10 Temmuz 2018 00:24

İş güvenliği için mücadele yoksa iş cinayetleri sürer

İş güvenliği için mücadele yoksa iş cinayetleri sürer

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün, Türkiye’nin en büyük işçi katliamına sahne olan, 301 işçinin hayatın kaybettiği Soma faciasının “karar duruşması” vardı. Ne var ki, kararın açıklanması yarına ertelendi.

Ama, Soma katliamı davasını az çok izleyenler biliyorlar ki, hem davanın sona yaklaştığı bir aşamada mahkemeyi yürüten heyetin başka illere atanarak yeni bir heyet kurulması, hem de ocakları denetlemekle resmen görevli kişilerin yargılanması için izin verilmemesi yoluyla bu büyük iş cinayetinin siyasi ve bürokrat sorumlularının mahkemeye çıkarılmadı.

Bu yüzden de Soma katliamı davasında hangi sonuç çıkarsa çıksın, Soma katliamı işçi kamuoyu vicdanında adaletin yerine gelmediği bir dava olarak kalmaya devam edecektir.

İşçiler ve emek mücadelesinin duyarlı kamuoyu Soma davasında hiç olmazsa mahkemeye çıkarılanlara, bundan sonrası içen “caydırıcı olabilecek cezalar verilmesi” beklentisi içindeyken, 7 Haziran günü Ankara ve Zonguldak’taki iki iş cinayetinde 5 işçinin hayatını kaybettiği haberi geldi.

Bir günde iki ayrı iş cinayetinde 5 işçi hayatını kaybetti.

Birinci iş cinayeti, 7 Haziran günü Ankara'nın Etimesgut ilçesinde bir binada yapılan asma kat çalışması sırasında çelik üzerine atılan betonun çökmesi sonucu oldu: 3 işçi hayatını kaybetti, bir işçi de yaralandı.

İkinci iş cinayeti ise, aynı gün Zonguldak’ta Kilimli ilçesinde  Subatan Mahallesi’ndeki maden ocağında meydana geldi: Maden ocağında oluşan göçükte toprak altında kalan işçiler, ağır yaralı olarak kurtarıldı. Ancak, iki işçi hastanede hayatlarını kaybetti.

Olayın meydana geldiği maden ocağının “mühürlendiği” belirtiliyor. Ancak ocağın o zamandan beri kaçak olarak çalışmaya devam ettiği de anlaşılıyor.

Peki bir günde 5 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesi rastlantı mı?

Elbette değil. Çünkü Soma faciasının olduğu 2014 yılında günde ortalama üç işçi iş cinayetlerine kurban giderken, bugün bu rakam neredeyse yüzde yüz artarak, 5’i geçmiştir.

Yani, Türkiye’nin işçileri, her yıl 6-7 Soma faciası yaşamaktadır. Ama bu yıla yayıldığı için ortada “büyük bir şey yok”muş gibi görünmektedir.

Kuşkusuz ki; bunun en baş sorumlusu, her tür denetimi ve önlemi “fuzuli masraf” gibi gören patronlar ve oların hükümetleridir. Ama bu iş cinayetlerinden onlar kadar, manevi bakımdan onlardan da fazla sorumlu olan ise sendikalardır. Çünkü sendikalar, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili TİS maddelerini hiç tartışmadan TİS masasında kabul edilmesini sendikaların bir başarısıymış gibi gösterseler de gerçek tam tersidir.

- Çünkü, işçilerin en önemli sınıfsal kazanımları işçi sağlığı ve iş güveliği ile ilgili kazanımlarıdır.

- Çünkü böylece kapitalistler, işçiyi bir makine parçası değil ihtiyaçları olan ve bu ihtiyaçları da sürekli gelişen insan olarak gördüğünü kabul etmiş olmaktadır.

Bu yüzden de, işlerin çeşitlenip ayrışmasına paralel olarak, her TİS‘de, her yeni makine devreye sokulduğunda, iş güvenliği ve işçi sağlığı sorunu  yeniden yeniden tartışılıp işçilerin de içine çekildiği bir mücadele olarak ilerletilmek zorundadır.

Böyle olmadığı için, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu ancak büyük iş cinayetlerinden sonra ortaya çıkan tepkiler etrafında gündeme gelmektedir. Dolayısıyla ha bire işçi sağlığı ve iş güvenliği için “önlemler alınıyor” denmesine karşın, iş cinayetleri artmaya devam etmektedir.

“Yeni Somalar olmasın” diyorsak, “madenlerde, inşaatlarda, işçilerin ölmesi bir cinayete dönüşmesin” diyorsak, her şeyden önce işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesinin, işçi sınıfının sendikal mücadelesinin en önemli alanlarından birisi olması gerekmektedir. Aksi halde; yeni iş cinayetleri ve işçilerin artarak yaralanması, meslek hastalıklarının yayılması devam edecektir.

Elbette bugün sendikaların işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin ve Soma katliamı davasındaki umursamazlıkları dikkate alındığında, sendikalar şunu yapmalı bunu yapmalı demek boş bir hayaldir.

Soma davasında bile sendikaların duyarsızlığı ortadayken, aynı gün iki cinayette beş işçinin hayatını kaybetmesi karşısında sendikalar ağzın açmıyorsa, sendikalardan ne beklenebilir ki?

Ama burada asıl olan ve sendikaların yöneticilerinden öte ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların her işyerinde her vesileyle işçi sağlığı ve iş güvenliği talepleri üstünden sistematik bir mücadele yürütmeleridir.

Bu yüzden de sendikalardan bir şey yapmasını beklemek değil ama her işyerinde sendika yönetimlerini buradan da sıkıştıran bir mücadeleyi kesintisiz sürdürmek önemli olacaktır.

Bu mücadele kesintisiz sürmezse iş cinayetleri kesintisiz sürer!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa