Kaybedenlerin iktidarı
Fotoğraf: Envato
Tarihteki örnekleri göstermiştir ki, bir iktidar ne kadar zayıfsa, o kadar baskıcı ve saldırgandır. Her seslenişini, zincir ve kılıç şakırtıları, top tüfek sesleri, asma kesme çığlıkları süsleyen bir muktedir, gerçekte korkaklığını ve zayıflığını örtmeye çalışır. Şiddet ve baskıyla ayakta duran her iktidar, aynı zamanda din tüccarıdır. Milliyetçilik yaygarası da sermayesidir.
Seçimlerin üzerinden daha on gün geçmeden, muhalefete kin ve nefretle saldıran iktidar ortaklarının neden bu yola başvurduklarını anlamak için, yakın geçmişte yaşadığımız sürece dikkatle bakmak gerekiyor. Sonuçları gösteren rakamlar ne söylerse söylesin, bu iktidar aslında kaybedenlerin ve kaybetmeye mahkum olanların iktidarıdır.
Kaybetmişlerdir, çünkü bütün saldırganlıklarına, her türlü kural ve ahlak dışı yollara başvurmalarına karşın, hayal ettikleri kadar “güçlü” bir parlamento kuramamışlar, kendi içlerindeki kirli kavganın üstünü örtememişlerdir. Buna karşılık, mücadeleyi sürdürmeye kararlı ve tabanda birleşmiş bir muhalefet hareketinin doğuşuna şahit olmuşlardır.
Seçimlerden bu yana geçen süre içinde olup biten birkaç olayı hatırlayalım: Eski CHP Milletvekili Eren Erdem tutuklandı, İçişleri Bakanı Soylu, “Şehit cenazelerine CHP örgütlerinin katılması”nı yasakladı, HDP Milletvekili Pervin Buldan yine Soylu tarafından telefonla tehdit edildi. Özellikle, “Sizi bu sefer CHP de kurtaramaz” sözleriyle... Ardından, Sivas Valisi, Madımak Katliamı’nı anmak isteyenlere henüz ortada hiçbir şey yokken sopa gösterdi: “Hükümet ve Cumhurbaşkanı aleyhine slogan atılırsa, müdahale edeceğiz!” Ve aynı gün, gazetelerde öne çıkan bir başka haber, tehdit ve şiddet zincirine yeni bir halka ekledi: Meclisin çiçeği burnunda BBP milletvekilleri, idam cezasının yeniden getirilmesi için kolları sıvamışlardı.
HDP’nin barajı aşmasıyla AKP’nin “Tek başına iktidar olma” hesaplarına büyük darbe vurulmuş olması ve bunun büyük ölçüde bu partiye milletvekilleri oy pusulasında mühür vuran CHP tabanı eliyle gerçekleşmesi iktidar cephesinde büyük öfke ve mağlubiyet duygusu yaratmıştır. Burada büyük bir taban ittifakı görmüşler ve bundan korkmuşlardır. Korkmakta haklıdırlar. Çünkü bu birleşik muhalefet, önümüzdeki süreçte demokrasi mücadelesinin hangi yönde ve hangi eğilimlerin güçlenmesiyle yürüyeceğinin işaretidir.
Diğer yandan, iktidar özellikle ekonominin gidişatı bakımından kucağında bir ateş topuyla koltuğa oturmuştur. Zaten bozuk giden ve her an yeni bir krizle karşılaşması beklenen ekonomi, seçim sürecinde bol keseden harcanan milyarların yüküyle daha da içinden çıkılmaz yola girmek üzeredir.
Kaybedenlerin iktidarı, tek yol olarak baskı ve şiddeti artırmayı görmektedir. Öfke, korku ve şaşkınlık ipe sapa gelmez laflarla, din ve milliyetçilik tüccarlığının en saçma sapan gösterileriyle kendisini gösteriyor. Kendi gücümüzün farkına varmak, derlenip toparlanmak, birlik eğilimlerini güçlendirmek ve mücadeleyi sürdürmek zamanıdır.
- Böyle nereye kadar? 28 Ocak 2025 06:55
- Suriye ve Doğu Akdeniz niyetleri ve gerçekler… 26 Ocak 2025 04:51
- 'Savaş ilanı'... Kim, kime? 21 Ocak 2025 13:45
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58