin yükünün emekçi sınıfların sırtına yüklenmesinde, güneyde başlayan ve seçim toz dumanı arasında ikinci plana itilmiş gibi görünen sınır çizme operasyonunun devamı söz konusu olduğunda bu iki eğilimi temsil eden bloklar sürekli bir ayrışma içinde olacaklar. Tersine 16 yıllık tecrübe, halkın hangi sistemle yönetileceği konusundaki ayrılıklar bir yana bırakılırsa siyasi kanatların Yenikapı ruhunda kolaylıkla buluşabildiğini defalarca gösterdi.

Ama başka bir tablo daha var. Ufku iki devlet seçeneği arasındaki tercihe kilitlenmiş olsa da seçmen emekçilerin bir bölümü için ideolojik sınırların esnemesi, HDP’nin barajı aşabilmesi için gösterilen dayanışma, sandıkları devlete karşı korumak için girilen el birliği bu seçimin önemli kazanımıdır. Siyasi iktidara yönelik öfkesini onun sosyal tabanına yöneltmekten imtina etmeyerek bu sınırları perçinlemeye devam eden geniş bir kesimin olmasına rağmen, seçim sonuçlarına da yansıyan dayanışma, resmi demokrasi seçeneklerini aşabilecek bir potansiyeli içinde barındırmaya aday görünüyor. Sandıktan sandığa oy atmakla sınırlı olmayan, toplumun geniş kesimlerinin siyasal katılımına daima açık gerçek bir demokrasi mücadelesine dönüşebilecek bir potansiyel bu. Talepleri karşılanmamış bu halk kesiminin varlığı demokrasi mücadelesinin güvencesi olmaya devam ediyor.

O halde, bu böyle bitmez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa