Seçim sonuçlarının önümüze koyduğu görevler
Fotoğraf: Envato
İktidar, seçimler sonuçlanır sonuçlanmaz zaman kaybetmeden yeni rejimi kurumsallaştırmak ve yeni bir saldırı dalgası başlatmak için adımlar atıyor. TÜSİAD’ın “reform” çağrıları ve İçişleri Bakanı Soylu’nun muhalefete yönelik tehdit açıklamaları bizleri nelerin beklediği konusunda yeterince fikir veriyor. Dolayısıyla bugün yeni rejim ve saldırılarına karşı işçi sınıfının devrimci partisine ve emek-demokrasi güçlerine önemli görev ve sorumluluklar düşüyor.
Önümüzdeki dönem mücadelenin ihtiyaçları bakımından 24 Haziran seçimlerinin iki önemli sonucu ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.
Bunlardan birincisi, işçi sınıfı ve emekçilerin içinde bulunduğu durum ve yönelimine dairdir. İşçi sınıfı ve emekçiler, AKP iktidarına karşı belli bir tepki ve hoşnutsuzluk içinde olsa da bu tepki seçimlerde bir kopuşa yol açmadı. Evet, AKP’nin oyları 1 Kasım 2015 seçimlerine göre yüzde 49,5’ten yüzde 42,6’a düştü. Ama AKP’den giden oyların daha çok MHP’ye geçtiği ve MHP’den de kısmen İyi Parti’ye oy geçişleri olduğu söylenebilir. Dolayısıyla iktidardan giden oylar, iktidara en yakın milliyetçi partilere yönelmiştir. Ülkede uzunca bir süredir devam eden kamplaşma, milliyetçi-muhafazakâr kimliğe sahip olan bu kesimlerin muhalefete yönelimini de önemli oranda sınırlamıştır.
Demek ki, buradan çıkarmamız gereken ilk sonuç, işçi sınıfı ve emekçilerin geniş kesimlerini genel demokratik söylemlerin ötesinde ancak kendi sınıf talep ve mücadeleleri üzerinden kazabileceğimiz ve dahası onları kazanmadan bir toplumsal dönüşüm/değişim yaratmanın mümkün olmadığı/olamayacağıdır.
Birçok belirtisi ortaya çıkan ekonomik kriz ve buna karşı TÜSİAD-MÜSİAD gibi sermaye-patron örgütlerinin “reform” beklentisi, işçi sınıfı ve emekçiler bakımından oldukça zor günlerin kapıda olduğunu gösteriyor. Çünkü patron örgütlerinin “reform”u, işçi-emekçilerin sırtına yıkılacak yeni vergilerden temel ihtiyaç maddelerine yeni zamlara, düşük ücret dayatmasından işten atmalara ve grev yasaklarından sermayeye yeni kaynak yaratmaya kadar emeğe yönelik çok yönlü bir saldırıdan başka bir şey değildir. Dolayısıyla önümüzdeki süreç, hâlâ işçi-emekçilerin büyük oranda beklenti taşıdığı Erdoğan’ın “cumhurbaşkanlığı sistemi”nin sınıf karakterinin daha görünür olmasının ve işçi-emekçilerinin kendi sınıf politikalarına kazanılmasının olanaklarını da arttıran bir süreç olacak olacaktır.
İşte bu koşullarda öncelikli görev, sermayenin ve bugün sermaye iktidarının en gerici biçimi olarak kurumsallaştırılan cumhurbaşkanlığı sisteminin saldırılarına karşı işçi sınıfının en geniş kesimlerinin kendi sınıf çıkarları temelinde mücadelesinin ilerletilmesidir.
Seçimlerin ortaya çıkardığı diğer önemli sonuç, bugün iktidar cephesi kazanmış görünse de demokrasi mücadelesinin olanaklarının daha önce olmadığı kadar genişlemiş olmasıdır. Sınıf partisinin ve çeşitli sol-sosyalist çevrelerin demokrasi mücadelesini büyütmek ve Kürt sorununun demokratik çözüm zeminini güçlendirmek için ortaya koyduğu seçimlerde HDP ve Demirtaş’ın desteklenmesi taktiği önemli oranda başarıya ulaşmıştır. Batıda sol-sosyalist çevrelerin yanı sıra CHP tabanından HDP’ye verilen destek (ayrıca İnce ve HDP’nin mitinglerinin demokrasi için kitlesel gösterilere dönüşmesi) Soylu’nun muhalefete “yaşam hakkı tanınmayacağı” açıklamasında ifadesini bulan baskı ve şiddetin tırmandırılması politikası karşısında demokrasi için birlikte mücadelenin olanaklarını arttırmış ve dahası böylesi bir birlikteliğin sağlanmasını bütün demokrasi güçlerinin önüne bir görev olarak koymuştur.
Bugün yerellerden başlayarak böylesi bir mücadele birlikteliğinin sağlanması yönündeki çabaların sürdürülmesi, dünden çok daha önemli hale gelmiştir. Ancak önümüzdeki dönem mücadelenin başarısı için ÖDP ve TKP başta olmak üzere bu mücadele birlikteliğine mesafeli duran parti ve çevrelerin de kendi tutumlarını sorgulamaları gerekiyor. Öte yandan HDP yönetimi de kendilerine verilen desteği demokrasi güçlerinin birliği için HDP’yi tek/yeter adres olarak göstermenin dayanağı olarak kullanma yaklaşımından uzak durmalıdır-ki, parti yönetiminin seçimlerden sonraki ilk değerlendirmelerinde sonuçları “HDP başarısı” olarak okuyan yaklaşımı bu konuda bir darlığa işaret ediyor.
Sonuç olarak önümüzdeki görev, işçi sınıfı ve emekçileri kendi talepleri üzerinden burjuva gericiliğin dayattığı yeni rejime karşı mücadeleye kazanmak ve siyasal gericiliğin saldırılarına karşı demokrasi güçlerinin en geniş kesimlerini birleştirmektir. Unutmayalım ki, bu görevleri ne kadar yerine getirebildiğimiz/getirebileceğimiz aynı zamanda burjuva gericiliğin amacına ulaşıp ulaşamayacağını da belirleyecektir.
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45