Madımak Oteli Katliamı unutulur mu?
2 Temmuz günü, yani dün, Sıvas’ta yaşanan Madımak Oteli faciasının 25’inci yılıydı. 1993 yılında 35 insanın öldürüldüğü bu acı olayın üstünden tam çeyrek yüzyıl geçmiş oluyor. Ölenlerin 33’ü, Pîr Sultan Abdal Şenlikleri’ne davet edilen sanatçılar, 2’si ise otelde görev yapan iki yurttaşımızdı. Bu insanların hepsini içim yanarak anıyorum.
Söz konusu etkinlikler dizisine Ankara’dan davet edilip de Madımak Oteli yangınında can veren iki şair arkadaşım da bulunuyordu: Metin Altıok ve Behçet Aysan... Bu iki şairle çok yakın dostluk bağlarım vardı; onlarla öyle sıkı bir dostluk kurmuştum ki, Metin’le Behçet’in yaşamdan ayrılmasının üzerinden 25 yıl geçtikten sonra bile, onlar üzerine şimdi bir yazı yazmayı nasıl olup da göze alabildiğime şaşıyorum. Çünkü ben hâlâ onları en olmayacak bir yerde ve zamanda dahi birden hatırlıyor, gözlerimden akan yaşları durdurmak ve içimdeki acıyı boşaltmak için yolda yürürken koşar adım gitmeye başlıyorum.
Aslında, okurlarımın bu yazıyı hem bir “görev yazısı” hem de bir anma yazısı olduğunu anlayacağını düşünüyorum. Çok değer verdiğiniz iki şair arkadaşınızın, şiir okumak için gittiği bir yerde ve bir yaşta, yanarak öldüğünü düşünün…
İnanamıyordum! Pehlivan yapılı, güçlü kuvvetli bir insan olan Behçet’in, kendisini ve Metin’i alevlerden nasıl olup da kurtaramadığına inanamıyordum.
Behçet’in, BU AŞK, BU ŞEHİR, BU KEDER başlıklı şiiri geliyordu aklıma:
Hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
kendine bir başka
gökyüzü büyüten
kardeşim
gece feneri
hoşça kal çaldığım
ıslık
söylediğim türkü
doludizgin karlarda
hoşça kal
Gelecek yazılarımda Metin Altıok ile Behçet Aysan’ı anlatmaya çalışacağım. şimdilik bu kadar…
Evrensel'i Takip Et